Bir tiyatrocu, bir sahne gösteri sanatçısı hayal edin, ki bedeninin bütün hücreleriyle, eti kemiği ve sinirleriyle sizin karşınızda bir hayatı canlandırıyor olsun; eksiksiz, fazlası var… Hiç bilmediğiniz birisini size, sizin için anlatıyor. Shakespeare’ın ünlü metaforuyla, ¨İnsanı insana insanla insanca anlatmak¨ sanatı olan tiyatronun İstanbul’daki bir küçük oda tiyatrosu köşesinde, sahne emekçisi, yaratıcısı Hasan Demirci, bu...
Son Yazılar:
G-art Galeri’den Yeni Sergi: Everybody Knows-Herkes Biliyor…
Pandemide evde kal(a)mayanların güncesi: Sonbaharda Ölmek
METAMODERN SANAT
Sinema Tarihinde Köşe Taşı: Alain Resnais
İKİ KİMLİK ARASINDA: BİR ÖĞRETMEN-YAZARIN HİKÂYESİ
ESSAOUİRA DÜNYAYA TANITILIYOR
Apollon ve Dionisos Arasında: Sandrine Prévot
Mavi Bir Gece
Özdemir İnce’ye Dil, Kimlik ve Edebiyat Üzerine Bir Cevap: Şiirin Uyruğu Olur mu?
Istanbul Concept Studio’dan Yeni Sergi: “İyi Yolculuklar | Have a Nice Trip”
ÂŞIK MAHSUNİ ŞERİF: HALKIN GÖNLÜNDE BİR DAĞ GİBİ
ARTCONTACT İSTANBUL 2025
Hasan Sarıtaş Galeri’den Yeni Sergi: Filiz Kallenci-“ESSE”
İRAN’DAN BİR FOTOĞRAF SANATÇISI: ALİ DAGHİGH
İlhan Koman: Akdeniz’e Doğru sergisi
Sait Faik’in adasında bir Hollandalı: Koenraad Marinus Van Lier
Çekirdek kabuğu
Ahşaptan Dijitale: “Mektup Selam Söyle…”
Yunus Emre’de Sevgi veya Dostluğun Meta-Ekonomipolitiği
Yazar: Mahmut Şenol
Tatil Sonrası Yazısı: Otobüs Versus Uçak
¨Mahalleye bozacınız, mandalcınız, sepetçiniz geldi¨ der gibi: ¨Ek Kültür derginize denemeciniz geldi!¨ Denemeye kalkışmazdan ve lakırdısına başlamazdan evvel itiraf ediyor ki, ayıptır söylemesi, teknolojiyi hani fena da kullanmaz ama pek de hazzetmez. İspanyol Aydınlanmasının biricik filozofu Jose Ortega ý Gasset’in dediği gibi, teknoloji kitle insanına hak etmeden eline verilmiş bir oyuncak olduğundan; denemeci de pek...
Kuş Yumurtasında Sebai Dü ve Şeş Beş
“Walter Traprock¨ müstear adını kullanan Amerikalı George Shepard Chappell, labalubacı roman ve gezi edebiyatı yazarıdır. 1912’de ¨Kawa’ya Yolculuk¨ başlıklı bir seyahatnâme yazdı, yer yerinden oynadı. Kawa adındaki kurgusal adalar ülkesine gitmişti güya ve oradaki Pasifik Filbert Adasında tuhaf canlılar görmüştü. Bunlardan birisi de Fatu-Liva kuşuydu. Bu kuş oo-eeer diye hiç alışık olunmamış bir sesle öter,...
BALKONUNDA GÜNEŞTE KALMIŞ SARAH’IN GELMEYEN ŞEMSİYESİ
Amerikan yazarı Mark Twain kadın oyuncuları sınıflayıp sıraya soktuğu bir yazısında şöyle diyordu: ¨Beş tür aktris vardır: Kötü aktris, ortalama aktris, iyi aktris, büyük aktris VE…¨ Twain devam ediyor VE’sinden sonra, ¨ ve Sarah Bernhardt!¨ O Sarah şimdi tiyatrolarımızda perdesini yeniden açtı ve yılların avantgart ve diva sanatçısı Dilek Türker tarafından yeniden ruh buldu. ...
AŞKIN CASUS HÂLLERİ
Yakın zamanlarda ¨Diplomasi Dedikleri¨ başlıklı bir anı kitabıyla kendinden bahsettiren uzun yıllar boyu Hariciye’de görev yapmış emekli diplomat Şefik Onat’ın, Türkiye topraklarında, bilhassa İstanbul’da harareti yükselmiş casusluk hikâyelerine duyduğu ilgiden olacak, bu kez bir casus romanı yayınlandı. Biz, Şefik Onat’ı daha öncesinde ¨Abdül ve Hamit¨ başlıklı tarihî-dönem romanıyla ve ayrıca ¨Türkiye’nin Sefireleri Anlatıyor¨ başlıklı bir çalışmasından tanıyoruz....
Afife Jale’nin Kızları
Güzel haber işte buna denir! İstanbul’da, tiyatrocuların geleneksel Pazartesi tatili hariç, her gece perde açan tiyatro sayısı, öyle böyle derken, 55’dir. Bu sayıya kurumsal tiyatro olarak Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatrosu sahneleri dahildir. Onlar, toplam koltuk sayısı, diğer deyişle izleyici sayısında rekor kırıyorlar: 2 bin 800 koltuk hemen her gece doluyor. Hele Şehir Tiyatrosu’nda oyunlar...
Artemisia: Karanlığın Beyaza Hezimeti
¨Ressamlar gölge ve ışıkta bizim göremediğimiz pek çok şeyi görür.¨ Academica adlı eserinde böyle söyleyen Romalı retorik ustası, hatip siyasetçi Cicero’nun ¨Multa vident pictores in umbris et in eminentia, quae nos non videmus!¨ sözünü, şimdi nalburda arasan bulamayacağın eskilerde kalmış Lofça Çivisi ile buraya bir güzel çakalım ki, karanlığa bakarak oradan aydınlığı gören ressamlara dair...
Bir Başka Olur Elçilerin Hikâyeleri
Elçiler anlatınca, hikâyeleri öteki meslek erbabının hatıratına benzemez. Elçilerin diplomasi sanatında devlet işlerini dışarılık memleketlerde takip etmesi binbir tuzak, fırıldak, tehlike ve pusu, uyanıklık ve zekâ oyunları gerektirdiğinden elbette heyecan vericidir. Üstelik elçi dediğin yabancı ülkeleri gezmeye çıkmış Evliya Çelebi’den farklı değildir. Eğer ustaca naklediyorsa, diplomatını dinle seyahatini ona göre düzenle! Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin 1720’de...
Tuzsuz Deli Bekir’den Tiyatrokrasi Dersi
Karagöz perdesinde seyre çıkarılan hâyali Tuzsuz Deli Bekir’e tuzsuz lakabı verilmesinin nedenini Hacivat’a sorsanız, o da bilmez. Lacileri çekmiş deneme yazarlarının bileceği şeydir bu! Zira denemeci dediğin kümese meraklı tilki gibi kurcalamadık, çomaklamadık yer bırakmaz… Deneme yazarının burnu Pinocchio’nunki gibi yalan söyleyince uzar. Denemecinizin hassas burnu da, hani bereketi bol olsun, Cyrano de Bergerac’ı burun...
Gülmekten Öldük Vallahi…
Kabahat Annibale Caracci’nn değil ki! On altıncı yüzyılın İtalyan Rönesansı ressamları başında gelen Caracci’nin tablolarına davet ettikleri oraya gelip gülmek bize yakışmaz diyerek somurtursa, kendilerini yüzyıllar boyu seyredeceklerin içini karartmaya vazifeli olduktan sonra, ressamı ne yapsın! Caracci’nin tablolarına bak, sabahleyin ayna başında zar zor edindiğin o azıcık âzametin de yıkılsın gitsin. Caracci kahkahanın ressamı olamadı,...