“İşte orada, sedye gibi bir şeyin üzerinde. Üstüne beyaz bir örtü çekmişler. Kefen dedikleri bu mu? Hani kefen parası diye insanların ortalığı yıktığı… Basbayağı ucuz bir bez halbuki.” Morg görevlisi, genç adamı içeri aldıktan sonra kendisi dışarı çıktı, kapıyı kapattı ama kilitlemedi. “Ben bi sigara içeyim, on beş dakka sonra gelirim abi” dedi ve gitti....
Son Yazılar:
Foto muhabiri Ali Öz’den bale ve dans fotoğrafları sergisi
Titanik Harriet Quimby’nin Rekorunu da Batırdı
YENİDEN BAŞLAYAN AVANGARD: KAVRAMSAL SANAT
HALKÇI PAMUK PRENSES
Institut français Goncourt ödüllü yazar Leïla Slimani’yi ağırlıyor
Bir Fethiye Sözlüğü: Dilce, Köyce, Anıca
NÂZIM HİKMET NEW YORK’TA (OYUN)
Ravel 150: Üç Usta Piyanistten Türkiye Turnesi
GIORGIONE – LA TEMPESTA (FIRTINA) ÜZERİNE BİR İNCELEME
Hasan Sarıtaş Gallery’de Yeni Sergi: Harun Acı-Bakmak & Görmek
AGORA (ŞİİR)
HALFETİ’DE BİR SERGİ: KOKUYU TAŞIMAK
VANESSA REDGRAVE: “ÇOK DAHA İYİ OLACAK!”
Zafer Malkoç Solo Sergisi Artweeks Istanbul’da
Sosyolojik Bir Okuma Bağlamında Kişi İsimleri
Sessizlik (Şiir)
Sivil İtaatsizlik Bilinci Üzerine
Temür Köran’dan Sezgiler ve İzler Sergisi
Edebiyat Tarihinin Bilinmeyen Sayfası: Baudelaire’in Hugo Nefreti
Kategori: Litera
DAĞLARIN FELSEFESİ (ŞİİR)
Dağlar da düşünürmüş; rengiyle endamıyla sıradağlara bakıp çözemedim sisin işaretini zirvelerin yükü bulutların tunç ağırlığıymış meğer yalnızlığın dili, yamaçlarda gizemli ağaçların elleri arasındaymış tepelerin başı kalanlar tutuyor gidenin morunu-mavisini eğri rüzgârların kırbaç sesi, cani uğultusu sadece kalanlar takılır ‘an’ zıvanasına, kâh gri, kâh kara ve kahverengi çağrışımı; ulu dağlar tanıktır kışa ve yakarışa; canlar için...
Symphonies for the Poppies (Şiir)
esmer güller çiziyorum gökyüzüne tanıdık güller kızıl güller katil güller çiziyorum ellerime aşina güller kor güller kupkuru bir yaz genzimde ve kanıyor dudaklarım Gökçeada (*Requiem Mass in D Minor, K. 626: III. Lacrimosa)
COSBİREY (ÖYKÜ)
“Hayatınızda bazı şeylere vakit ayıramıyor ya da hep geç mi kalıyorsunuz? Bırakın sizin yerinize hayatınızı biz yaşayalım! Yani, isteyin biz, siz olalım!” Potansiyel müşterilerimize gönderdiğimiz mail bülteninde şirketimiz kendini bu satırlarla tanıtıyordu. Biz kim miyiz? Cosbirey. Yani, isteyen müşterilerimize hayatlarının istedikleri alanlarında cosplay hizmeti sunan bir asistanlık şirketi. Ya da şirketiydik demem artık daha doğru...
Yağmurgülü (Şiir)
Yağmur doğum günüm benim Umuttu karanlığı delip büyümek Güneşe uzansam kızarlardı belki Gölgeye saklansam hüzün Biraz çıplaktım ve tek Kır uzakta, saksım dar Kuş olsaydım derdim, toprak gücenirdi Uslanacak gibiydim balkon göklerinde Hem meraktı hem korku gelecek Hüzünler sevinçlerle denk Kolay değil bir tohumdan dünyaya yürümek Öyle çok sevenlerim de vardı Okşarken...
İşte Baş İşte Gövde İşte Kemikler (Şiir)
Vulkan selamıyla uğurla beni, parmaklarının ucundaki hüthütle Yıldızım ol, uzayımda kal, güneşin doğuşuna, sokağın batışına, elhamrasına Yazılıp gel, yokluğunu yiğitliği bilmiş birinin hesap soruşuyla kederinden Bir yasak korkuyu yürüdüm düzlüklerde dağların bilmediği Her kaçak gülüşün kendi dalının çarmıhına gerildiğini gördükçe ümitsizce Bildim yolun kiniymiş meğer yolculuklar boyu göçtüğüm serüven Kendine çıkıyorsun yine kendin olma künhüne...
ŞİİRCİ NOTLARI-6
Biz büyük derinliği sadelikte yakalama peşindeyiz dediydi biri. Yakalanan parlak ve pulsuz şeyi gösterirlerse eğer, en çok ben sevinirim. Sadeliğe, çalışarak, didinerek ulaşmadıysanız, çoğu zaman sığlığa kayarsınız, dediydim bir yerde, ona cevap mıydı neydi arkadaşın söylediği. Artistik güzelliğin dışında, mutluluk bile sükunettedir, sadeliktedir bir bakıma. Ne ki sadeliğe sadelikten giriş yapmak, bir düş ...
Birgül’ün Düşü (Şiir)
Aramaya başladığında bulmuyorsun Aramayı bıraktığında başlıyor düşün Kimseyi bulmuyorsun Kimseler bulunmaz aradığında. Oldu şimdi bak Öldü içindeki bütün sevinçler Büyümedin, yürüdün sen Yürüdün geçtiğin yolları yeniden Yeniden katettin belki de. Büyüttün ya da içindeki çocuğu Ya da öldürdün onu. Kimseyi bulmuyorsun bak Yürümenin cazibesi bu. Mahkum ettin yeniden Yaşamaya kendini Yeniden...
HER ŞEY İKİNCİ KADEHTEN SONRA BAŞLAR (ŞİİR)
Her şey ikinci kadehten sonra başlar; Birinci kadeh ordadır, giriştir, ‘tat’dır, Dolanır çevrende, yoklar seni. Yoklanmak kimin neyine? Gururdur herkes. Her şey ikinci kadehten sonra başlar ve şarap Suçsuzluğunu bilerek akar kendi renginde. Resim: Morandi
SONAT ve İKİ ADAM (Şiir)
Kışa girmek üzereydik. Armada’daki Remzi Kitabevi’nin ilgili raflarını İndirdikten sonra, Koltuklara çekilip Ayrı ayrı seçtiklerimize Göz atmaya başladık. Çok geçmeden, Jean Tardieu’nun “Oda Tiyatrosu”nu havada sallayarak, “Bulduk.” Dedim. Kitap kısa oyunlardan oluşuyordu. Peş peşe Üç oyun oynayacaktık. Seçtiğim oyunlardan ikisi: “Gişe”yle, “Sonat ve Üç Adam ya da Müzikten Nasıl Söz Edilir”di; Diğerini hatırlamıyorum. “Gişe”yle...