İnsan yalnızca çevresine değil, kendi benliğine de hakim olabilen, özgürleşmiş bir varlık haline gelir. İnsanın varoluşsal serüveninde, kendisini diğerlerinden üstün kılma arzusu sıkça kendini gösterir. Bu arzu, yüzeyde bilginin ve kültürün yüceltilmesi olarak görünse de, altında yatan karmaşık psikolojik ve bilinçaltı dinamiklerle örülü bir mücadeleyi de beraberinde getirir. Üstünlük, yalnızca dışsal başarı ve bilgi birikimiyle...
Son Yazılar:
Kişisel Gelişim Dayatmasına Romanla Meydan Okumak
“Sonsuzluk Kapanı” – Gerçeğin Sınırında Bir Polisiye
“Ah İstanbul!”: Halis Karakurt’un Neşeyle Boyanmış Şehri
Tozla, Tortuyla, Zarafetle: Murat Batmankaya’nın Kırılganlık Atölyesi
ATTİLÂ İLHAN’IN VEFATININ 20. YIL DÖNÜMÜNDE “YAŞ KIRKTAN YUKARI” ŞİİRİ KENDİ SESİNDEN İLK KEZ YAYINLANDI
Güz Çiçekleri Kurudu Ankara’da (Şiir)
TOKYO MONOGATARİ VE BANSHUN
GÜNDÜZ APOLLON GECE ATHENA
Sosyal Medya Kendi Kast Sistemini mi Yarattı?
HB Art Gallery, Yeni Mekânında Sanatın Vitesini Yükseltiyor
Galeri Kev Açılış Sergisi
EVİN’den Hakan Gürsoytrak Sergisi: Velhasıl
AĞAÇLAR VE BAHÇELERİMİZ NEDEN BU KADAR ÖKSÜZ?
Bir Rosselini Kabusu: Stromboli
EKLİTERA Tozan Alkan seçiciliğindeki Eylül şiirleri
2024 Nobel Edebiyat Ödüllü Han Kang’dan Yeni Roman: Yunanca Dersleri!
Beşinci Rüya: Hayatın Normal Yasaları (Şiir)
BİR ŞEYİN TAVI GEÇİNCE (ŞİİR)
NEW YORK’TA DUVARDAKİ KAN
Kategori: Litera
Şahsi Bayramlar ve Bazı Sıradan Anlar (Şiir)
Eve dönmeyi kutlayalım evde çocuk sesi duymayı Bahçede incir heybetini, zeytinin omuz başını Komşunun kapıyı çalıp bir tas böğürtlen bırakmasını Böğürtlenin rengini, rengini bizle paylaşmasını Meyvenin tatlısını kurt bırakmaz ekşisine can dayanmaz Tatlıyı kutlayan çok olur, biz ekşileri de kutlayalım Üzümü, üzümün badesini hem kutladılar hem kutsadılar Yaprağına pirinci naneyi fıstığı saranı Bunu ilk aklına...
Odalık (Şiir)
özgürlüktü rüyası odalığın renklerinden kaçarak manolyalı şalvarının ölü ya da diri rehaïku [odalisque] c’était la liberté son rêve de l’odalisque en se fuyant par les couleurs de son saroual aux magnolias morte ou vive Kapaktaki resim şair Daniel Leuwers’in editörlüğünde “fakir kitaplar” serisinden Fransız ressam Henri Matisse’in 70. Ölüm...
HİKÂYE (ŞİİR)
Dünün ekmeğini almakta adam Üstünde başkasının hikâyesinde eskimiş gömlek Kendince geçmişi istifliyor kuyrukta Şu zamanda şurada unuttuğu huzur Usulca okşayıp geçiyor yüzündeki kırışıklığı Kim demişti ‘yaz gelir ve kederler biter’ Çekilir kendi sularında dinlenceye Yaprakların toprağa kavuştuğu günlere değin Oysa iklim değişti Başka sözcüklerle başka cümlelerin devrinde Bir kadın saçlarını esmerliğine düşürüyor Kadın...
Viraneler de Ağlar (Şiir)
Sallanır iki yana, dizlerini döver ve ağlar Ağıtlar yakar tek menteşeyle asılı kalmış ahşap bir kapı Sadece görenler anlar Nasıl direnmiş yok olmaya karşı Durmaksızın kanayan gönül yarasına rağmen hayatta kalmış O ağlamış dağlar dinlemiş Anlatmış dağlara soykırımı, tehciri Gitti de gelmedi öykülerini Umutlar bağlanmış gelecek günlere Asırlık ahşap kapı meydan okumuş zamana Budakları kurşun...
Robinsonad (Şiir)
Robin Çoban’ın temas, aynı geminin yolcuları, zamana akan, dönüşüm, sıkışanlar ve dünyamın yükü isimli heykellerinden referansla zamandan kurtulan bir şey yuvarlanır...
Okul Şiiri
Okul hüzünlü bir kelimedir insana kutuyu hatırlatır müzik kutusunu değil ama balerin dönmez üstünde vals de yapmaz kimse geride bırakarak eksik bir aşk kapanır paydos ziliyle Sessiz bir salonu anlat deseler hani çıt da çıkarmadan hiç kimse yokmuş gibi nefesler tutulmuş, ama gülüş nasıl tutulsun birazdan bırakılacak, kahkahalar kopacak komik bir yerdir okul ve komik...
Saf Laylom (Şiir)
işkembe, kelle paça bol sirkeli istediğin kadar de yemem eti yan komşu Safiye teyze yanağında koca etli, kıllı beni kavurur sabah akşam sarı leblebi cart diye çekti işte tefeci atar damarını astı üstüne bir güzel yırtık, lekeli donlarını sen çırp dur daha balkondan dört nala çeyizlik İran halını kim bilir bulursun belki dönerken kuyruk başını...
KORİKOS KALESİNDE KAÇ AKŞAM (ŞİİR)
Kim sevdalanmışsa hayata ölünce bir yer açılacak göğün sofrasında Ben doyamadım yürüyen hiçbir ufka Korikos Kalesi’nin dibindeyim ağır, ağır ve kanlı katliamların ortasına kurdum şapelimi bu gece ihanetlerin şeceresini çıkarıyorum kanlı bir atlasın üzerinden yüzleşirken bile insanın yüzüne kan sıçradığı gerisin geri gelen ölülerden Sorulmayan hesapların defteri ufalanıyor avucunda zamanın unutuşla kesilmiş dili toprağın konuşmuyor...
Uriel’in Izdırabı (Şiir)
“Ölüler, ölüleri gömsün.” (Luka 9: 60) O gün gelir. Bin yıllık ruhları sarsan gizler saçılır yeryüzüne. Döktüğü kanları, ağuladığı nefesleri imgelerin, Mutlak ki ben bilirim. Ve işte kanlı tırnakların parçaladığı dantellerden Gehonnim Vadisi’ne dökülürken yalazlar, Elbette ki ben şahidim. Düşmüş meleklerin ızdırabını bir zamansızlıktan duyarız. Ölü bedenler inleyerek toplanırken Uriel’in başına, Mantığa dair tüm sözler...