Süratle eriyor karlar/ çok yakında kaybolacak/ yoldan geçenlerin ayak izleri… Abbas Kairostami Kairostami sinemasının görme ve algılama biçimlerini ters yüz eden bir özelliği bulunuyor. 1992 yapımı “Ve Yaşam Sürüyor”, yazarın dublörü olan Tahranlı bir film yapımcısının oğluyla birlikte daha önce ölümcül bir depremin meydana geldiği ve bir önceki filmin çekildiği yere filmde rol alan...
Son Yazılar:
ELEKTRİK KESİNTİSİ (ŞİİR)
Fransız Yetimhanesi’nde Dünya Fotoğrafçılık Günü
EKMEK KAVGASINDA KILICINIZI TIRNAKLARIYLA BİLEYEN GÜZEL İNSANLAR (ŞİİR)
aranızda engelli var (şiir)
PRİMİTİVİZM VE DIŞAVURUMCULUK
VEHİP SİNAN’IN TOPUZ’U
bir serçenin gölgesindeydi başım (şiir)
Aşkın Sürreal İzleri: Cem Gönül’ün “Love is All Around” Sergisi Üzerine
insandan insana uzaklık (şiir)
THOMAS ELIOT İLE YAPITLARINA YANSIYAN KİŞİLİĞİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ
Emin Adımlar (Şiir)
rashomon veya karenina (öykü)
VAN GOGH’UN 90. ÖLÜM YILI: MÜŞFİK KENTER’İN NEW YORK MACERASI
Yenidoğan Kokusu (Şiir)
Hakikat yolunda kesik (Şiir)
İLK SESSİZLİK (ŞİİR)
Yavuz Çetin’in Melodileri, Yıldızlarla Buluştu
Ketebe Çocuk Ağustos ayını üç kitapla karşılıyor
TOLSTOY: SANAT NEDİR?
Yazar: Josef Kılçıksız
Bir “Yabancı”nın Sosyal İntiharı
“Yabancı”, absürdün en uç noktasına kadar sürülmüş olmak yüzünden hayal kırıklığına uğramış bir adamın, annesinin ölümü, bir adamı öldürmesi ve idama mahkûm edilmesi gibi en dramatik yaşam merhaleleri üzerinden, kendi varoluşunun kendisini ilgilendirmediğini düşünmesi kertesinde duyarsızlaşmasının hikayesini anlatıyor. “Yabancı”nın, güneş tarafından ezilen bir kumsalda bıçak taşıyan tehditkâr bir Arap’ı yakın mesafeden öldürdüğü gün, onun aynı...
Bu Kurdun Yaşamak İçin Bir Sürüye İhtiyacı Yok
Biz yalnızca kabuk ve yaprak. Her şeyin merkezinde duran meyve, herkesin kendi içinde taşıdığı büyük ölümdür. Rainer Maria Rilke. Hesse’nin eseri, varoluşsal kriz romanından başlayarak oradan yaşama yeni bir başlangıç arayışından doğan manevi deneyime kadar uzanan farklı kayıtları harmanlıyor. Hesse, yeni başlangıçlarda kuluçkalanan şeyin insanı koruduğunu ve hayata tutunmasına yardımcı olduğunu, bu yüzden, hayat...
Salvador Dali: Ölmek İçin Yaşamsal Bir Dürtü Bağışlayanın Hikayesi
Dali gerçeküstünün göğünden sefil gerçekliğimize akan kuyruklu bir yıldızı andırıyordu. “Doğruluk” duygusu onun tüm yapıtında izi sürülebilen bir laytmotifti. Resmi, eleştirel, istilacı alegorik aygıtların iletinin zarafetini doruğa taşıdığı, dolaylı ifadenin önemli olduğu bir stile dayanıyordu. Özellikle “Yanan Zürafa” tablosu, devam eden iç savaşla ilgili hem bilinçdışının hem kanlı gerçekliğin tüm izlenimlerinin tuvale boca edildiği, gecemizin...
“Niteliksiz Adam”: Bir Burjuva Dekadanı Anlatısı
Robert Musil’in tamamlanmamış “Opus Magnum”u modern edebiyatın en güçlü eserlerinden biri olarak okuna geldi. Kitap, aşırılık, ten, şehvet, lüks kostümler ve büyüklük yanılsamasının perde ve arka plan yansımasıyla dolup taşan Avusturya Barokunun son gösterişli betimi olarak postum büyük yankı uyandırdı. Robert Musil’in “Niteliksiz Adam”ı[1] bazı edebiyat çevrelerince James Joyce’un “Ulysses” veya Marcel Proust’un “Kayıp Zamanın...
Antakya: Sessizliğin Şehri
Bu şehirde, bir değirmene girer gibi, ölü bir insana giriyorsunuz. Ölülerimiz St. Pierre yüksekliğinden şehre bakıyor. Yaşayanlar onlara birer karaltı gibi görünüyor. Bazılarının, “buraya değil, annemin, kız kardeşimin, kızımın, oğlumun yanına gömülmek isterdim”, dediğini, bazılarının ise, “babamla künefe yiyecektik, Büyük Park’ta sevgilimle çay içecektik daha” diye fısıldaştıklarını işitiyorum. Hem ölümün hem dirimin fokurdattığı, iki göz...
Kırmızı-beyaz Hâle (Öykü)
İçindeki onca keder yüküyle iskeleye tam yanaşırken fena halde yalpalayan bir vapuru andırıyordu. Dalganın çukuruna biriken, kiri, çöpü, bekleyişi ve zamanın yağımsı köpüğünü seyretti. Eve giden kilometrelerce yolu ışık hızıyla katettiğini fark etti. Balkonun korkuluklarına dayandı sonra. Her zamanki seyrindeydi sokak. “İçin için yanan yerden ayrılıp, kuytularına sığındığım yere geldim; benim için ne hazırladığını bilmeden...
İtalo Calvino’da Anlatı Mantığının Ağ Örgülü Doğası
Şehirler vardır; uğramadan şöyle yanından geçtiğiniz. Şehirler vardır; ilk defa uğradığınız ve bir daha dönmemek üzere terk ettiğiniz. Şehirler vardır; bir kere ziyaret etmeye görün, bir daha terk edemediğiniz. “Görünmez Kentler”de[1] İtalo Calvino, Çin’i fetheden Moğol imparatoru Kubilay Han ve Marco Polo’yu sahneye çıkardı. Calvino, “Bin bir Gece Masalları”nı andıran hiper metni için anlatısal hayal...
Aki Kaurismäki Sinemasında Sosyal Momentin Sınıfsızlaştırılması
“Kauas Pilvet Karkaavat” (Bulutlar Uzağa Gittiler, 1996) toplumsal gözlemi keskinleştiren çerçevesi sayesinde, Aki Kaurismäki’nin en anlatısal filmi olageldi. Gözlem komedisi ve absürdün umutsuzluğu, bu filmde de olduğu gibi, sinemasının ana silahları olarak, dramatik anlatının hizmetine girdiler. Kaurismäki, “Bulutlar Uzağa Gittiler”de Helsinki atmosferine savurduğu insan yazgılarına yaptığı incelikli pikler ve yükselmelerle, izleyiciyi uzağa; Helsinki göğündeki kasvetli...
Virginia Woolf: Delirmemek İçin Ölmeyi Seçenin Hikayesi
Virginia Woolf bir tutunamama varlığıydı. Protagonistleri (başkahramanları) gibi o da bu dünyayı bir kaybolmuşluk arazisi olarak algıladı. Woolf, bir topaç çılgınlığınca dönen zamanın girdaplarında kaybolan silüetimsi bir varlığı andırıyordu. Örneğin, “Yazılmamış Bir Roman” adlı kısa öyküsündeki Minnie Marsh, anlatıcının bir trende kazara karşılaştığı protagonistin adıydı. Sonunda tren durdu, Minnie Marsh aşağı inip, anlatıcının da varlığını...