Gece gizemli, sırdaş ve hüzünlüdür. Gece duyguları yoğunlaştırandır, hayal gücünü besler, hele bir de yalnızlık eşlik ederse geceye, duygusallık, hüzün, özlem daha da artar geceleri. Yazma zamanıdır gece, kendi sesinizi, kendi kalbinizi dinleme zamanı. Ahmet Hamdi Tanpınar geceleri yazarmış, karanlı demlendikce, müsveddeler dökülürmüş masasının üzerine, ağzına kadar izmarit dolu bir kül tablası, tekrarlanan bir fincan...
Son Yazılar:
Foto muhabiri Ali Öz’den bale ve dans fotoğrafları sergisi
Titanik Harriet Quimby’nin Rekorunu da Batırdı
YENİDEN BAŞLAYAN AVANGARD: KAVRAMSAL SANAT
HALKÇI PAMUK PRENSES
Institut français Goncourt ödüllü yazar Leïla Slimani’yi ağırlıyor
Bir Fethiye Sözlüğü: Dilce, Köyce, Anıca
NÂZIM HİKMET NEW YORK’TA (OYUN)
Ravel 150: Üç Usta Piyanistten Türkiye Turnesi
GIORGIONE – LA TEMPESTA (FIRTINA) ÜZERİNE BİR İNCELEME
Hasan Sarıtaş Gallery’de Yeni Sergi: Harun Acı-Bakmak & Görmek
AGORA (ŞİİR)
HALFETİ’DE BİR SERGİ: KOKUYU TAŞIMAK
VANESSA REDGRAVE: “ÇOK DAHA İYİ OLACAK!”
Zafer Malkoç Solo Sergisi Artweeks Istanbul’da
Sosyolojik Bir Okuma Bağlamında Kişi İsimleri
Sessizlik (Şiir)
Sivil İtaatsizlik Bilinci Üzerine
Temür Köran’dan Sezgiler ve İzler Sergisi
Edebiyat Tarihinin Bilinmeyen Sayfası: Baudelaire’in Hugo Nefreti
Kategori: Litera
Kuş Yumurtasında Sebai Dü ve Şeş Beş
“Walter Traprock¨ müstear adını kullanan Amerikalı George Shepard Chappell, labalubacı roman ve gezi edebiyatı yazarıdır. 1912’de ¨Kawa’ya Yolculuk¨ başlıklı bir seyahatnâme yazdı, yer yerinden oynadı. Kawa adındaki kurgusal adalar ülkesine gitmişti güya ve oradaki Pasifik Filbert Adasında tuhaf canlılar görmüştü. Bunlardan birisi de Fatu-Liva kuşuydu. Bu kuş oo-eeer diye hiç alışık olunmamış bir sesle öter,...
ODA PETUNYA (ŞİİR)
İkinci kattaki Denize doğru konumlanan Yan yana odalardan, Dışarıdan bakarsanız sağdakiydi Giderseniz. Ya da En yakın pencerenizden bakarsanız, Hayallerinizde buluşmaya Söz verdiği saatte gelen Biri vardı aşağıda, Uyuyakalmadıysanız. Eski demir anahtarı İki kez çevirdiğimde içerdeydik biz. Çok soğuktu, Petekler birazdan yanacaktı; Bir de Klimayı çalıştıracaktık yetmezse. Deniz dalgalıydı, Kimse yoktu sahilde. Rüzgâr o kadar şiddetliydi...
KIRMIZI ARABA (ÖYKÜ)
Anlamlı sessizlikler Masada karşılıklı oturuyorduk. Mutfakta. Yanımızdaki açık pencereden aşağıda uzanan sokağı ve elimizi uzatsak yapraklarına dokunabileceğimiz ağacı görüyorduk. Ağacın iki tarafına dizilmiş, farklı boylarda üç ağaç daha vardı. Çocukları doğdukça diktiği ağaçlar. Yeşilin türlü tonları parıltılarla dalgalanıyordu ağaçlarda. Beyaz saçlı adam yorgun bakışlarıyla akşamı bekliyordu sebepsizce, o yaz gününün öğle sonrası. Arada bir şeyler...
TANRI’MIZI KAYBETTİK. HÜKÜMSÜZDÜR (ŞİİR)
Ruhumuzda bin sarmaşık ölüm Kirpiklerin altı gece açılan yurt mezarlığı Bakışlarımız iç çıkışlarımızda yokluk Ağır toprağımız görülmesin Ağaçların yanık dibine bıraktı anne Sevgi küllerinden ömürlük harçlık çıkardık Baba, şanslıysak en korundan ateş lalesi Bir ömre iki kez düşen ay tutulması Koca evren içimizdeki boşluğu yutamadı Eşyalar yalnız nefere bir çift gözün yedeği Yaşam tekrar eden...
ÖLÜLER KENTİ (ŞİİR)
can kaybı yaşanmasın kül barajında umutsuz olanlar cehennemin içinde kalsın ben senin saçına takılan karanfil kapı değiştiriyorum, pencere açıyorum toza bulanan etraf havalansın, çadırlar bize kalsın seni çileden çıkaran usanmaz kavgacı aynı zamanda bağışlayan kendini, affettirmiş büyüklere artık gecedir, saatini sarsılmaya ayarlamış bizler artık gecedir, cep saati rüzgârlı cümle aynaya akseden kuşlardan söz ediyorum yemek...
BİR YAZ YANGINI İÇİN (ŞİİR)
ismine bakıyor ince bir ‘dil’ suyu bileğinden yakalıyor gece gemiler yalpa yalpa kederinden uzak denizlerin uğrak limanlarında gece her cam’da kaba bir sevişme sesi soyunan yaslı vücutlarıyla kırılgan kadınlar/ sana bakıyorum : her şeyi, acılı gözlerimin ay’ı bileğinden yakalıyor gece ışıl ışıl yangın yangın şehrin bütün merdivenleri burada karanlıkta bir yerde bütün iyilikler katledildi sevgili...
Körebe (şiir)
Gel birlikte tutalım bu yası bu yük bana çok ağır bıktım bir başına körebe oynamaktan gözler kapalı kulaklar sağır Çekemedim denizin dibine attığım ağları düşündüm durdum ben niye bir harabeyim niye deviriyorum sıra sıra dağları her şeyim vardı oysa: devrim, aşk, telaş devrik bir sandal yosun tutmuş taş ne zaman başladı bilmiyorum ruhumdaki sıtma neden...
SEKİZ ŞİİR
DÜNYALAR İçine girdikleri dünyada kalabildiler, sırrı bu onların. – Bir dünyaya giremeyenler ve girdiği dünyada kalamayanlar onlara kör ve sağır. Birbirlerine erişemez, birbirlerini bilemez onlar. Boşlukta cirit atıyor temassız yazgılar. DEVAM Bıraktığı yerden alabiliyor: bazen bir kaya, bazen bir dönemeç, bazen rüzgârlı bir yankı. Giden bedenin arkasından bakıyor zamana. Projektör tutuyor...
Zeytin dalı: Bir sembolün uçsuz bucaksız destanı
Hristiyanlar 28 Mart Pazar günü Palmiye’yi kutladılar. Palmiye Pazarı, bize, İsa’nın çarmıha gerilmeden önce son kez Kudüs’e girişi sırasında halkın yollara çıkıp zeytin dallarını (bir anlatıya göre palmiye) sallayarak coşkusunu gösterdiği tarihsel ânın kutlaması olarak öğretildi. Barışı, zaferi, sadakati, vefayı, ölümsüzlüğü, bolluğu, bereketi, gücü, bilgeliği, sabrı, cesareti ve dayanıklılığı sembolize eden zeytin dalı, binlerce yılın...