Düğün kurdular çay’a, çay demleyip gelene Hani döş nerde kumbar, dombasızdan bize ne Yarı- açık çek yazdık sünnetsizin fesine Eniştenin yasına beyaz giydi serseri Kıl kerime, kem halayık, bizler şor’duk onlar ayık Çalab’ın gacısı Kamber, tad özürlü yakmaz biber Neler neler dediler de sıyırmadık yüzüğü Kokoroz’a aç horoz! Hotoz elvan, kız ezik Hem bol geldi ...
Son Yazılar:
Fikirler ve Tarih: İdeolojilerin Devrimler Üzerindeki Etkisi
Zamanın Ruhunu Eleştiren bir Sergi: BURADAYIM, DERİNLERDE
KEREM QOSARÎ: “DİLERİM ÇOK DİLLİ SAHAFÇILIK HEDEFİMİZE ULAŞIRIZ.”
Hologram Etler
BİR KAR GECESİ (ÖYKÜ)
Sinemanın Sırları: Louis Malle
AŞK’IN KANAYAN HİKÂYESİ
Hasan Kıran’ın “Abuzambak” sergisi Brieflyart Galeri’de
Beyoğlu Film Günleri başladı
Yeni Dalga’nın Büyükannesi: Agnes Varda
KAÇ DUA BAĞIŞLATIR (ŞİİR)
“Arkası”–Nihat Özdal ve Ebru Ceylan’dan Fotoğraf ve Metin Arasında Bir Diyalog
RESSAM – TASARIMCI ROZA TULGA İLE SÖYLEŞİ
LABİRENT SANAT’TAN YENİ SERGİ “SUPERNATURA”
Hüzün Boşluğunda Bir Dünya: Kazan mı Yoksa Kaynayan mı?
Elif Karaosman: FIRTINAYI HİSSETMEK
SIR: WERNER HERZOG – SİNEMADA GERÇEKÇİLİK
İdeolojik Bir Tekrarın Kurgusu: Tienanmen’de İsyan
BENTO’NUN TUHAF HUYLARI
Kategori: Litera
AYDAKİ KADIN, AYDAKİ ADAM VE TANPINAR
Gece gizemli, sırdaş ve hüzünlüdür. Gece duyguları yoğunlaştırandır, hayal gücünü besler, hele bir de yalnızlık eşlik ederse geceye, duygusallık, hüzün, özlem daha da artar geceleri. Yazma zamanıdır gece, kendi sesinizi, kendi kalbinizi dinleme zamanı. Ahmet Hamdi Tanpınar geceleri yazarmış, karanlı demlendikce, müsveddeler dökülürmüş masasının üzerine, ağzına kadar izmarit dolu bir kül tablası, tekrarlanan bir fincan...
Kuş Yumurtasında Sebai Dü ve Şeş Beş
“Walter Traprock¨ müstear adını kullanan Amerikalı George Shepard Chappell, labalubacı roman ve gezi edebiyatı yazarıdır. 1912’de ¨Kawa’ya Yolculuk¨ başlıklı bir seyahatnâme yazdı, yer yerinden oynadı. Kawa adındaki kurgusal adalar ülkesine gitmişti güya ve oradaki Pasifik Filbert Adasında tuhaf canlılar görmüştü. Bunlardan birisi de Fatu-Liva kuşuydu. Bu kuş oo-eeer diye hiç alışık olunmamış bir sesle öter,...
ODA PETUNYA (ŞİİR)
İkinci kattaki Denize doğru konumlanan Yan yana odalardan, Dışarıdan bakarsanız sağdakiydi Giderseniz. Ya da En yakın pencerenizden bakarsanız, Hayallerinizde buluşmaya Söz verdiği saatte gelen Biri vardı aşağıda, Uyuyakalmadıysanız. Eski demir anahtarı İki kez çevirdiğimde içerdeydik biz. Çok soğuktu, Petekler birazdan yanacaktı; Bir de Klimayı çalıştıracaktık yetmezse. Deniz dalgalıydı, Kimse yoktu sahilde. Rüzgâr o kadar şiddetliydi...
KIRMIZI ARABA (ÖYKÜ)
Anlamlı sessizlikler Masada karşılıklı oturuyorduk. Mutfakta. Yanımızdaki açık pencereden aşağıda uzanan sokağı ve elimizi uzatsak yapraklarına dokunabileceğimiz ağacı görüyorduk. Ağacın iki tarafına dizilmiş, farklı boylarda üç ağaç daha vardı. Çocukları doğdukça diktiği ağaçlar. Yeşilin türlü tonları parıltılarla dalgalanıyordu ağaçlarda. Beyaz saçlı adam yorgun bakışlarıyla akşamı bekliyordu sebepsizce, o yaz gününün öğle sonrası. Arada bir şeyler...
TANRI’MIZI KAYBETTİK. HÜKÜMSÜZDÜR (ŞİİR)
Ruhumuzda bin sarmaşık ölüm Kirpiklerin altı gece açılan yurt mezarlığı Bakışlarımız iç çıkışlarımızda yokluk Ağır toprağımız görülmesin Ağaçların yanık dibine bıraktı anne Sevgi küllerinden ömürlük harçlık çıkardık Baba, şanslıysak en korundan ateş lalesi Bir ömre iki kez düşen ay tutulması Koca evren içimizdeki boşluğu yutamadı Eşyalar yalnız nefere bir çift gözün yedeği Yaşam tekrar eden...
ÖLÜLER KENTİ (ŞİİR)
can kaybı yaşanmasın kül barajında umutsuz olanlar cehennemin içinde kalsın ben senin saçına takılan karanfil kapı değiştiriyorum, pencere açıyorum toza bulanan etraf havalansın, çadırlar bize kalsın seni çileden çıkaran usanmaz kavgacı aynı zamanda bağışlayan kendini, affettirmiş büyüklere artık gecedir, saatini sarsılmaya ayarlamış bizler artık gecedir, cep saati rüzgârlı cümle aynaya akseden kuşlardan söz ediyorum yemek...
BİR YAZ YANGINI İÇİN (ŞİİR)
ismine bakıyor ince bir ‘dil’ suyu bileğinden yakalıyor gece gemiler yalpa yalpa kederinden uzak denizlerin uğrak limanlarında gece her cam’da kaba bir sevişme sesi soyunan yaslı vücutlarıyla kırılgan kadınlar/ sana bakıyorum : her şeyi, acılı gözlerimin ay’ı bileğinden yakalıyor gece ışıl ışıl yangın yangın şehrin bütün merdivenleri burada karanlıkta bir yerde bütün iyilikler katledildi sevgili...
Körebe (şiir)
Gel birlikte tutalım bu yası bu yük bana çok ağır bıktım bir başına körebe oynamaktan gözler kapalı kulaklar sağır Çekemedim denizin dibine attığım ağları düşündüm durdum ben niye bir harabeyim niye deviriyorum sıra sıra dağları her şeyim vardı oysa: devrim, aşk, telaş devrik bir sandal yosun tutmuş taş ne zaman başladı bilmiyorum ruhumdaki sıtma neden...
SEKİZ ŞİİR
DÜNYALAR İçine girdikleri dünyada kalabildiler, sırrı bu onların. – Bir dünyaya giremeyenler ve girdiği dünyada kalamayanlar onlara kör ve sağır. Birbirlerine erişemez, birbirlerini bilemez onlar. Boşlukta cirit atıyor temassız yazgılar. DEVAM Bıraktığı yerden alabiliyor: bazen bir kaya, bazen bir dönemeç, bazen rüzgârlı bir yankı. Giden bedenin arkasından bakıyor zamana. Projektör tutuyor...