Kara bir gölde yüzen kuğu gibiydin Toroslardan aşağı kendine bakınca Bütün baharları bir çuvala koyup taşımak istedin Yer incinmesin diye yavaş yürüyen adamlara Uzaklarda ışıyan bir köy gibi çocukluk Birbirini tamamlayan iki imgeydi dağlarla Ufukta kaybolan küçük bir noktaya döndü Kendine yüklediğin bütün ödevler İnsanlığın hâlâ nefes aldığı Zulümden kaçan köylerde Günbatımına ölülerin gölgesini asan...
Son Yazılar:
Predator: Vahşi Topraklar
Aklın ve Tutkunun Kıvılcımı: Nikola Tesla
PAOLO-VİTTORİO TAVİANİ KARDEŞLERDEN BİR “KAOS” ANLATISI
Franco: İspanya’da Hafıza Savaşının Elli Yılı
Bedia Ekiz: Yüzey ve Leke’nin Diyaloğu
Ayşen Savcı’dan “Mısralar” Atölye Sergisi
Tozan Alkan Seçiciliğinde #eklitera Kasım Şiirleri
HB Art Gallery’den Yeni Sergi: Süleyman Saim Tekcan-Zamanı Dizginlemek
Düzyazı Şiire Şeytan
Hasan Sarıtaş Galeri’den Yeni Sergi: “Çok Uzak, Fazla Yakın”
KADIN OLMAYI KUTLAYAN TEK FESTİVAL “FEMİNİSTANBUL” 8 YAŞINDA
Köylüler (Şiir)
sefih bir yaşam (şiir)
Dönüş (Öykü)
ÇELDİREN AĞAÇ (ŞİİR)
YOLCU (ŞİİR)
“İBİD. ŞİİR” DERGİSİNİN 10. SAYISI VEVEYA.NET’TE
Zihinden Sağ Çıkma Denemesi (Şiir)
Yaz Tarlaları (Şiir)
Kategori: Litera
ISLAK YAPRAK (ŞİİR)
doğan ergül için şaşırmayı hâlâ unutmamışım işte yine ağzımda o acı su ne zaman öğreneceğim tanrım her zamansız gidişin bir yaprağın kalbine olduğunu yaşamaktan yaralı bir tümce nasıl şaşırırsa ölümüne sözcüklerinin...
ANNEM VE AĞUSTOS BÖCEKLERİ (ŞİİR)
Bahçeleri sulanmış akşamın, suskun serinliğinde ağustos böcekleri arzuyu ölümden kaçırmak için çığrışıyor. annemi büyütüyoruz kardeşlerimle ne dünden ayrılıyor ne de yaşıyor bugünde Kör yalnızlık içinde dolaşıyor kendince gerilere dönünce torun gibi elinden tutmuş ömrünü gezdiriyor korkularla kaygıları çadır açmış tanıdık arıyor, içini deşsin birkaç sözcükle Önce büyütür, sonra küçültür zaman omuzları kült acılar çökgünü sevinçlerin...
yansıma (şiir)
şu pırıltı zarif ve umutla yükselen göğe karanlığım için bir reçine gibi süzülüyor aşağı, kelimelerim ve kalbimdeki o büyük sızı. onun ışıktan köze dönüşü, küle, onun yere düşüşüne bakıyorum. kehribar yüklü bir sabah gibi buradan böyle gitmemeliydi ama buradayım ben gürgen ağaçlarının arasında dört nala geçiyor yanımdan hayat neden bu kadar hızlı bu akıl, bu...
dalgalar-parçacıklar (şiir)
sonra yarım bırakılmış farklı şeylerin çokluğunda bakıp en küçük zaman eşiğinden oluşun her sonlu aralığına sızıp geçtim yanılsamalar denizini tüketilmiş bir soluktan karanlık bir veda bırakıp arkamda. bir bulut uçuşu bu ya da bir hiç için adları bilinmezlerin geçit töreni Resim: Yves Tanguy
Başında Kavak Yelleri (Şiir)
İstanbul Türkçesi’yle sokakları temizliyor Her yer çer çöp Elleri yok Kendi kendine topluyor süpürgesi Çok sarışın bir kadın geçiyor Gülfidanı sokağından ...
Tozla, Tortuyla, Zarafetle: Murat Batmankaya’nın Kırılganlık Atölyesi
Her şeyin hızla tükendiği bir çağda, düşüncenin bile bakıma muhtaç olduğu bir zaman diliminde… Murat Batmankaya, “Yaralı Zarafet” ile insanın kırılgan yanına bir etik ve estetik teklif sunuyor. Cağaloğlu yokuşunun gürültüsünden sıyrılıp bir sokağa sapıyoruz. Neon tabelalar, hışımla karıştırılan çay bardaklarının uğultusu, nice parfümle yarışan kâğıt kokusu… Bütün bu karmaşanın ortasında, camında solmuş bir kedi...
Güz Çiçekleri Kurudu Ankara’da (Şiir)
Mavi tren uğuldadı Ankara’nın kalbinde Sevgiyle, sevinçle, barışla Ellerinde karanfil Yüreklerinde sevda türküleri Dört diyarın hasreti omuz omuza Sabahın gar meydanında Bir ak güvercin kanat çırptı Pencerenin pervazında Gökyüzü gülümsedi Mavi bir türküydü Ankara Türküler söylendi, zılgıtlar çekildi Halaya durdu binlerce el Maviliklere dalgalandı al mendiller Birden kara bir ses! Barış alev aldı kalbi kara...
Beşinci Rüya: Hayatın Normal Yasaları (Şiir)
hayatın normal yasaları var, ve tabii bir de diğer yasalar: rüyanın içinden dışarı doğru sarkan boşluk elimizi uzatınca tuttuğumuz her bir mesele devinen ancak kendimize gelemeyen ve burada anlatamayacağım kimi şeyler kıtaların kayma teorisine göre afrikalı olabilirdik gözlerimiz önde değil, kafamızın iki yanında bulunabilirdi örneğin maya takvimine inananlar için şirince kiyamet gününe hazırdı doğduğu anda...
BİR ŞEYİN TAVI GEÇİNCE (ŞİİR)
En başta toprak bir şeyin tavı geçince önünde bomboş bir yıl içinde derin bir keder yazılır hesabına. Tavındayken ne önce ne sonra -elmayı ısırdığında- bir anlığına dönmeyi unutmalı dünya. -ilk öpüşmenin tadı unutulmaz işte bu yüzden- O demir kara kömür kızarırken akkor deminde çekiçlenir hızla alınır örsün üstünden daldırılır suya, ne geç ne erken. Hâlâ...









