zihnimi dar zamanda dikerek geçiriyorsun ey ey izmirnalı atina gözlerin var geçmişte dirseklerin ağaçlara tutuluyorum midyelere bir bakıyorsun ferah dizlerinle rakı içiyorum elinde tambur dikiyorsun zihnimi elinde ip Atina kömürüm beni seviyor musun? tahayyül imkânlarını zorluyorum gitgide bir müstemleke oluyorum Atlantik’te Atina benimlesin hudutların ak ırmağında düşünüyorum hülyamı rüyamı zaptet Atina seni bir başka...
Son Yazılar:
Manzaramıza Bakmak
007 JAMES BOND YAKALANDI!
Ankara Film Festivali’nde ulusal yarışmalara başvurular başladı
Geleneğin Trajedisi, Kapitalizmin Kısa Öyküsü: Karanfilsiz
Biz eskiden, İzmirFuar’da DagaDa da Raks ettik sevgili Nisyan!
ÖDÜL TÖRENLERİNE KATILMAYAN EN İYİ KADIN ve ERKEK OYUNCULAR FİLMİ
Çok mu karışık, Metamodernizm nasıl anlatılır?
AŞK HERŞEYİ EŞİTLER
boş vestiyer (şiir)
İRONİK YAPI ÜZERİNE
John Ruskin’in Eseri: Modern Düşünce ve Yaşama Etkisi – I
BİR YOLCULUĞUN GÖLGESİNDE: UZAKTA BÜYÜYEN ÇOCUK (ÖYKÜ)
Teşbih Çekerken Düşündüklerim (Şiir)
2. Yalçın Gökçebağ Resim Yarışması Başladı!
kiraz ağaçları (şiir)
11. GİO Ödülleri İçin Başvurular Açıldı!
AKM’DE YENİ SERGİ: KAOTİK KENTİN GÖLGESİNDE MANZARA
Defneli, Leylalı (Şiir)
Kalbim Sarsılır Ülke Olursun (Şiir)
Kategori: Litera
kesik (şiir)
geçmişin etinde bir kesik, bunu yeni bir hatıra uyuşturacak. düşümüze kahırdan bir taş oturdu kara sular, daha sular var önümüzde ayaklarımızda al çizikler seneler ve anlatılar bahçesinde eylemsizlikle bu gölge ama bizden sonrası için devrilmekte günler yine acıdan söz etmenin zamanı değil bugün acının öyküsü duru havaları beklemekte. daha geniş defterlere artık daha...
PARFÜMÜN DANSI VE KOKU ROMANLARI ÜZERİNDEN ÖLÜMSÜZLÜK
Bazen, öykü ya da roman, edebi bir metin okursunuz; size ilham verir, bir şeyler yazmaya motive olursunuz. Bazen de tam tersi söz konusudur. Kafanızda bir problematik vardır, yazıya dökmek istersiniz; belleğiniz, zamanlar okuduğunuz o edebi metni çağırır ve odaklandığınız problematik, okuduğunuz o roman ya da öykünün izlekleriyle harmanlanır. Bu yazının ortaya çıkmasını sağlayan, ikincisi oldu:...
Tanrı bir antikacı olmalı!
Kalbimi ve aklımı döktüm. Bir avuç. Hepsi bir avuç pas. BANA sorarsanız, bir sanat yapıtının en önemli niteliği, esinleme gücüdür. Derim. Hep buna inandım. Henüz üniversitede öğrenciyken, başka bir bölümden, yine bir mühendislik öğrencisi arkadaşımla birlikte edebiyat dergileri çıkarmıştık. Her sayısı farklı bir adla çıkan dergilerimizin mottosu aynıydı: “Sanat kırılmış bir mutluluğun taşıdığı vaattir.” Adorno’nun...
Thersites ya da doğruyu söylemek
Yok yok! Keratanın biriyim; işin alayında, aşağılık serseri; pisin biri. Thersites Tam dokuz yıl olmuştur. Troya sahillerinde, hala güneşin balkıdığı ovada, tunç seslerinin birbirine karıştığı korkunç çarpışmalar olmaktadır. Tanrı ve tanrıçaların tarafı olduğu bu savaş kılıçlar, kalkanların çangırtısıyla kapkara kan ile kaplar surların diplerini. Ova Tanrıların da içinde olduğu savaş naraları ve şan peşindeki...
179. Sayfada Yaşayan Bir Roman Kahramanı Var
Ben bir roman yazarıyım; tanıyorsunuz, adım Mahmut Şenol. Bütün roman yazarları gibi tuhaf huyları, takıntıları ve tutturakları olan birisiyim. Bu garipliklerimden birisini son romanımda, yaşayan ve gerçekte var olan bir roman yazarını kendi romanıma davet etmekle yaptım. Fakat, öte yandan, roman kahramanlarını bir kez yaratınca onların yaşadıklarını da bilmez değildim. Sonra bir baktım ki, gerçeğiyle...
Queer ve Feminist Pratiğin Performans Sanatıyla İç İçeliği Üzerine Bir Deneme-1
Performans sanatının ana ögesi olan beden temsiliyeti 1960’lardan günümüze dramatik hatta distopik dönüşümler geçirdi. Bedeni gösterileştirmek, abu gösteride kurulu tahakkümleri görünür, eleştirilir ve hatta alternatif bir yaşam modelinin hayalini gerçeğe dönüştürmenin anahtarı yapabilir. Queer teorinin ve feminist söylemin zengin argümanlarıyla oluşturduğu tartışma ortamı, alanlara dökülen insanların sanatın bütün yaratıcı kodlarını da üstlenerek geliştirdiği -ben...
Hayatın Yumulu Avucunu Açmak İsterken
“Yıllar geçti. Evrenin yaşı. Tapınaksız çağlar.” TEKNELERİN pruvalarında bulunan gemi başı süslerinin çoğu, yüzyıllar boyunca adları bilinmeyen ustalar tarafından yapıldı. Bunlar çoğunlukla ahşaptan oyulan kadın figürleriydi. Bir ya da iki göğsü açıkta gösteren bu tür figürler hem ticari gemilerde hem de savaş gemilerinde popülerdi. Denizciler batıl inançları olan insanlardı. Onlara göre gemideki kadınlar şanssızdı ve...
LAL LALEŞ VE SAĞALTICI DOĞURGANLIK
Şair, çevirmen Lal Laleş’in, on yıl aradan sonra, kitapseverlerin beğenisine sunulan Türkçe ilk şiir kitabı (Nora, İstanbul Bir Hiçtir) ‘Ayrıntı Yayınları’ tarafından çıktı. Kürtçe şiir kitapları ve çevirileriyle bilinen Şair, çevirmen Lal Laleş’in bu Türkçe yazılmış ilk şiir kitabı okurla buluştuğu andan itibaren ciddi bir ilginin odağı oldu. İlk eseri “Berbejna Rê, Belkî Yayınevi, 2003”...
“ORPHEUS İLE EURYDICE”Yİ YENİDEN OKUMAK-II:
ÖLÜMÜN “DERİNLİĞİ”, ÖLÜM DIŞI İZLEKLER VE ÖLÜM EDEBİYATI Bir önceki yazıdai, Orpheus ile Eurydiki mitini ölüm üzerine düşünmeden okumanın imkânsızlığını vurgulamış; ancak yüzey-katmanında ölümün kaçınılmazlığına gönderme yapan söz konusu bu mit ile, aslında kaçınılmazlığına rağmen, ölüme karşı direnç göstermenin “beyhude bir çaba” olarak dikte edilmediğinin, bizzat öykünün içeriğinden anlaşılabileceğine dikkat çekmiştim. Bu vesileyle de mitolojik...