Katman… Eskilerin terennüm edemeyeceği yeni bir kavram. Resmi düz ve katmanlar halinde görebilmek. Sabahat Çıkıntaş’ın her sergisindeki ikonik kostümü aklıma gelir her şeyden önce. Şamanistik tınılara da sahip bir mozaik tadı da vardır. Kendisini bir yapıta, heykele çevirir sanatçı. Mavi, lacivert ve de yakıcı kırmızı… Kostüm bütün yapıtlarının bir toplamıdır adeta… Sosyal plastik ya da...
Son Yazılar:
MODERNİZM ÜZERİNE BİR DENEME
TARİHİN İLK PSİKOLOGU: MEVLANA
Foto muhabiri Ali Öz’den bale ve dans fotoğrafları sergisi
Titanik Harriet Quimby’nin Rekorunu da Batırdı
YENİDEN BAŞLAYAN AVANGARD: KAVRAMSAL SANAT
HALKÇI PAMUK PRENSES
Institut français Goncourt ödüllü yazar Leïla Slimani’yi ağırlıyor
Bir Fethiye Sözlüğü: Dilce, Köyce, Anıca
NÂZIM HİKMET NEW YORK’TA (OYUN)
Ravel 150: Üç Usta Piyanistten Türkiye Turnesi
GIORGIONE – LA TEMPESTA (FIRTINA) ÜZERİNE BİR İNCELEME
Hasan Sarıtaş Gallery’de Yeni Sergi: Harun Acı-Bakmak & Görmek
AGORA (ŞİİR)
HALFETİ’DE BİR SERGİ: KOKUYU TAŞIMAK
VANESSA REDGRAVE: “ÇOK DAHA İYİ OLACAK!”
Zafer Malkoç Solo Sergisi Artweeks Istanbul’da
Sosyolojik Bir Okuma Bağlamında Kişi İsimleri
Sessizlik (Şiir)
Sivil İtaatsizlik Bilinci Üzerine
Yazar: Ali Şimşek
GELECEK KÖTÜYÜ DÜŞÜNMENİN ESTETİK HAZZI: DİSTOPYA
Distopya, hiç istisnasız günümüzün en gözde anlatım formu. Holywood’dan Netflix gibi platformlara neredeyse olmazsa olmazı. Buna milyonlarca gencin takip ettiği, fanı olduğu anime, manga sektörünü eklemek de gerekiyor. Artık gündelik dilimizin parçası olmuş ütopya kavramını, yani Yunanca-Latince kökenli Olmayan Yer’i 15. yüzyılda kitabına Ütopya ismini veren düşünür, siyasetçi Thomas More borçluyuz. Ütopya katı kuralları olsa...
Yüzün Beyaz ve Dağılan “Tekinsiz” Tarihi
Bir yüz nedir? Bir et ve kıl yığını mı? Sadece gözlere yönelen ve başka gözleri davet eden sonsuz bir uzam mı? Sanatın tarihi yüzünün tarihidir aynı zamanda. 15. Yüzyılın yağlıboya devrimi, çabuk kurumaması ve detayları gösterme potansiyeli ile ressamların önemli geçim kaynaklarından biri olan portreciliği de zenginleştirdi. Krallar, aristokratlar, papalar sökün etti tuvallerin her santimine....
Dijital pentüre nefes aldırmak: Birol Bayram
Neredeyse bütün dillerde renk bitki veya taş ya da toprak kökenli bir etimolojiye sahiptir. Elbette bazen gökyüzü ve deniz de bunu zenginleştiriveriyor. Latince Colore, ağaç yapraklarından elde edilen bir işlem olarak İngilizce yaygın Color’un kelime atasıdır. Bir dönem aristokrasinin en büyük alametlerinden olan mor bir deniz canlısından çok zor şartlarda elde edilen nadir bir renkti....
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Rokoko sanat tarihteki üsluplar açısından bakıldığında, bir tarafıyla resim sanatına gündelik hayatın, hafifliğin, flörtlerin, kır pikniklerinin girmesi demek. Kavram Fransızca rocaille’den geliyor. 18. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan midye, deniz kabukları ve süngerler gibi denize ait motiflerin etkisinde oluşturulan süsleme ve dekorasyon biçimini anlatıyor. Rokokoyla, daha önce sanatın merkezine oturan İsa, Meryem ve azizler ile Yunan...
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
İnsanlar neden yüzlerce yıl roman denilen bir türe ihtiyacı olmadan yaşadı? Epik, şiir masal varken insanı “didiklemenin” bu lanetli formuna ne gerek vardı dersiniz. Romanın en güzel tanımlarından biri Gyorg Lukacs’a ait: “Tanrısını yitirmiş bir dünyanın epiği.” Bir krizin formu anlayacağımız; önce düşmüş bir aristokratın tüccar değirmenlere karşı traji-komik savaşı, burnundan kıl aldırmayan soyluluğun, kaba...
Yapıt Olmayı Düşleyen Keyfilik
Resimde 20. Yüzyıl modernizminin en büyük kazanımlarını belirsizlik, ucu açıklık, “karar verilemezlik” ya da en kapsamlı deyimle “çoklu okuma-bakış” olarak nitelendirmek hiç de abartı olmayacaktır. Bundan böyle “bilinen” tek bir konu ya da kahraman ve de anlatı yoktur. Uzun sürem değil; doğaçlama ve “an” önemli hale gelecektir ve de hız… Resim bunu edebiyattan daha hızlı...
Yüzeydeki Umut ya da Yırtık Hava
Resimde modernliği önemli ölçüde doğaçlama duygusunun gelişmesi olarak da görmek mümkün mü? Uçu açıklık, belirsizlik, erime, formsuzluk, hız ve zamansallık. Doğaçlama öncelikle özgürlük duygusunu pekiştirir ve sınırsızlığa bir davet içerir. Çağdaş sanatın diğer önemli yönü ise, doğaçlamaya eşlik eden bir katılım yani “çoklu bakışı” talep etmesidir. Bu doğaçlama ve eskiz eğilimi olgunlaşmasaydı yirminci yüzyılın en...
GENCO GÜLAN: BUNU BEN DE YAPARIM!
Geçmiş yazılarımdan birine “Güncel Sanatı Genco Gülan Bitirecek” başlığını atmıştım. Kastettiğim Genco bıkmadan güncel-çağdaş sanat stratejilerinin referanslarıyla oynaması, bana yapılacak “hiçbir şey” sınırına kadar kadar gitme tavrını hissettirmesiydi. Hazır nesne, ironi, pastiş, parodi, kavramsallık ve buluntu nesne… Listeyi uzatabiliriz. Ya da artık bir formüle dönüşmüş yordamlarla oynama cüreti de denilebilir buna. Genco bir tarafıyla bir...
The Gaze of Inertia: Wu Wei
“The eyes of animals have the power of a vast language.” M. Buber Heraclitus of Ephesus was certainly saying something novel when he said, “everything flows” or “you cannot step into the same river twice” in a Greek world filled with gods and myth. He was turning eyes directly towards nature itself. He was hinting...