Kitap kapağı bir kitapla buluşmak için ilk eşiktir. Arka kapağa buyur eder okuru. Çoğu zaman kapak tasarımını kimin yaptığına dikkat etmez bile okur. Eğer alana ilgisi yoksa diyelim. Raflardaki o rengarenk görsellik, grafik lekeler, fotoğraflar ve de tipografi elbette. Yayınevinin kolektif mülkü olarak algılanır onun kimliği. Kim unutabilir efsanevi Varlık kapaklarını. Ya da seksenlere damga...
Son Yazılar:
G-art Galeri’den Genç Sanatçılara Alan: ‘Artist at the Corner’
28 YIL SONRA: ERKEKLİĞE DEĞİL OLGUNLUĞA GEÇİŞ YOLCULUĞU
Adana Altın Koza’ya başvurular başladı
İklim Grevinden Küresel Vicdana: Greta Thunberg
20. YÜZYIL MODERNİZMİNİN İFADE BİÇİMİ: SOYUT SANAT
Yapay Zekanın Sanatı ve Sanatçının Geleceği
Kadından Piskopos Atayan Uşak’taki Şehir: Pepuza
Tozan Alkan’dan yeni bir albüm: ALHEAVY
Beşiktaş’ta Street Art: Genco Gülan’ın İki Boyutlu Yerleştirmesi “Sol Klik”
KAHKANIN TARİHİ
Kitap kapağına düşülen bellek: Kitabın Rüyası
Manzaramıza Bakmak
007 JAMES BOND YAKALANDI!
Ankara Film Festivali’nde ulusal yarışmalara başvurular başladı
Geleneğin Trajedisi, Kapitalizmin Kısa Öyküsü: Karanfilsiz
Biz eskiden, İzmirFuar’da DagaDa da Raks ettik sevgili Nisyan!
ÖDÜL TÖRENLERİNE KATILMAYAN EN İYİ KADIN ve ERKEK OYUNCULAR FİLMİ
Çok mu karışık, Metamodernizm nasıl anlatılır?
AŞK HERŞEYİ EŞİTLER
Yazar: Ali Şimşek
Manzaramıza Bakmak
Modern resme doğru yolculuktaki en önemli kırılmalardan birini “manzaranın keşfi” oluşturuyor denilebilir. Kastedtiğim manzaranın bir arkaplan durgunluğundan kurtulup sırf “kendisi” haline dönmesi. Bunun ilk örneklerine Rönesans’tan itibaren rastlıyoruz. Yani doğanın, uzamın insani bir duygulanımın konakladığı bir coğrafyaya dönüşmesini kastediyorum. Alegoriden, tanrılardan, mitolojiden yavaş yavaş kurtulan ve melankolinin, lirizmin ve de hazzın alanına dönüşen dağlar, kırlar,...
Formları Ritme Çevirmek: Sabahat Çıkıntaş-Katmanlar
Katman… Eskilerin terennüm edemeyeceği yeni bir kavram. Resmi düz ve katmanlar halinde görebilmek. Sabahat Çıkıntaş’ın her sergisindeki ikonik kostümü aklıma gelir her şeyden önce. Şamanistik tınılara da sahip bir mozaik tadı da vardır. Kendisini bir yapıta, heykele çevirir sanatçı. Mavi, lacivert ve de yakıcı kırmızı… Kostüm bütün yapıtlarının bir toplamıdır adeta… Sosyal plastik ya da...
GELECEK KÖTÜYÜ DÜŞÜNMENİN ESTETİK HAZZI: DİSTOPYA
Distopya, hiç istisnasız günümüzün en gözde anlatım formu. Holywood’dan Netflix gibi platformlara neredeyse olmazsa olmazı. Buna milyonlarca gencin takip ettiği, fanı olduğu anime, manga sektörünü eklemek de gerekiyor. Artık gündelik dilimizin parçası olmuş ütopya kavramını, yani Yunanca-Latince kökenli Olmayan Yer’i 15. yüzyılda kitabına Ütopya ismini veren düşünür, siyasetçi Thomas More borçluyuz. Ütopya katı kuralları olsa...
Yüzün Beyaz ve Dağılan “Tekinsiz” Tarihi
Bir yüz nedir? Bir et ve kıl yığını mı? Sadece gözlere yönelen ve başka gözleri davet eden sonsuz bir uzam mı? Sanatın tarihi yüzünün tarihidir aynı zamanda. 15. Yüzyılın yağlıboya devrimi, çabuk kurumaması ve detayları gösterme potansiyeli ile ressamların önemli geçim kaynaklarından biri olan portreciliği de zenginleştirdi. Krallar, aristokratlar, papalar sökün etti tuvallerin her santimine....
Dijital pentüre nefes aldırmak: Birol Bayram
Neredeyse bütün dillerde renk bitki veya taş ya da toprak kökenli bir etimolojiye sahiptir. Elbette bazen gökyüzü ve deniz de bunu zenginleştiriveriyor. Latince Colore, ağaç yapraklarından elde edilen bir işlem olarak İngilizce yaygın Color’un kelime atasıdır. Bir dönem aristokrasinin en büyük alametlerinden olan mor bir deniz canlısından çok zor şartlarda elde edilen nadir bir renkti....
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Rokoko sanat tarihteki üsluplar açısından bakıldığında, bir tarafıyla resim sanatına gündelik hayatın, hafifliğin, flörtlerin, kır pikniklerinin girmesi demek. Kavram Fransızca rocaille’den geliyor. 18. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan midye, deniz kabukları ve süngerler gibi denize ait motiflerin etkisinde oluşturulan süsleme ve dekorasyon biçimini anlatıyor. Rokokoyla, daha önce sanatın merkezine oturan İsa, Meryem ve azizler ile Yunan...
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
İnsanlar neden yüzlerce yıl roman denilen bir türe ihtiyacı olmadan yaşadı? Epik, şiir masal varken insanı “didiklemenin” bu lanetli formuna ne gerek vardı dersiniz. Romanın en güzel tanımlarından biri Gyorg Lukacs’a ait: “Tanrısını yitirmiş bir dünyanın epiği.” Bir krizin formu anlayacağımız; önce düşmüş bir aristokratın tüccar değirmenlere karşı traji-komik savaşı, burnundan kıl aldırmayan soyluluğun, kaba...
Yapıt Olmayı Düşleyen Keyfilik
Resimde 20. Yüzyıl modernizminin en büyük kazanımlarını belirsizlik, ucu açıklık, “karar verilemezlik” ya da en kapsamlı deyimle “çoklu okuma-bakış” olarak nitelendirmek hiç de abartı olmayacaktır. Bundan böyle “bilinen” tek bir konu ya da kahraman ve de anlatı yoktur. Uzun sürem değil; doğaçlama ve “an” önemli hale gelecektir ve de hız… Resim bunu edebiyattan daha hızlı...
Yüzeydeki Umut ya da Yırtık Hava
Resimde modernliği önemli ölçüde doğaçlama duygusunun gelişmesi olarak da görmek mümkün mü? Uçu açıklık, belirsizlik, erime, formsuzluk, hız ve zamansallık. Doğaçlama öncelikle özgürlük duygusunu pekiştirir ve sınırsızlığa bir davet içerir. Çağdaş sanatın diğer önemli yönü ise, doğaçlamaya eşlik eden bir katılım yani “çoklu bakışı” talep etmesidir. Bu doğaçlama ve eskiz eğilimi olgunlaşmasaydı yirminci yüzyılın en...