“Maviyi hatırlıyor musunuz, ya da yeşili?” “Renklerden söz açıyorsunuz. Haklısınız. Benim durumuma bakıldığında akla ilk onlar gelir, onlar sorulur. Söyleyebilirim ki, artık burada, bu masamın yanındaki pencereden ağaçları daha berrak duyuyorum. Dalların ağırbaşlı ıslıklarını, yaprakların mırıltılarını. O mırıltılar bana yeşili getiriyor. Pek çok yeşili. Aralarından o an gönlüme uygun olanı seçebiliyorum. Kimi geceler aklıma...
Son Yazılar:
Fikirler ve Tarih: İdeolojilerin Devrimler Üzerindeki Etkisi
Zamanın Ruhunu Eleştiren bir Sergi: BURADAYIM, DERİNLERDE
KEREM QOSARÎ: “DİLERİM ÇOK DİLLİ SAHAFÇILIK HEDEFİMİZE ULAŞIRIZ.”
Hologram Etler
BİR KAR GECESİ (ÖYKÜ)
Sinemanın Sırları: Louis Malle
AŞK’IN KANAYAN HİKÂYESİ
Hasan Kıran’ın “Abuzambak” sergisi Brieflyart Galeri’de
Beyoğlu Film Günleri başladı
Yeni Dalga’nın Büyükannesi: Agnes Varda
KAÇ DUA BAĞIŞLATIR (ŞİİR)
“Arkası”–Nihat Özdal ve Ebru Ceylan’dan Fotoğraf ve Metin Arasında Bir Diyalog
RESSAM – TASARIMCI ROZA TULGA İLE SÖYLEŞİ
LABİRENT SANAT’TAN YENİ SERGİ “SUPERNATURA”
Hüzün Boşluğunda Bir Dünya: Kazan mı Yoksa Kaynayan mı?
Elif Karaosman: FIRTINAYI HİSSETMEK
SIR: WERNER HERZOG – SİNEMADA GERÇEKÇİLİK
İdeolojik Bir Tekrarın Kurgusu: Tienanmen’de İsyan
BENTO’NUN TUHAF HUYLARI
Kategori: Litera
Meyhane Duası (Şiirler)
Kolektif Çeviri: Barrerio Pessoa Aşıkları I.Şiir (1931) Não fiz nada, bem sei, nem o farei Não fiz nada, bem sei, nem o farei, Mas de não fazer nada isto tirei, Que fazer tudo e nada é tudo o mesmo, Quem sou é o espectro do que não serei. Vivemos aos encontros do abandono...
suyun tanrısı (şiir)
bende kal diyemem, çergim mayınlı döktüğü ve dökeceği kanlardan akrep bir karanlık evvel bahar reçinesi sürüyor gece yaralarına sen deyince telaşa düşen ateş, kovuyor rahnemdeki kül böceklerini siyah tüllerini çekiyorum penceremin, ufukta sonsuzca bir yol -insandan insana yürümeye bir yol gerekirmiş gibi- görsen, nasıl da çırpınır bir deli kır, telaşa düşen hüzün düşüyor aklımın güncesine...
ŞAİR EVLENMESİ DEDİĞİN (ŞİİR)
Bitmeyen kavgalarından birinde, İstiklal Caddesi’nde Arkadaşımı kovaladıktan sonra, Bir sonraki durakta Koşarak yakaladığı otobüste Bulmuştu bizi. Orta kapıdan dâhil olduğu Ayaktaki kalabalığı yararak Yanımıza gelmiş; Nefes nefese, “Evleneceğiz oğlum biz, Ne kadar kaçarsan kaç.” Deyip, Çekip gitmişti Kapılar tekrar açıldığında. Öyle de oldu gerçekten, Şahitlerinden Biriyim. Aynı okulda çalışıyorduk. “Hocam, Son bir hamlem daha...
BOYUN EĞME (ŞİİR)
Terk edilmiş Ezîdî mezarları gibi beklemekte çatlayan taş çemberini çizmiş gün doğumuna kalmamaya kararlı su kurumaz saklanır bir buluta. Bil– ki oradadır ışık yağmur ve gökkuşağı hatta umut. Oradadır, şu dağların ardında. Yola çık boyun eğme! Gözleri beyaz bir tanrıya kanmış küçük bir çocuksun çalınmış yılların, haraca bağlanmış bir ihtiyarsın tuz için değil, merhaba...
Büyük Çiftlik Evinde Elli Yıl Sonra (Öykü)
Özgür bırakıldı sevgi, Ve ayrılık da yok bundan böyle. Novalis Oraya ilk defa geldikleri zaman etrafta hiçbir şey yoktu. Şehrin en ücra köşesiydi orası. Alabildiğine düz bir alan. O, ilk defa orayı gördüğünde, önce bir romandaki kadın karakteri hatırlamıştı. Eşiyle birlikte hiç alışık olmadığı bir hayata başlayacak olan bir kadındı bu. Daha sonra ise...
KOFA (ŞİİR)
Celil Baba’ya ağıt Batmış yatta atık suyla yıkadılar Baba’yı Tasası, bilen bilir, bir kulaç daha atmaktı Ya da misinayla boğmak yok olmuş yutağını Sekiz ayak bir pabuca, dediler insanlık hâli Ah al-kuhul, kohol zifti, küulperest ahali Üç yatak değiştirdi köprüsüz ırmağına Yoktu ağa takılan. Akışı çevrilmişti Derindi musiki, mızrap sıkıydı başta Sıktı keyff akşamları lokurdarken ...
Tatil Sonrası Yazısı: Otobüs Versus Uçak
¨Mahalleye bozacınız, mandalcınız, sepetçiniz geldi¨ der gibi: ¨Ek Kültür derginize denemeciniz geldi!¨ Denemeye kalkışmazdan ve lakırdısına başlamazdan evvel itiraf ediyor ki, ayıptır söylemesi, teknolojiyi hani fena da kullanmaz ama pek de hazzetmez. İspanyol Aydınlanmasının biricik filozofu Jose Ortega ý Gasset’in dediği gibi, teknoloji kitle insanına hak etmeden eline verilmiş bir oyuncak olduğundan; denemeci de pek...
KÜL VEDA (ŞİİR)
bu sizinle son karanfil altın rengi saçlardan çözülmüş veda inceliği suya düşen kalp ağrısı gizi sararmış unutuşun işlemeli sözcükleri gümüş kutuda buruşmuş pusulalar, söylenmemiş hep susulmuş ve sevgilinin gözlerinde kaybolan gül eskiyen akşamın kalbinden damla damla dökülen hüzün, tene düşen ince kalp ağrısı… bu sizinle son karanfil rüya saçlardan çözülmüş göğsünüzde defne yaprağı solgun anne...
Müktesebatı Geniş Dakiğin Orman Yolları (Öykü)
La la la la, la la la la la Sylvie Kreusch Tandırlar, lifler, demirler, üç örgülü pamuk ketene tırmanan ilk örümceği gördüğümde, ağı onda eğreti duruyordu. Ellerinin üstü siyah siyah noktalarla bezenmiş -yılların üzerine kondurduğu nazar boncuğu derdi Boğaziçi’nde Sosyoloji okumuş torunu- nenenin sol kolundan aşağıya inerken, ağı onda eğreti duran örümcek, sehpanın...