Dikkat buyurunuz, rica ederim; öyle, Salı Pazarı’nda üstüne tişört saçılmış tezgâhlara çabuk tarafından bakıp geçmek gibi olmaz… Kakmalı mücevher ve değerli taşlarla bezeli deri minderden mamul sandalyesinde oturan genç adamın sol elinde tutmakta olduğu birkaç kat kâğıt demeti gözden kaçırılacak gibi değildir. Bunlar, henüz gıcır banknotlar ortada olmamakla beraber, ilk devlet kâğıt kaymesi sayılacak İsveç...
Son Yazılar:
KEREM QOSARÎ: “DİLERİM ÇOK DİLLİ SAHAFÇILIK HEDEFİMİZE ULAŞIRIZ.”
Hologram Etler
BİR KAR GECESİ (ÖYKÜ)
Sinemanın Sırları: Louis Malle
AŞK’IN KANAYAN HİKÂYESİ
Hasan Kıran’ın “Abuzambak” sergisi Brieflyart Galeri’de
Beyoğlu Film Günleri başladı
Yeni Dalga’nın Büyükannesi: Agnes Varda
KAÇ DUA BAĞIŞLATIR (ŞİİR)
“Arkası”–Nihat Özdal ve Ebru Ceylan’dan Fotoğraf ve Metin Arasında Bir Diyalog
RESSAM – TASARIMCI ROZA TULGA İLE SÖYLEŞİ
LABİRENT SANAT’TAN YENİ SERGİ “SUPERNATURA”
Hüzün Boşluğunda Bir Dünya: Kazan mı Yoksa Kaynayan mı?
Elif Karaosman: FIRTINAYI HİSSETMEK
SIR: WERNER HERZOG – SİNEMADA GERÇEKÇİLİK
İdeolojik Bir Tekrarın Kurgusu: Tienanmen’de İsyan
BENTO’NUN TUHAF HUYLARI
“SOLO BOTTER: BURHAN UYGUR” SERGİSİ, CASA BOTTER’DE ZİYARETE AÇILDI!
Adorno’yu Yanlış mı Anladık? Eleştirel Teorinin Günümüze Etkisi
Yazar: Mahmut Şenol
Uyku… Biraz Uyku!
Uyku, ¨Uyusun da büyüsün…¨ ninnisi zamanlarında başlayıp bir yaşam boyu insanın içinden çıkamadığı tuhaf bir bulmacadır. Bir labirenttir aslında uyku, keskin köşelerinde durup dinlenmeden dolaştırır insanı. Uyurken sizi oyalasın, canınız sıkılmasın diye zihninizde kurulan rüya perdesi de pek şenliklidir. Rüya, uyku labirentinin dar koridorlarında peşinize canavarlar da gönderir yahut kaybolmuş bir şeyin peşine düşmenizi ister...
Dördüncü Şahsın Görünmeyen Resmi
Karafakideki şarap yarılanmak şöyle dursun ,şişenin dibine vurduklarına bakılırsa, beklenen dördüncü kişi gelmeden sofranın tadını çıkarmış olmalılar. O sırada dördüncü şahıs yaklaşıyor, masanın sol köşesindeki sakız beyazı örtünün altından ona bakan köpeğin bu yeni geleni tanıdığı belli; hırlayan bir ifadesi yok. O hâlde, sizi bekliyorduk ama biraz geç kaldınız, lakin lütfen geçin böyle buyurun denilebilecektir....
Peki, Haydar’a Ne Oldu?
İngiliz William Hogart’a tarihsel sosyolojinin realist ressamı deniliyorsa, Hollandalı ressam Jan Steen’e bu unvanı yetmiş yıl öncesinden haydi haydi vermek gerekir. Hogart 1697 doğumludur; Steen 1627. Steen’in realizminde tıp doktorları sıkça yer alır; âdeta hekimler ve hastalar olmaksızın tuvaline konu bulamaz. Üretken ve bereketli bir ressamdır Steen, yüzlerce değilse bile, hani bir o kadar da...
Bir aşk fısıltısı: Henüz sana tamamen güvenemiyorum!
Kemanı arşesiyle beraber sol elinde kutsal bir emanet gibi tutuyor. Öte yandan, sağ eliyle, kuyruklu piyanosu başından kaldırıp ve hafifçe ayaklandırarak kucakladığı genç kadını büyük bir ihtirasla öpüyor. Kadınsa, omuzları düşük ve dökümlü bir abiye elbise içinde tir tir titremektedir, nefes alıp verdikçe elbisesinin ve korsesinin kumaş hışırtısını resimden yansıdığı gibi, işitiyoruz. Çünkü, Lev Tolstoy’un...
Nedir Bu Başımıza Gelenler?
Bugünlerde, doğanın bizi cezalandırdığını, bizim ona yaptığımız eziyetlere sabrı tükendiğinden artık tokat gibi yüzümüze vururcasına şedit yüzünü gösterdiğini konuşmayan kalmadı. Haksız da sayılmazlar, bütün bu, şimdiye kadar pek karşılaşmadığımız yahut görmek istemediğimiz doğa olaylarının bir nedeni olmalıdır. Leibniz’in ¨Nihil est sine ratione¨, yani “varolan hiçbir şey nedensiz değildir” deyişini unutmayalım. Doğanın gösterdiği ve bizim varoluşumuzun...
Napoli’de Polonya Haberlerini Okumak
Kucağında ¨Cavalier King Charles Spaniel¨ cinsi köpeği tutmakta devam eden bir gazete okuru, sol eliyle kavradığı gazetesini yanı başındaki üç arkadaşına okuyor. Paris’te basılan ama Napoli’ye galiba birkaç günde ulaşmış Gazette de France’ın son sayısını okuyan, Polonez Kontu Potocki’dir; İtalya’da gönüllü sürgündedir. Diğer üç çehreden biri sanki anlatılanları daha iyi işitmek üzere kulağını yan çevirip...
Ruhunda prenses gezdiren, soylu, vahşi bir kadın: Holly Golightly
Kısacık roman girişleri, oldum olası, beni her zaman kendisine çeker. Amerikalı roman yazarı Truman Capote de, artık kendi adını aşmış olan kısacık romanı ¨Tiffany’de Kahvaltı¨ya, ¨Geçmişte yaşadığım semtler ve evler beni hep kendilerine çeker¨ diye kısa bir girişle başlar. Romanın anlatıcısı bu girişle hikâyesine başlarken siz de romana adım atarsınız. Geri dönülmez bir eşiktir bu,...
179. Sayfada Yaşayan Bir Roman Kahramanı Var
Ben bir roman yazarıyım; tanıyorsunuz, adım Mahmut Şenol. Bütün roman yazarları gibi tuhaf huyları, takıntıları ve tutturakları olan birisiyim. Bu garipliklerimden birisini son romanımda, yaşayan ve gerçekte var olan bir roman yazarını kendi romanıma davet etmekle yaptım. Fakat, öte yandan, roman kahramanlarını bir kez yaratınca onların yaşadıklarını da bilmez değildim. Sonra bir baktım ki, gerçeğiyle...
Bütün Okyanusların Balinaları, Birleşin!
Moby-Dick, balina malina ama, kendi başına var olma savaşını sürdüren Titanik bir kahramandır. Sürüsünden ayrılmış, yalnız bir savaşçı… 1954 Hollywood yapımı The Lone Gun~Kimsesiz Silah filmini Türk sinemasında afişe çıkarırken, Yalnız Kovboy diye Türkçeye çevirenin mevzuya cuk diye oturmuş lisan marifeti alkışa layıktır. Hakikaten, Yalnız Kovboy deyişi sonradan çok tutmuştur. İşte, Moby-Dick kovboy değil lakin...