Sosyal medya çalışıyor… Herkes göstermek istiyor, herkes kendini anlatmak istiyor, herkes teşhir etmek istiyor; herkes herkesi istiyor ve hiç kimseyi istemiyor. Ne yaparsa yapsın herkes çok yalnız, herkes çok anlamsız; yaşama bahaneler aranıp duruluyor, top taca atılıyor, gerekçeler türetiliyor, erekler çıkarılıyor,amaçlar diziliyor- sonuç sıfır. Hiç kimse kendisi ile baş edemiyor. Yoğun hisler içinde kıvranan...
Son Yazılar:
John Ruskin’in Eseri Modern Düşünce ve Yaşama Etkisi – III
Kişisel Gelişim Dayatmasına Romanla Meydan Okumak
“Sonsuzluk Kapanı” – Gerçeğin Sınırında Bir Polisiye
“Ah İstanbul!”: Halis Karakurt’un Neşeyle Boyanmış Şehri
Tozla, Tortuyla, Zarafetle: Murat Batmankaya’nın Kırılganlık Atölyesi
ATTİLÂ İLHAN’IN VEFATININ 20. YIL DÖNÜMÜNDE “YAŞ KIRKTAN YUKARI” ŞİİRİ KENDİ SESİNDEN İLK KEZ YAYINLANDI
Güz Çiçekleri Kurudu Ankara’da (Şiir)
TOKYO MONOGATARİ VE BANSHUN
GÜNDÜZ APOLLON GECE ATHENA
Sosyal Medya Kendi Kast Sistemini mi Yarattı?
HB Art Gallery, Yeni Mekânında Sanatın Vitesini Yükseltiyor
Galeri Kev Açılış Sergisi
EVİN’den Hakan Gürsoytrak Sergisi: Velhasıl
AĞAÇLAR VE BAHÇELERİMİZ NEDEN BU KADAR ÖKSÜZ?
Bir Rosselini Kabusu: Stromboli
EKLİTERA Tozan Alkan seçiciliğindeki Eylül şiirleri
2024 Nobel Edebiyat Ödüllü Han Kang’dan Yeni Roman: Yunanca Dersleri!
Beşinci Rüya: Hayatın Normal Yasaları (Şiir)
BİR ŞEYİN TAVI GEÇİNCE (ŞİİR)
Yazar: Rafet Arslan
Yaratıcı Bir Faaliyet Olarak Delilik ya da Karanlık Kahkahanın Cazibesi
Dünyanın bir yerinde, zamanın akışının bir anında doğmuşuz. Doğduğumuzdan beri üstümüze kimlikler atılmaya başlıyor ve bizse onları sürekli üstümüze giyiyor- giyiyoruz. Yıllar geçtikçe toplumun, ailenin, koşulların üstümüze bindirdiği yükler ağırlaşıyor, önce hareket etmekte zorlanıyoruz, sonra ise nefes almakta.. Sonra bir bakmışız ki, üstümüze binen/bindirilen kimliklerin yaratığı sahte ben’liklerin, gerçekliklerin hamalı olmuşuz. Omzumuzu kaplamış yükler, çıkıyoruz...
İtiraf Ediyorum!
“Aramızdan kim Bayan Nina Simone’un intikamını alacak? Bu gece kulüpten taze et var Tanrı ölü denizlerimizi korusun” god bless our dead marines / silver mt zion İtiraf ediyorum; Geçmişi boşlukta karışan bir toz zerresi gibi yaşayıp; ardımda bırakıyorum. Çok az anı kalıyor, çok az insan; çok çok az an. An’a –o en devrimci cümleye- dair...
Hotanto Venüsü’nün Şafağı
Bakmak hiçte masum bir eylem değil ve sanırım hiçte öyle olmadı.. Uygarlık tarihi mülkiyetin tekelleştirilmesi, hiyerarşilerin organizasyonu, toplumların disipline,insanların köle edilmesi yanında insan bedenin de tahakküm altına alınmasının da tarihiydi. Bedene dair tahakkümün merkezinde hep erk’in gözü vardır.Sınıflı/sınırlı toplumlarda kadın erkeklerin gözbebeklerinde büyür, erkeklerin mülkiyetindeki dünyada gözetlene gözetlene büyür; serpilir, bir çocuktan kadına dönüşür- sonsuz...
Kitapları Yakmanıza Gerek Yok, Çünkü Kimse Okumuyor!
Belki de şöyle başlamalıyım sesli konuşmaya, sistemin hafızaları silmesine gerek yok, kimse düşünmüyor; hatırlamıyor. Ölülerin ardından hep ‘unutmayacağız’ diye haykırılan bu çöl ülkesinde. Ancak bir düşünce çölünde hep ‘unutmayacağız’ diye kendi kendimiz manipüle edilir. Bir avuç insanın ‘unutmayacağız’ amentülerinden fışkıran hüzün, bozuyor dengemi; yön duygum birden yitiyor. Saklı İlk gençliğim, 80’li yılların sonu, 141-142’den...
Ütopya Tatile Gitti –Gelmeyecek!
“Odaları sev abi.” Ömer Akay Etrafımızı saran kesif karanlık git gide büyüyor. Yarına ve onun getireceği kefarete dair inancımız sarsılalı çok oldu. Üstümüze üstümüze gelen topluluk, kalabalık, yığın hali ürkütücü. Kalabalıktan ırak kendine yakın olma zamanı belki de bu akan bu çağıl. Sıklıkla üşüyoruz, sıkıntının kendisinden bahsetmek bile artık çok sıkıcı-ama sancı var- ve üşüyoruz...
İzolasyon Çağında Çocukluk (Kıyamet ve Kurtuluşa Dair Düşünceler)
Cihatçıların esir aldıkları kız çocuklarını köle pazarında satmasının normalleşti bir dünya yaşıyoruz. Olağan her ayda Akdeniz’e bin mülteci ölüsü gömülmesinin haber değeri taşımadığı bir çağdayız. Kuşkusuz bu “gerçeklik teröründen” Birleşmiş Milletler ya da devletler kadar istismarcı medya ve körlük ile tatmin olan toplumda suçludur. İletişimin küresel, eşzamanlı işleyebildiği teknolojik bir çağ da sınıfsal uçurum bir...
Ölülerin Facebook Profilleri
Çağların birbirine girdiği; uzak gelecek ile uğursuz geçmişin aynı anda yaşandığı tuhaf zamanların çocuklarıyız. Dünyanın bir yerinde yapılan deneyde “ışık hızı” aşılıyor, diğer bir yerinde ortaokul basılıp kız öğrenciler köle pazarında satılıyor. Bilimkurgu evreni ile Ortaçağ’ı aynı günde yaşayan bir çağın sancısı bu. Artık bir den çok yaşamımız var; doğayla iç içe bir yaşam...
BUZ
İnsan türünün özüne sinmiş bir kara zehir, bir irin var. Tüm bu korkunç hikâye cennetten kovulmamızla mı başladı yoksa atalarımızın alet yapmayı başardığı karanlık bir mağara çukurunda mı, bilinmez. Binyıllardır bitmez bir dehşet, korku, kıyım, yıkım hikâyesi. Savaşlar, sürgünler, göçler, kurulup/yıkılan şehirler, yazılan ve yakılan kitaplar, halkalı zincirden panoptikon’a kapatılmalar, aşağılamalar ve eziyetler tarihi. İnsanlık...
Geçmişi Kurtarma ve Geleceği Düşleme Olasılıkları Olarak Ütopya Taslakları
1 “Geçmiş, gizli bir zaman dizini taşır; ona kurtulma kapısını açan budur” Walter Benjamin (Tarih Kavramanı Üzerine, Metis yayın) Yaşamanın tatsız olduğu; yoksul ya da zengin kimsenin yaşamdan tam bir tat almadığı bir çağdayız. Ferrari’sini satıp bilgeliği uzak Doğu’da arayan CEO’dan, küresel varoşun her hangi bir köşesindeki sokaktaki adama değin. İnsan ömrü sınırlı, dünyanın bir...