Sosyal değişimler için dijital platformların önemini ve gücünü en iyi deneyimleyen ülkelerden biriyiz. Defalarca kendi adaletimizi sosyal medya sayesinde kendimiz sağladık.
Çeşitli millî ve insanî duyguları zedeleyecek olaylar yaşandığı zamanlarda sosyal medyaya göz attığımızda insanların birçoğunun kolektif refahı önemsediğini ve dünyada bir şeylerin değişmesini istediklerini düşünebiliriz. Ancak bazen hatta çoğu zaman bir kişinin iddia ettiği şey ile gerçekte olduğu kişi arasında büyük bir fark olduğunu görürüz. Örneğin daha az tüketmek ve tutumlu olmakla ilgili söylemlerde bulunan bir kişinin son model arabaya sahip olması gibi. Ülkesindeki kendi ırkından olmayan kişilerin hak taleplerini yok sayıp başka ülkelerdeki ırkçı davranışları kınaması gibi.
Kötücül olmayıp bu düşüncelerin, söylemlerin ve paylaşımların iyi niyetli olduğunu da düşünebiliriz. Fakat bu durum insanoğlunun, ancak konfor alanını ve zevkini etkilemediği sürece dünyayı değiştirmeye niyetli olabileceğini gösteriyor.
İnsanların bizi nasıl gördüğüne bu kadar takıntılı hâle gelen toplumumuzda ortalama aktivizm sosyal medyadaki performansımız kadardır. Özellikle son zamanlarda instagramdaki ‘Sen de ekle’ butonuna tıklayarak yapılan politik ve toplumsal konulu paylaşımlara bakacak olursak millî ve insanî değerlerimiz söz konusu olduğunda o butona tıklayarak idealize ettiğimiz profilin gereklerini yerine getirmiş hissediyoruz. ‘Sen de ekle’ butonu varken bir amaç uğruna saatler süren çeşitli kampanyalar yürütmeye, bizi rahatsız eden toplumsal sorunların üzerine düşünüp nedenini ve nasıl değişmesi gerektiğini sorgulamaya ne gerek var ki?
Bu erdem gösterişi yani kişisel inançtan ziyade ahlaki değerimizi kanıtlama amacı aslında yalnızca kolektif refah için ya da ters giden bir şeyleri değiştirmek için değil kişisel çıkarlar için de yapılıyor. Dünyadaki adaletsizliklerin değişmesi ve herkesin onurlu bir yaşam sürmesi gerektiğini düşündüğümüzde ve bunu istediğimizde alışkanlıklarımızı değiştirmek ve konfor alanımızın dışına çıkmak gerekmektedir. Değişim hiçbir zaman kolay bir süreç değildir. Oy verme hakkı için mücadele eden kadınlar bunu kolay olduğu için yapmadılar, bunu yaptılar çünkü bu davaya inandılar ve istediler.
Toplumdaki aktivizmin geldiği noktayı eleştirirken elbette tek tek bireyleri yargılamak doğru değil. Zaten içinde yaşadığımız sistem şiddetli bireyciliğe dayanmakta ve bu bireycilik anlayışı toplumsal değerlerin sömürüsünü teşvik ederken aynı zamanda gerçek bir halk hareketinin inşasını da engellemektedir. Özellikle Türkiye gibi ifade özgürlüğünün baltalandığı, cezaevlerinin aydın fikir insanlarıyla dolup taştığı ve korku ikliminin hakim olduğu coğrafyada eleştiri kültürünün gelişmesi çok daha zordur. Fakat sosyal, toplumsal, ekonomik ve ahlakî değişimler için yurttaş aktivizmi bir o kadar da bu coğrafyalarda gereklidir.
Sosyal değişimler için dijital platformların önemini ve gücünü en iyi deneyimleyen ülkelerden biriyiz. Defalarca kendi adaletimizi sosyal medya sayesinde kendimiz sağladık. Bu gücü hafife almadan ama kolaycı olarak da değil sorgulayarak ve sadece göstermek istediğimiz kimlik uğruna değil değişimi somutlaştırma amacıyla bu gücü kullanmalıyız. Eleştirel düşünme, birleşme, işbirliği yapma, ortak kampanya yürütme gibi mücadele yollarını kullanarak toplumsal refahı inşa edebiliriz.
Bir Cevap Bırakın