Janice Kaplan’ın “Dahi Kadınlar” adlı eseri, tarih boyunca dâhilik kavramının erkeklik ekseninde tanımlanış biçimini sorgulayan ve bu kalıpları tersine çeviren bir çalışma. Yazar, kadınların tarihsel görünmezliğini yalnızca bireysel hikâyeler üzerinden değil, aynı zamanda kültürel ve sistemik önyargılar bağlamında ele alıyor. Bu yönüyle kitap hem bir entelektüel yeniden değerlendirme hem de bir kültürel hafıza düzeltmesi işlevi görüyor.
Kaplan’ın girişte dile getirdiği gibi:
“Her nesilde kadın dâhilerin var olduğunu bilmek içimi hem umutla hem de hayranlıkla dolduruyor. Onların bunu nasıl yaptığını anlamak, yani bir kadının İtalyan Rönesansı’nda nasıl harika resimler yaptığını veya 19. yüzyılda evde yemek yapması beklendiği halde fiziği nasıl yeniden tasarladığını anlamak, hepimizin hayatlarımızdaki sınırlara ve olasılıklara yaklaşımını değiştirebilir. Dâhi olmak için doğuştan gelen zekâ, tutku ve sıkı çalışmaya olan bağlılığın bir kombinasyonu gerekir… Dâhiler geniş bir yelpazede yeteneklere sahiptir; bilim ve sanatı bir araya getirirler, ayrıca çalışmalarına duyguyu da katarlar.”
Birinci Kısım – Deha Düşündüğünüz Şey Değil
Kaplan, kitabın ilk kısmında “dâhilik”in biyolojik bir üstünlük değil, toplumsal olarak inşa edilmiş bir statü olduğunu tartışır. Lise Meitner, Mozart’ın kız kardeşi Nannerl ve Einstein’ın eşi Mileva Marić gibi örneklerle, erkek dehaların gölgesinde kalan kadınların tarihsel görünmezliğini ortaya koyar. Bu analiz, feminist epistemoloji ve bilgi sosyolojisi açısından son derece değerli bir sorgulama alanı açar: Deha bir doğa yasası değil, bir kültürel kurgudur.
Kaplan, özellikle Clara Peeters’in örneğinde, sanat tarihinin cinsiyetli hafızasını çarpıcı biçimde deşifre eder:
“Gerçekten görülmeye çalışıyor,” diyor Vergara. Kadın sanatçılar, yazarlar, bilim insanları ve matematikçiler her zaman görülmekte zorluk yaşadı ve kendi alanlarında erkeklerle aynı muameleyi görmediler. Muhteşem bir ressam olan Clara Peeters hakkında belki Amsterdam’da yaşamış olması dışında hayatına dair neredeyse hiçbir şey bilinmiyor. Neden bu kadar az resim yaptı? Evlendikten sonra sosyal baskılar nedeniyle fırçasına veda etmek zorunda kalmış olması muhtemel.”
Bu örnek, dehanın tanımının kimin elinde olduğuna dair temel bir soruyu gündeme getirir: Tarih boyunca büyük işler, güç sahibi olanların büyük işler olarak gördükleridir. Bu nedenle, Kaplan’ın deyimiyle, kadınların dâhiliği “tanınmamakla değil, tanımlanmamakla” engellenmiştir.
Kitapta ayrıca, Son Akşam Yemeği Tablosunun Genç Bir Rahibe Tarafından Resmedilmesi başlığı altında, Clara Peeters’in sanatsal mirası ayrıntılı biçimde ele alınır:
“1600’lü yılların başında resim yapıyordu ve Rembrandt ve Rubens gibi sanatçıların yaşadığı Hollanda’nın Altın Çağı’ndaki sayılı kadınlardan biriydi… 2016’da Peeters için Madrid’de Prado Müzesi’nde önemli bir etkinlik düzenlenmişti. Prado ilk kez bir kadın sanatçının sergisine bir yıldız payesi vermişti. Clara Peeters aniden ulusal çapta tanınan bir sanatçı haline geldi.”
Benzer biçimde Kaplan, Lise Meitner’in Nobel Ödülü’nden dışlanmasını da bilimin patriyarkal hafızasının bir örneği olarak sunar:
“Dâhi kategorisine ekleyeceğim gerçek bir deha seçmem gerekseydi, çekirdek bölünmesini keşfedip fiziğin temellerini sarsan Lise Meitner’i gösterirdim… 1944’te Nobel Ödülü ‘atom çekirdeğinin bölünmesinin keşfi’ için Otto Hahn’a verildi. Oysa Meitner, bu keşfin teorik temelini oluşturan hesaplamaları yapan kişiydi. Yıllar sonra Nobel Komitesi’nin bu ihmali, ‘önyargı, siyasi anlayışsızlık ve cehaletin birleşimi’ olarak açıklandı.”
İkinci Kısım – Aramızdaki Dâhiler
İkinci bölüm, çağdaş örnekler üzerinden kadınların hâlen görünürlük mücadelesi verdiğini gösterir. Fei-Fei Li, Geena Davis gibi figürler, yalnızca bireysel başarılarıyla değil, sistemik engelleri aşma biçimleriyle de ele alınır. Kaplan, entelektüel üretimin “yalnızca bireysel yetenek değil, kültürel fırsatların da ürünü” olduğunu savunur.
Fei-Fei Li, yapay zekâ alanında çığır açan çalışmalarıyla tanınan, Stanford Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Profesörü ve Stanford İnsan Merkezli Yapay Zekâ Enstitüsü’nün (HAI) kurucu eş-direktörüdür. Kaplan, Fei-Fei Li’nin kariyerini “kadınların zekâ, yaratıcılık ve yenilik üretme kapasitelerinin sistematik olarak görmezden gelinmesine karşı güçlü bir örnek” olarak sunar. Fei-Fei Li’nin hikâyesi, yalnızca bilim dünyasındaki toplumsal cinsiyet dengesizliğini değil, aynı zamanda yapay zekâ gibi geleceği şekillendiren bir alanda kadınların varlığının ne kadar hayati olduğunu da görünür kılar.
“Fei-Fei’nin, bir arkadaşının ona kendisini daha çok anlatması gerektiğini söyleyişinden ama onun genellikle sessiz kalmasından bahsederek, ‘Övgüleri almamda odaklanmış bir üslubum olduğunu’ söyledi. ‘İçtenlikle, kişisel değil.’ Fei-Fei, Çin’in Chengdu kentinde büyüdü… On altı yaşında ABD’ye taşındı, İngilizce bilmiyordu ama kısa sürede yüksek derecelerle mezun oldu. ‘Kendim olabilmek ve sağa sola şaşırmadan ayakta kalmak bana çok yardımcı oldu,’ dedi.”
Bu anlatı, çağdaş bilim dünyasında kadınların hâlen görülme ve tanınma mücadelesi verdiğini gösterir. Rosalind Franklin örneğinde olduğu gibi, Kaplan bu görünmezliği biyolojik determinizm eleştirisiyle de ilişkilendirir:
“İnsan beyninde ‘eşeysel dimorfizm’ görülmez. Eşeysel dimorfizm, tür içinde cinsiyete dayalı fark demektir… Ama insan beyninde bu farklılık gözlenmez. Artık bilim insanlarının çoğu, beynin veya yeteneklerin doğuştan erkek ya da dişi olmadığı konusunda hemfikir. Tel Aviv Üniversitesi profesörü Daphna Joel’in araştırmaları da bunu doğruluyor: her beyin, farklı özelliklerin bir ‘mozaiği’dir.”
Üçüncü Kısım – Kadın Dâhiler Nasıl Savaşır ve Nasıl Kazanır?
Üçüncü bölüm, kadınların başarıya ulaşmak için geliştirdikleri stratejilere odaklanır. “Ariel-Külkedisi Kompleksi” kavramı, kadınların kültürel kalıplarla mücadelesini sembolize eder. Frances Arnold’un Nobel Ödülü kazanma süreci veya Sally Michel’in sanatsal üretimi gibi örneklerle Kaplan, kadın dâhinin sessiz ama ısrarlı direnişini görünür kılar.
Bu bölümde Kaplan’ın yaklaşımı, bireysel başarı öykülerini romantize etmek yerine, kadınların yapısal engelleri nasıl aşabildiklerini çözümlemeye yöneliktir. Bu açıdan eser, popüler bir biyografi olmaktan çok, toplumsal bir eleştiri metni niteliği taşır.
Kaplan’ın çalışması, yalnızca kadın tarihine katkı sunmakla kalmaz; dâhilik kavramını epistemolojik düzeyde dönüştürür. Kadınların başarı hikâyelerini bireysel kahramanlık öykülerine indirgemeden, toplumsal sistem eleştirisiyle bütünleştirir. Bazı bölümlerde popüler anlatı akademik derinliğin önüne geçse de bu tercih feminist düşüncenin geniş kitlelere ulaşmasını sağlar.
Sonuçta Dahi Kadınlar, yalnızca unutulmuş kadınları değil, bu unutulmayı mümkün kılan sistemleri de anlatır. Kaplan’ın anlatımı hem ilham verici hem de düşündürücüdür. “Dâhilik” kavramının yeniden tanımlanması için bir çağrıdır.
Yazar Hakkında
Janice Kaplan, Yale Üniversitesi mezunu bir gazeteci, editör ve yazardır. Parade dergisinin eski baş editörü olan Kaplan, The Gratitude Diaries ve The Genius of Women (kitabın özgün adı) gibi çok satan eserlerin yazarıdır. Psikoloji, toplumsal cinsiyet ve kültürel algı temalarını kesiştiren çalışmalarıyla tanınır. Televizyon yapımcılığı geçmişi bulunan yazar, günümüzde kadınların temsil biçimleri üzerine çağdaş bir feminist perspektif geliştirmektedir.
Kitabın Bölümleri
Birinci Kısım – Deha Düşündüğünüz Şey Değil
Neden Daha Önce Lise Meitner Adını Duymadınız?
Mozart’ın Kardeşine Duyulan Acımasız Önyargı
Einstein’ın Eşi ve İzafiyet Teorisi
Son Akşam Yemeği Tablosunun Genç Bir Rahibe Tarafından Resmedilmesi
İtalyan Kadınlar Neden Matematikte Sizden Daha İyidir?
Rosalind Franklin ve Kadın Beyni Hakkındaki Gerçekler
İkinci Kısım – Aramızdaki Dâhiler
- Neden Fei-Fei Li Vanity Fair Dergisinin Kapağına Çıkmalı?
- Tom Cruise’a İhtiyacı Olmayan Bir Astrofizikçi
- Broadway’den Tina Landau Kalabalıkları İçinde Barındırıyor
- RBG ve Sevimli Bir Keçinin Dehası
- Kadın Bilim İnsanlarını Öldürmeye Çalışan Karanlık Lord
Üçüncü Kısım – Kadın Dâhiler Nasıl Savaşır ve Nasıl Kazanır?
- Ariel-Külkedisi Kompleksi ile Mücadele
- Oprah Neden Güzellik Kraliçesi Olmak İstedi?
- Geena Davis ve İyi Olma Sorunu
- Frances Arnold Haklı Olduğunu Biliyordu (Sonra Nobel Ödülünü Kazandı)
- Şık Fularlar Takarak İş Dünyasında Nasıl Başarılı Olunur?
- Neden Sally Michel Dâhi Bir Ressamdı ve Milton Avery Değildi?
- Dâhi Kadınların Kartları Yeniden Dağıtan Gücü
Kaynakça
- Eliot, L. (2009). Pink Brain, Blue Brain: How Small Differences Grow into Troublesome Gaps—and What We Can Do About It. Harvard University Press.
- Kaplan, J. (2020). The Genius of Women: From Overlooked to Changing the World. Dutton Publishing.
- Nochlin, L. (2020). Kadın, Sanat ve İktidar (Çev. Esin Soğancılar). Sel Yayıncılık.
- Prado Museum. (2016). Press Release: First Female Artist Exhibition – Clara Peeters. Madrid: Museo Nacional del Prado.
- Vergara, A. (2016). Exhibition Notes: Clara Peeters and the Silent Genius of Women Artists. Museo del Prado Archives.
Bir Cevap Bırakın