1988 yılıydı. Lise 2. sınıftaydım. Gece Yolculuğu vizyona girmişti. Hiç unutmuyorum o filmi izlemek için ailemden habersiz, Adapazarı’ndan bir trene binip Haydarpaşa’da inip, Karaköy’den Beyoğlu’na çıkmıştım. Beyoğlu Fitaş Sineması’nda o filmi izlediğimde adını koyamadığım -gerçi hala Ömer Kavur filmlerine karşı aynı duyguyu hissediyorum- bir ruh hali içindeydim. Tuhaftı ama gerçek dışı değildi. Peki ne kadar...
Son Yazılar:
VAN GOGH’UN 90. ÖLÜM YILI: MÜŞFİK KENTER’İN NEW YORK MACERASI
Yenidoğan Kokusu (Şiir)
Hakikat yolunda kesik (Şiir)
İLK SESSİZLİK (ŞİİR)
Yavuz Çetin’in Melodileri, Yıldızlarla Buluştu
Ketebe Çocuk Ağustos ayını üç kitapla karşılıyor
TOLSTOY: SANAT NEDİR?
Gönül Bağı (Şiir)
Mavi (Şiir)
Kasım’a notlar (Şiir)
…aşk? (öykü)
g o d o t (şiir)
Oksitosin (Şiir)
miras (şiir)
Deniz Kızı (Şiir)
İşte Çekiç: Aki Kaurismäki
Nietzsche ve Torino Atı Filmi Üzerine
Çürü Yen (Şiir)
alogos (şiir)
Kategori: Vizör
Ekranda Şiddet: Haftaya Aynı Gün ve Saate Randevu Veren Canavar
Televizyon yazmayı sürdüreceğim. Dizilerin genel durumuna dair naçizane tespitlerde bulunacağım bu yazıda kimi eğilim ve değişimlerin altını çizmeye çalışacağım. Öncelikle her ikisi de televizyona, televizyon anlatısına has anlatıların çekişmesini ele alalım: internet dizileri ve cam ekranın (çok kanallı platformların) daveti… Ülkemizde, malum, alışmadık iç çamaşırın giyilen vücuda uygunluğu dikkate alınmaz. İnternet platformlarının ABD’deki yaygınlığını ithal...
Death Wish’in Anımsattıkları: “Adalet” (!) Dağıtan Filmler
“Suçluları yaratan yasalarımız, onları cezalandıran yasalarımızın yanında ne kadar çok!” deyişiyle ünlü Tucker’ın antitezini sunan vigilante (infazcı) filmlerinin en meşhur örneği, geçtiğimiz hafta yeniden dirildi! 1974 yapımı ilk filmin yeniden çevrimi olan Eli Roth’un Öldürme Arzusu (Death Wish), ‘suçluya hak ettiği dersi, kişisel yöntemlerle verme’ temasının sinemadaki son ve bildik halkalarından biri olarak ele alınabilir....
ATIF YILMAZ’IN SUSKUN KADINI: VASFİYE
1980’lerin başında siyasi darbenin beraberinde getirdiği baskı ve yasaklar, sol düşünceyle birlikte yükselen muhalif seslerin susturulması ve siyası çalkantıların hâkim olduğu distopik atmosferi ve özgürlük arayışlarının farklı kanatlarda sürdürülmesine neden olur… Patriarka’nın Avrupa’dan ithal edilmiş, kitlesel histeriyle Macunlaşmış, cilalı bir trend -akım olarak varsaydığı 2.dalga feminizm hareketi 80’lerin ilk yarısında kadın safların öncülüğünde ortaya çıkar....
Dogma 95 Neydi? Ne Değildi?
Dünya çapında sinema akımları hemen her dönem bir okul, bir dergi çevresi gibi gruplaşmaların öncülüğünde gelişmiş ve belirli kuramlar çerçevesinde üretimler yapılmıştır. Dönemlerin sosyal, siyasal ihtiyaçlarına karşılık vermek ve sinemaya yeni bir bakış sunmak için ortaya çıkan akımlar ve kuramsal çalışmalardan daha farklı olarak Dogma 95 sert bir manifestoyla adını duyurmuş ve henüz pratiğe geçmeden...
HEPSİYDİ: KONT, ŞÖVALYE VE KEŞİŞ
Bir Fotoğraftan Kısa Anılar… – 2 1991 yılının, Nisan ayıydı. İzmir’den, İstanbul’a İstanbul Film Festivali’ne gitmiştim. Giovanni Scognamillo’yla, Beyoğlu’nda tanıştım. Lakabı, ‘Beyoğlu Kontu’ydu ama benim gözümde, bir ‘Şövalye’ydi ve beni sarsan bir sinema belleği vardı. Hatırlıyorum; Bir Levantenin Beyoğlu Anıları kitabını su içer gibi okumuştum. Türk Sinema Tarihi kitabı zaten ders kitabımdı. Dostluğumuz, 2016 yılında...
Yalnız Kadın, Feminist Söylem
Dünya Emeğine Katılan, Yeryüzünü Var Eden Tüm Kadınlara; Sevgi ve Saygıyla Seksenler sinemamız, kadın filmleriyle anılan bir kesiti meydana getirirken birçok yönetmenin bu bağlamda eser verdiğini görüyoruz. Atıf Yılmaz başı çekerken Başar Sabuncu kendi özgünlüğünü yansıtmaya çalışmıştır. Bu iki yönetmen haricinde Ömer Kavur, Yavuz Turgul, İrfan Tözüm ve Şerif Gören’in filmleri de mevcuttur. Bu yazıya...
Rüyalarda buluşalım
İki insanın aynı rüyayı görmesi mümkün mü? Yani, iki insanın önce rüyalarında tanışması? On Body and Soul ya da Macarca orijinal ismiyle “Teströl és lélekröl”, alışılmadık bir aşk hikayesi, izledikten sonra akla kazınan bir film. Macar yönetmen Ildikó Enyedi’nin son filminden 18 yıl aranın ardından çektiği filmi, karla kaplı bir ormanda, ağaçlar ve dallar arasında,...
METİN ERKSAN: YALNIZLIK SİNEMASINDAN TUTKU SİNEMASINA
Bir Fotoğraftan, Bir Filme… Kısa Kısa Anılar… – 1 Benzersiz bir filmdir, Sevmek Zamanı. Benzersizliği, ‘yalnızlık’ ve ‘tutku’sundan kaynaklanır. Aynı zamanda, atmosferinden. Müşfik Kenter’in, Sema Özcan’ın, görüntü yönetmeni Kriton İliadis’in benzersizliğinden. Filmin çekildiği yıl, 1965’di ve ben henüz doğmamıştım. John Berger henüz Görme Biçimleri kitabını yazmamıştı. Susan Sontag, otuz iki yaşındaydı. Eugene Atget tam otuz...
Mahalle-Sınıf-Sevgi Üçgeninde ‘‘Yoksul Kadının İstanbul’u’’
Kadir İnanır’a geçmiş olsun dileğiyle Türk sinemasının maddi ve manevi giderek içe kapandığı, fabrikasyon arabesk filmlerin ötesinde; geniş kesimlere seslenen güldürülerin, aile melodramlarının, avantürlerin gerileyip orta sınıf katmanında alıcısını arayan yeni bir dilin geliştiği 80’ler ikinci yarısında üç tip yerli filmin daha evvel olmadığı kadar çok arz edildiğini görürüz. Aydın/sanatçı sorunlarını işleyen ve umutsuzu, bocalayanı...