Çekoslovakyalı Sinema Duayeni Milos Forman’ın Anısına… Dünya sinemasının önde gelen auteur yönetmenlerinden kabul edilen Çekoslovak asıllı Milos Forman, geçtiğimiz ay yaşamını yitirdi. Seksen altı yaşında yaşama veda eden sinema devi ardında on altı değerli yapıt bıraktı. Uzun yıllar sonra bile hatırlanacak onlarca sinema sahnesi ve hafızalardan kolayca silinmeyecek çok sayıda film repliğiyle beyaz perdenin unutulmazları...
Son Yazılar:
Orhan Gürel Sulu Boya Resim Sergisi PonArt Akademi’de
Bağımsız Sinemada Bir Yol: Driveways
Predator: Vahşi Topraklar
Aklın ve Tutkunun Kıvılcımı: Nikola Tesla
PAOLO-VİTTORİO TAVİANİ KARDEŞLERDEN BİR “KAOS” ANLATISI
Franco: İspanya’da Hafıza Savaşının Elli Yılı
Bedia Ekiz: Yüzey ve Leke’nin Diyaloğu
Ayşen Savcı’dan “Mısralar” Atölye Sergisi
Tozan Alkan Seçiciliğinde #eklitera Kasım Şiirleri
HB Art Gallery’den Yeni Sergi: Süleyman Saim Tekcan-Zamanı Dizginlemek
Düzyazı Şiire Şeytan
Hasan Sarıtaş Galeri’den Yeni Sergi: “Çok Uzak, Fazla Yakın”
KADIN OLMAYI KUTLAYAN TEK FESTİVAL “FEMİNİSTANBUL” 8 YAŞINDA
Köylüler (Şiir)
sefih bir yaşam (şiir)
Dönüş (Öykü)
ÇELDİREN AĞAÇ (ŞİİR)
YOLCU (ŞİİR)
“İBİD. ŞİİR” DERGİSİNİN 10. SAYISI VEVEYA.NET’TE
Kategori: Vizör
Dogma 95 Nasıl Uygulandı? Nasıl Uygulanamadı?
Dogmanın Filmlerde Uygulanışı Dogma tür filmlerini, tüm geleneksel ve alternatif anlatıları yasaklayarak film yapımını mümkün mertebe zorlaştırmayı denemiştir. Auteur kuramına karşıtlığını açıkça okuyabileceğimiz dogma, pratiğe tüm bu zorlamalarına karşın yansımayı başarmıştır. Dogmanın kendi koyduğu yasakları yer yer çiğnemesi yahut esnetmesi kabul gören bir görüştür. Burada şu soru karşımıza çıkmaktadır. Dogma filmlere uygulanamayacak denli uçuk muydu?...
ÇEK SİNEMASININ ASİ PAPATYALARI
Kapitalizmin alternatif yaşam biçimlerini küstahça reddedişi, küçük dozlarla damarlarımıza tüketim kültürü zerk ederek bizleri yarattığı ideal dünya modelini kutsar hale getirişi, üzerine yıldız tozu serperek ruhlarımıza inşa ettiği şaşalı yapılara bizi hapsedişi… Kabaran iştahıyla yutan, öğüten sonra öğüren… Tutarsızlığının, akıl yoksunu akılcılığının yaşamımızdaki derin izleri. Debelenişler, çırpınışlar ve kayboluşlar… İnsanın doğasından ayrı düştüğü, idealize ettiği...
Kadını Sevmek ve Öldürmek: Düşman mıdır Bu Yolda Âşık?
İlhan Engin’in 1967’de yönettiği Kadın Düşmanı filmi birçok tartışmaya dâhil edilebilirliği açısından sinema seyircisine son derece zengin bir malzeme sunmaktadır. Evvela gerilim-korku türünde çevrilen filmlerin ülkemiz sinemasındaki gelişimine dair sözler edilebilir. Filmin tarihi, ellilerden atmışlar sonuna değin çekilen benzer filmlerle birlikte ele alınıp yerli westernler ve fantastik film örnekleriyle kıyaslanabilir. Filmde müzik, plastik makyaj kullanımı...
‘Ali ve Nino’ Filmi Üstüne
İki ultra burjuva petrol zengini aile… Biri Gürcü Hristiyan, diğeri Azeri Şii Müslüman. Gürcü kızla Azeri oğlan evlenmek isterler. Mümkün olacak mıdır? Anlatı, yalnızca bu soruyla ilerleseydi oldukça bilindik ve sıkıcı olacaktı; klasik bir farklılar arası ilişki izleğinin ötesine geçemeyecekti. Ancak anlatıda halkbetimsel (etnografik) öğeler de söz konusu: Dağıstan köylerindeki görece özgür ve rahat ortamla...
Bir Yokluk Anlatısı Kelebekler
Kelebekler, hikayeleri en başta kesintiye uğramış, yoklukla başlamış üç kayıp kardeşin tanıtımları ile başlıyor: Karşısında eşi olmayan bir eş olan küçük kız kardeş; sanatla uğraşan ama yaptığı işte sanat olmayan ortanca erkek kardeş ve asla uzaya çıkamamış, uzaysız bir astronot olan büyük erkek kardeş. Kelebekler en başından en sonuna kadar tam anlamıyla yokluğun ve yoklukların...
Ne Olacak Şimdi? Gidip de Banka Soyacak Değiliz ya!
‘‘Tükür oğlum babanın yüzüne, tükür tükür’’ yahut devamında gelen ‘‘yaz kızım, iki yüz torba çimento…’’ replikleriyle hatırladığımız; ancak repliklerin hangi filme ait olduğunu tam da çıkaramadığımız Ne Olacak Şimdi 1979’da çekilmiş bir Arzu Film yapımıdır. Yönetmeni Atıf Yılmaz, yapımcısı ise Nahit Ataman’dır. Filme geçmeden Şener Şen’in filmde Şakir adında çapkın bir müteahhidi canlandırdığını not düşelim....
DURMUŞ AKBULUT: “BEKÇİ FİLMİMDE, RESME OLAN İLGİMİ SONUNA DEK GÖSTERDİM.”
Senarist-Yönetmen dostum Durmuş Akbulut’u, “bir ayrıntı işçisi olarak” tanımlamak yanlış olmaz. Resim, edebiyat, senaryo alanları üzerine kendisiyle yapılan bir söyleşi sırasında şunları söylüyor: “Sinema edebiyatın en zeki çocuğu, resmin asil kardeşi, mimarinin yakın akrabası, sosyolojinin sıkı dostu, psikolojininse tedaviye en iyi cevap veren hastasıdır.” Akbulut’un bu tespitine katılmamak elde değil. Ressamlar üzerine yaptığı belgesellerin yanı...
ANDY WARHOL’UN DEĞERLİ ARMAĞANI POSTMODERNİZM VE BLUE VELVET
Modernizmin aklı yücelten, merkezine ussallığı yerleştiren bir perspektifi, ahlaki anlamda aklı ve gerçekliği temel alır. Mantık ve akıl yürütmeyle gerçeğe ve aydınlanmaya ulaşılacağına dair bir inanç sistemi söz konusudur. Kişi ussallık çerçevesinde düşünmenin mutlaklaştırılışının dayatıldığı, tek tipleştirici, aynılaştırıcı, bütünleştirici bir anlayışın hâkimiyetine hapsolur. Gerçeklik sınırları içinde her şeyin tekliğe indirgendiği, rasyonel olarak akıl yürütme ve...
Djam: Sana Neler İçin Üzülebileceğini Bildireceğim
Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş bir şeyler akıyor içimde: Dokunmuyorum, bırakıyorum gitsin. Sözcüklere bağlanamadığım için düşüncelerim çoğu zaman karmakarışık. Belirsiz ve hoş şekiller halinde ortaya çıkar, sonra kayboluyorlar, hemen unutuyorum onları. Bulantı – Jean Paul Sartre. Yaşam içerisinde anlam arayışımız söz konusu olduğunda, bireylerin belli bir noktaya doğru çekilme hızları kontrol edilemez bir hal...









