yaşamımızın şiiri: kirletilmiş aşk duygusu / SELİM İLERİ Beni mi sordunuz? Dünyanın en yalnız erkeğiyim . Ama fiziki ve ruhsal açıdan değil. Düşlerim/düşüncelerim/fikirlerim yalnız. Bunları acı. Yani demiryolu rayları üzerinde yürürken her an bir tünel/bir tren… Kiminle konuşsam…. “vazgeçilemeyen bir aşk”tan söz ediyor. Ünlü yazarlar da öyle. İyi de herkes için bunu düşünmek doğru değil....
Son Yazılar:
ARTCONTACT İSTANBUL 2025
Hasan Sarıtaş Galeri’den Yeni Sergi: Filiz Kallenci-“ESSE”
İRAN’DAN BİR FOTOĞRAF SANATÇISI: ALİ DAGHİGH
İlhan Koman: Akdeniz’e Doğru sergisi
Sait Faik’in adasında bir Hollandalı: Koenraad Marinus Van Lier
Çekirdek kabuğu
Ahşaptan Dijitale: “Mektup Selam Söyle…”
Yunus Emre’de Sevgi veya Dostluğun Meta-Ekonomipolitiği
Galeri Artist’te Yeni Sergi: Alexey Firsov-Podima Blossom
Geçmişin Gölgesinde Bugünü Anlamak
SİNEMADA “APTAL SARIŞIN” İMGESİ
Yeni Kitap: Ölümünün 71. yılında Sait Faik’e Yeni Bir Bakış
Şule Gürbüz: Zamanın İçine Gömülü Ruh
Nasıl Faşist Olunur?
AŞK ÜZERİNE ÇİZGİ DIŞI BİR TEZ
SANATSAL YARATICILIK VE DUYGUDURUM BOZUKLUĞU
20. Uluslarlarası İşçi Filmleri Festivali başlıyor
KÖYÜN KALBİNDEN YÜKSELEN BİR UYGARLIK HAYALİ
SELMAN NACAR’IN TEREDDÜT ÇİZGİSİ ÜZERİNE
Yazar: Ahmet Özbek
MODERNİZM ÜZERİNE BİR DENEME
İyi sinema ayrı şeydir, Modern sinema ayrı şey.. Bazen bu iki nitelik aynı yapıtta birlikte var olur. Bu bir dahilik oyunudur. Ama sinemanın görsel bir sanat olduğunu unutmayın olur mu? Bu görselliğin plastik sanatlardan aldığı çok şey vardır. Karel Reisz John Fowles’ı sinemaya aktarırken tehlikeli bir şey yapıyordu. Ama o tehlikenin içine korkusuzca ve duraksamadan...
AŞK’IN KANAYAN HİKÂYESİ
sevmek üzerine bir not Selim İleri bıkmadan, yorulmadan toplumdaki sevgisizliği yansıttı kitaplarında. Aslında benim de katilim oldu: Ben de diğer insanlar gibi gündelik ilintileri aşk ya da sevgi sanacaktım, ve bu bakışla sıradan/mutlu biri olacaktım. Oysa dünyanın en iyi, en güzel insanı tarafından sevildim. Çok rastlanır bir şey değildi bu. Yani Fromm’dan Selim İleti’ye...
Elif Karaosman: FIRTINAYI HİSSETMEK
Sanatçı ruh fırtınadır. Onu dindirip rahatlar o, yapıt yaratırken; bazen de o fırtınayı yaşar/yansıtır. Çağın yeni deneyselcilerini seviyorum. Çünkü çağ insanı yıpratacak her şeyi deniyor; salgınları, teknolojik atakları, büyük savaşları. Buna olan tepkiyi, estetik derslerimizde aldığımız “teknoloji/sanat paralelliği” ilkesine göre yansıtmayı anlamlı buluyorum. Sanatın diliyle konuşma ülküsü tanıklık ise; bu olayı dengelemek de içinde yaşanan...
KIRIK BİR AŞK HİKÂYESİ GİBİ
-Selim İleri anısına- **** Sana hep yalan söyledim. Yani hep sevdim seni, dostluğunla ışık buldum, varlığınla, teninle sevdim seni. Bedensellik olmayan bir bedensellik vardı; bu çelişki değil, ruhu sevgide özgür bırakmaktı. Selim İleri’nin sevgiye o acılı bakışıyla bu sevgisiz toplumda şunu söylemek istedim: Her şeye rağmen bütün kötücül ilişkiler dünyasına direnip: “biz sevmiştik, sevebilmiştik. ”...
NATALIA (ÖYKÜ)
1. Mr. Ozbek bir konser için Bodrum –Türkiye’deyim. Sizi yakından tanımak, yüz yüze görüşmek için bunun iyi bir şans olduğunu düşünüyorum. Aramanızı bekleyeceğim. Sizin. Natalia Natalia…. Onunla Petersburg’da karşılaşmıştık. Ülkelerin müziksel geçmişi üzerine bir araştırma yapmak için oradaydım. Doğrusu sahnede harikalar yaratan bu narin genç kızı hayranlıkla izlemiştim. Bir buket çiçekle kutladığım bu...
SİNEMANIN FELSEFİ YÜZÜ
Sinemanın bir anlamda görsel bir sanat olduğunu unutmayan yönetmenler, ‘alana müdahalenin’ ne olduğunu iyi bilirler. Şöyle ki, ressamın tuvalinde sergilediği kompozisyonu renksel ve biçimsel olarak düzenleme şansı vardır. Bunun anlamı ise şudur: Biçimsel değerler uğruna fotografik gerçeklik feda edilebilir. Elbette buradaki amaç denge sağlamaktır. Plastik sanatlarda gerçekleşebilen bu dengenin, kameranın vizöründe de var olmasını bekleyen...
Yirmi yıl önceki bir aşkın tarafları için son dakikalar
Düşünce ve sanat, biçimsellik ve toplumsallıkla kaynaşınca ortaya doğrusu büyülü yapıtlar çıkıyor. Felsefe geliştikçe, çağdaş teknolojik ve yapısal değişiklikler oldukça, sanattaki anlatım biçimleri de –çağa tanıklık etme anlamında– klasik ve direkt bir dilden ayrılıp felsefi bir anlatım biçimine yöneldi. Tiyatroda Eugene O’neill, Henrik Ibsen tarzı anlatım dili, edebiyatta Virginia Woolf, James Joyce tarzına doğru kayış...
PERLA (ÖYKÜ)
Yer: Doktor H’nin ofisi.. –Sonra ne oldu Perla? Bu soru kafamda birkaç kez yankılanıyor… kapısız penceresiz boş bir odada hapistim. Ve beni oraya geçmişteki sevgilim zorla sokmuştu. Son kez minik bir pencere gördüm kaneviçeli perdesi rüzgârla savrulan: umut! –Peki sonra ne oldu Perla.. Kim konuşuyor peki. Oysa yapayalnızım burada. Hatta üst tarafım yarı çıplak…...
ETEKLERDE SEVDA İZİ (ŞİİR)
sahilde kayıp bir aşk izi adımlar/ adımlar. kan izi. yara izi. kalbime dokunur upuzun üşümüş yaprağınız ah, siz hangi mevsimlerin lalesi kış mevsiminde yalnız açan çiçek belki gökyüzü daha serseri bu gece don bitti. kafesine kondu kanarya belki yağmur geçecek bir plak çok eskilerden: unutamam seni unutamam/ siz belki sahilde etekleri savrulan lale ince bir...