Savaş Koşullarında İnsani Dürtüleri Dizginlemek: Xunzi

M.Ö. 200’lü yıllar: Savaşan Beylikler Dönemi’nde, Sarı Irmak deltasının önemli kentlerinden Linzi’dayız. Sonradan Çin olarak adlandırılan topraklardaki irili ufaklı beyliklerin arasında sonu gelmez çatışmalar devam ederken, kuzeydoğuda hüküm süren bir hükümdar Jixia Akademisi’ni kurmuştu. Linzi’da tahminlere göre kırk dönümlük bir alana yayılan okulda pek çok düşünce okulunun temsilcileri bir araya geliyordu. M.Ö. 270’lerin ortasında, Xun Kuang, ya da daha çok bilinen adlandırmayla Xunzi (Xun usta, okunuşu “Şündzı”) mezun olduğu bu okula dönmüş, en meşhur metinlerinden birini burada yazmıştı. Bu metin, “İnsan doğası kötüdür” sözleriyle başlıyordu (bl. 23). Ancak kimi zaman sanılanın aksine Xunzi’nın düşüncesi insan doğasına dair kolaycı bir genellemeden ibaret değildi. Konfüçyüs’ten iki yüz elli yıl sonra yaşayan bu Konfüçyüsçü düşünürün ontoloji, etik ve siyaset alanında ortaya koyduğu fikirler son derece kapsamlıydı ve Konfüçyüsçülüğün sonraki dönemlerdeki seyrini derinden etkilemişti.

Xunzi muhtemelen gençlik yıllarında, Jixia Akademisi’nden mezun olmasını takiben, ontoloji alanındaki fikirlerini ortaya koymuştu.* Gök, yer ve insan olmak üzere üç varlık alanı tarif ediyordu; Gök’ün düzenli işleyişiyle mevsimler birbiri ardına geliyordu; yer maddi yararlar getiriyordu, insanlık ise uyum içinde yaşama kabiliyetine sahipti (bl. 18). Sonraki yıllarında bu konu üzerine fikirlerini ayrıntılandıracak, bu üç alanın uyumunu ideal bir durum olarak anlatacaktı (bl. 1, 10, 17, 23). Ancak bu uyum kendiliğinden gelmiyordu: Ontolojik alanları ayırarak insanın Gök ve Yer’den farklı olarak düzensizliğe açık olduğunu ve düzenin özel bir çaba gerektirdiğini de ima etmiş oluyordu.

Toplum teorisini muhtemelen M.Ö. 280’lerin ortalarında, Zhou Devleti’ne seyahatler yaptığı dönemde geliştirmişti. Buna göre insanların arzularla doğmaları onları çatışmaya itiyordu; çatışma ve karmaşadan rahatsız olan eski dönemin bilge kralları ritüelleri (li) ve doğru olana bağlılık (yi) ilkesini (ya da erdemini) kurmuşlardı (bl. 19). Düşünüre göre bir toplumda düzeni kurabilecek olan, ritüellerdi. Böylece Konfüçyüs’e atfedilen metinlerde de karşımıza çıkan ritüel kavramını merkezi bir konuma yerleştiriyordu: Ritüeller daha önce denenmiş olan davranış kalıplarıydı ve bir toplumdaki uyumu sağlamanın en emin yolu bu davranış kalıplarına tutunmaktı.

Xunzi, Jixia Akademisi’nin başında olduğu M.Ö. 270’lerin sonu ve 260’ların başında en etkili metinlerini kaleme almıştı. Açlığı tatmin etme, soğuktan kaçınma, yorulunca dinlenme, yararlı olanı isteme ve zararlı olandan nefret etme özelliklerinin tüm insanların doğuştan taşıdığı özellikler olduğunu yazıyordu (bl. 4). İnsanların doğaları gereği çıkarlarını sevdiklerini, nefret ve beğenmezlik duygularına sahip olduklarını, “gözlerinde ve kulaklarında” arzuları olduğunu söylüyordu (bl. 23). Düşünürün insana dair bu karamsar görüşleriyle kendisinden kısa bir süre önce yaşamış olan Mengzi’nın görüşleri sık sık karşı karşıya konur, hatta Xunzi’nın kendi yazılarında doğrudan Mengzi’ya eleştiriler yönelttiğini görürüz (bl. 23). Ancak bu düşünürler arasında ortak noktalar da vardır. Xunzi ve Mengzi için iyilik ya da kötülük bir eğilim, bir ortalama özellikti: Elbette kötülüklere boğulmuş bir toplum içinde iyi insanlar ya da iyi insanlar arasında kötücül olanlar vardı. Kaldı ki Xunzi’ya göre iyi öğretmenlerin yönlendirmesiyle ve ritüellerle doğru olana bağlılık erdemini takip ederek çatışmacı duyguların ötesine geçmek mümkündü (bl. 23).

Diğer insanlar gibi hükümdarların da kendi çıkarlarının peşinden gitmeleri bir bakıma kaçınılmazdı. Ancak toplumun geneline yayılan çıkar peşinde koşma çabası karmaşayı ve çatışma ihtimalini beraberinde getirirken hükümdarın kendi çıkarını koruması aynı çatışmayı baskılamayı sağlayabilirdi. Dolayısıyla Savaşan Beylikler Dönemi’nin diğer Konfüçyüsçü düşünürleri “herkes”in özelliklerine dair görüşlerinde birbirlerinden ayrışsalagibi o da hükümdarın gücünü herkesin iyiliği için, ortak iyilik için kullanması gerektiğini düşünüyordu. Ancak, dönemin Mengzi başta olmak üzere pek çok düşünürünün aksine Xunzi’ya göre hükümdarın iyi karakterde olması iyi bir yönetici olması için yeterli değildi; esas olan düzeni kurabilecek önemler almasıydı. Ve gerekirse sert yöntemlerle (badao) düzen kurulmalıydı (bl. 11). Burada wang ve ba kavramları arasındaki ayrıma ve Xunzi’nın bu ayrıma nasıl bir anlam verdiğine değinmemiz gerekiyor. Mengzi wang’ı “(iyi) kral”, ba’yı ise “zorba” anlamında kullanmıştı. Xunzi ise wang’ı (ideal) kral olarak görse de ba’ya yalnızca olumsuz özellikler yüklemiyordu. Örneğin kral bilgelere saygı duyuyordu, ba ise değerli kişilere hak ettikleri değeri veriyordu. Buna karşılık üçüncü bir yönetici kategorisi de vardı: Bunlar değerli kişilere kötü davranıyorlardı ve ülkeleri yok olmaya mahkûmdu (bl. 24).

Dolayısıyla Xunzi’nın üç yönetici kategorisi vardı: Bilge kral (wang), güçlü yönetici ya da hegemon (ba) ve kötü yönetici. Düşünür son kategoriye özel bir isim vermese de her seferinde kötü özelliğini sıraladığı kişilerin yönetimindeki devletin “öleceğini” söyleyerek bir sözcük oyunu yapmıştı: Çincede kral ve ölmek kavramları farklı karakterlerle yazılsa da benzer bir telaffuza (wang) sahip sözcüklerle ifade ediliyordu. Wang ritüeller ve doğruluk erdemi konusunda kendini geliştirmiş kişilerle, ba güvenilir kişilerle, kötü yöneticisiyse entrikacılarla birlikte yönetiyordu (bl. 11). Wang ritüellere saygı gösterip değerli olanı onurlandırıyordu, ba yasaya dayanıp halkı düşünüyordu, kötü yöneticiyse yalnızca çıkarını düşünüyordu (bl. 17, 16, 27). Nadiren de olsa Xunzi bu sıralamaya dördüncü bir kategori (“hayatta kalan krallık”ın yöneticisi) ekliyordu Wang halkı, ba soyluları, hayatta kalan krallığın yöneticisi başvezirleri, kötü yöneticiyse kendi hazinelerini zenginleştiriyordu (bl. 9).

Xunzi anlaşıldığı kadarıyla Shang ve Zhou hanedanlarının kurucularını iyi krallar olarak görmüş, Zhou hanedanının parçalanma döneminin güçlü hükümdarlarını ba kategorisinde değerlendirmiş, kendi döneminin hükümdarlarınınsa “ölmekte olan” beyliklerin kötü yöneticileri olduğunu ima etmişti (bl. 15). Ba’ya Mengzi’dan farklı olarak olumlu bir anlam vermesi ve gerekirse sert yöntemlerle düzen kurulabileceğini belirtmesi bizi yanıltmamalıdır: Onun ideal yöneticisi güvenilir kişilere ve yasalara dayanarak düzeni sağlayan ve bu arada soyluları zenginleştiren ba değil, bilge kişilere, temel ilke ve erdemlere, ritüellere dayalı bir yönetim uygulayıp halkı zenginleştiren wang’dı.

Savaşan Beylikler Dönemi düşüncesinin önemli özelliklerinden biri, siyasete dair yazan kişilerin sıradan insanları, halkı giderek daha fazla dikkate almalarıdır. “Devlet gemiye, halk da suya benzer; gemiyi taşıyan sudur; ama gemiyi deviren de sudur” (bl. 9, 31) sözleriyle halkın desteğini yitiren bir yönetimin yıkılabileceğini açıkça ifade etmiş oluyordu. Bunun yanında, erken dönem Konfüçyüsçü metinlerde çok açık olmayan bir meseleye açıklık getirmiş, “kim bilge olabilir” sorusuna yanıt vermişti: Bilgeliğin Gök’ün verdiği bir yetenekten değil, sokaktaki sıradan insanların iyiliğin peşinden gidip iyi özellikleri biriktirmelerinden kaynaklandığını söylüyordu, bu nedenle soylu bir kişi kendini geliştirmezse küçülebilir, sıradan, avam tabakasından bir kişiyse Xia hanedanının kurucusu bilge kral Yu düzeyine çıkabilirdi (bl. 23, 8). Ancak bütün bunlar Xunzi’nın sınıf ayrımlarını reddettiğini düşündürmemelidir: Ona göre tabakalaşma ya da hiyerarşik kategorilere ayrışma (lei) insanların temel, toplum öncesi özelliğiydi; insanların diğer hayvanlardan farklı olarak toplum oluşturma yoluyla düzene kavuşabilmelerinin temelinde bu özelliğe sahip olmaları yatıyordu (bl. 9).

Xunzi M.Ö. III. yüzyıldan M.S. XII. yüzyıla kadar uzanan yaklaşık bin beş yüz yıl boyunca Konfüçyüsçülüğün en etkili düşünürlerinden biri olacaktı: Kimi düşünürler onun ve Mengzi’nın düşüncelerini birleştirecek, kimileri de onun fikirlerinden hareketle Konfüçyüsçülük ile Yasacılık gibi başka düşünce akımları arasında köprüler kuracaklardı.

***

Harris, Eirik Lang, “Xunzi’s Political Philosophy”, Hutton, Eric L. (haz.) Dao Companion to the Philosophy of Xunzi, Dordrecht: Springer, 2016, 95-138

Knoblock, John H., “The Chronology of Xunzi’s Works”, Early China, 8, 1982-1983, 29-52.

Xunzi, Xunzi: The Complete Text, çev. Eric L. Hutton, Princeton: Princeton University Press, 2014.