Füsün Aydoğan tuvalinde deneylediğimiz olgu ise; dişi varlığın yaşamsal gücünü vurgulamaktır.
Sanat yaratısı; insanı kaynağa taşıyan, hayat özünün köprülerinden geçiren büyük bir güçtür. İnsanı kendi kendine çağıran sestir, aynı anda onu kendisiyle yüzleştiren şeydir de. İnsanın kendine yolculuğu bitmek bilmeyen bir serüvendir. Bu uğurda çocukluğundan bu yana elinde fırça ve boyalarla haşır neşir olan Füsün Aydoğan güneş renginin eşliğinde yürekten inandığı konuları tuvalinde kompoze etmektedir. Kariyeri boyunca ataerkil toplumun içinde yaşayan sanatçı, fırçasıyla bize dişiliği değersizleştirenlere bir uyarı yollamakta ve sonsuz gül bahçesindeki kadını anlatmaktadır. Aydoğan’nın bahçesindeki güller yılda bir kez açan Paestum gülleri değil, her gün şafakla yeniden doğan kırmızı güllerdir. Dişilik imgelemiyle yüklü bu tuvaller sanatçının dolaylı yoldan topluma verdiği güçlü bir mesajdır.
Bilincin ötesindeki yaratıcı bilinç alanında; günlük yaşamda ifade edilemeyen düşünceler sanat ifadesiyle dile gelir ve görselleştiği ya da söze döküldü anda da yeni bir varlığın doğumuna şahitlik yaparız. Füsün Aydoğan tuvalinde deneylediğimiz olgu ise; sanatçı, dişi varlığın yaşamsal gücünü vurgulayarak fırça kullanmaktadır. Aydoğan toplumlarda dişilik erkinin güçlü olduğunu ileri sürerek; aynı zamanda tuvalde hem arke, hem gerçek hem de ideal bir süreç başlatır. Kadın varlığını estetize ederken; şimdiki zaman içinde gerçek ve somut bir örgenlik olarak tasarladığı dişiliği; üç olguyu, şimdiki zamanı, ideal zamanı ve sonsuz olanı bir araya getirir. Ressamın anlık ve aşkın bir dil taşıyan eserleri tıpkı geçmiş zamanın içine gömülmüş duran kadınla ilgili yanlış imajları vurgulayarak; yaratığı estetiğiyle protesto etmektedir.
Sanatçının Kozmos Noetıkos’unun / zihinsel Evreni’nin soyutladığı ve görselleştirdiği figürler; bireyselliği vurgulayarak, zamansız değişmez değerlere sahip dişilerin varoluş nedenlerini gündeme taşır. Sanatçıya göre kadın varlığı mutlaktan pay almaktadır.
Uzamdan ve zamandan bağımsız olmayan sanatçının estetik önerisi fantaziyle harmanlanarak tuvalde karşımıza çıkmaktadır. Toplumda kadın varlığıyla bağdaşmayan yozlaşmış değerler silsilesine estetik imgeyle karşı çıkan sanatçı “Yeni Çağ” değerlerini ileri sürer. Bu değerler sanatçının savunduğu temel ilkelerdir . Kadın varlığının sahip olduğu; adalet, eşitlik paylaşım, Erotizim, üretkenlik, doğurganlık, özgürlük gibi toplumun unuttuğu değerler artık 21 yy da yaşam döngüsünde birinci plandadır.
İlk çağın zeki ve muhteşem kadınlarını; Füsün Aydoğan, Porcia, Tanaguıc, Pelopidas, savaş içindeki şehri tiranlardan kurtardıktan sonra evine dönerek nakış işleyen Kyrenoli’li Aretaphıla, Kartaca’da Hristiyan olduğu için ölüme mahkum edilen Perpetua, Herkül’e aşkıyla; tanrının aslan postunu elinden alarak onu uysal bir hale getiren Lydıa kraliçesi Omphale ve Akha ordusu gemilerini Tiber nehrinin ağzında yakarak Truva’lıların korkularına son veren Truva’lı cesur kadınlar. Ve nice cesur kadını kendi yetiştirdiği yetmiş yapraklı kırmızı gül bahçesine davet ediyor. Ve güllerin hepsi ölümsüzlüğe çağrıyı başlatıyor.
Bir Cevap Bırakın