DİONİZYAK TAŞKINLIK (ŞİİR)

sürüncemede kafileler geçiyor
bir zaman sonra eksik saracak sarmal.
numune saklamak istiyoruz,
doğacı android bir seçenek.
sağlam bağışıklık kazanacak önermeler ve
kesinlik arayan nesillerde
derimizin sertliğinden bahsediyorum.
bize yaramasa da
anlık duygu durumunu elbette bir yere taşıyacak.

oldu epey, akladım deliliği
ecza dolabında serserilik.
makbet koşusuna kadar
ben ki hâlâ sevmenin en bereketsiz yerindeyim:

“kımıldamaya başladım, söze girmek için.
kalan zamanı optimum değerlendirmek gerek!
nasıl hareket ettirdim gövdeyi?
garantilerken gelme kuvvetimi.

tek sözcükten hikâye çıkarmak zor.
yapıyorum bunu. neon tabela bugün böyle diyor.
yemenin zorlaştığı bazı gerçekleri hatırlatıyor:

“karmatif yaklaşmak olay örgüsüne!
bütünden çıkmak mıdır, müdür?
kalbin yuvasını tanımadan,
giderine su atman normal, mesela.
çamur izine koş, aradığın.
kabuk fotokopileriyle acını satıyorsun, devam!
kısa bir hikâye, mezarda da
keşfedilecek şey aslında.
sınıra kadar okeyleşenle
sonradan oynamaktan vazgeçtiğim,
yazılı olmayan bir kuraldır.

odunsu kokunun arasında şaşkınlık.
taratıyorum sisteme kendimi, bu dionizyak taşkınlık!
aratıyorum elbette sapım bu,
daldık bir kaşıklık yüzüme. orada sinyal var:
acı yeşil dedik, çok başladık hiç bitirmedik:

“yok, soğuk nevaleyim ben.
ne bileyim,
olmazsa, sıfır kâr payıyla kapatın dükkânı” dedim.
deklanşöre bastığım an
ters yüzümün bir kopyasını çıkarıyordum.
devam ediyor olmak bir hayal gücü yansımasıydı.
burada hizalayamıyordum merkezi.
dediklerinizden yakaladıklarımı atlayarak anlatıyorum:

“genellikle evet, orası bir “gibi” meydanı
arıyorum bir otel içinde halep çarşısı.
davranışlar etimolojik fırtınalar doğursa da
başlarken seçiyorsun tüm figüranları.
poz verirken, bulutları yakalamak zor!
burası merkez yıldız.
iradeni, istediğin bir zamanda kör bulmak ve karşısına çıkmak,
bazen gereksiz doğrusu!

bilmiyorsunuz, ağzımı verirdim
her şeyin öncesine. için olmayanı dişlemek.
ama korkuluk olmanın bir bedeli var
şu görkemli bedenimde!”

kabul etmeler toplamında arkama yaslanıyordum:
“biriktirdiğim dikenler elinizde öyle mi?
ben ne zaman bu?
ki; becermişim demek. makas attığım yerde
yen içinde kalan üvey öğrenmeleri de.

tekerlemeleri ve kellemi, yerinden oynatınca
bak, bulutlar sıkıştı.
doyum noktasına giden şiir
tek bir gülüştü.
hepimizden bir parça kopartarak
ego marifetine bulaştı!”

 

Resim: Adil Salih

 

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.