İyi sinema ayrı şeydir, Modern sinema ayrı şey.. Bazen bu iki nitelik aynı yapıtta birlikte var olur. Bu bir dahilik oyunudur. Ama sinemanın görsel bir sanat olduğunu unutmayın olur mu? Bu görselliğin plastik sanatlardan aldığı çok şey vardır. Karel Reisz John Fowles’ı sinemaya aktarırken tehlikeli bir şey yapıyordu. Ama o tehlikenin içine korkusuzca ve duraksamadan...
Son Yazılar:
Kişisel Gelişim Dayatmasına Romanla Meydan Okumak
“Sonsuzluk Kapanı” – Gerçeğin Sınırında Bir Polisiye
“Ah İstanbul!”: Halis Karakurt’un Neşeyle Boyanmış Şehri
Tozla, Tortuyla, Zarafetle: Murat Batmankaya’nın Kırılganlık Atölyesi
ATTİLÂ İLHAN’IN VEFATININ 20. YIL DÖNÜMÜNDE “YAŞ KIRKTAN YUKARI” ŞİİRİ KENDİ SESİNDEN İLK KEZ YAYINLANDI
Güz Çiçekleri Kurudu Ankara’da (Şiir)
TOKYO MONOGATARİ VE BANSHUN
GÜNDÜZ APOLLON GECE ATHENA
Sosyal Medya Kendi Kast Sistemini mi Yarattı?
HB Art Gallery, Yeni Mekânında Sanatın Vitesini Yükseltiyor
Galeri Kev Açılış Sergisi
EVİN’den Hakan Gürsoytrak Sergisi: Velhasıl
AĞAÇLAR VE BAHÇELERİMİZ NEDEN BU KADAR ÖKSÜZ?
Bir Rosselini Kabusu: Stromboli
EKLİTERA Tozan Alkan seçiciliğindeki Eylül şiirleri
2024 Nobel Edebiyat Ödüllü Han Kang’dan Yeni Roman: Yunanca Dersleri!
Beşinci Rüya: Hayatın Normal Yasaları (Şiir)
BİR ŞEYİN TAVI GEÇİNCE (ŞİİR)
NEW YORK’TA DUVARDAKİ KAN
Kategori: Vizör
HALKÇI PAMUK PRENSES
Pamuk Prenses’in “kraliçe hep böyle kazanıyor işte: bizi birbirimize düşürerek” diye sitem edip uyarıda bulunması da Pamuk Prenses’teki güncel çağrışımları iyice güçlendiriyor. Sinema tarihinin ilk uzun metraj çizgi filmi olarak canlandırma sineması tarihinde bir dönüm noktası (*) oluşturan Pamuk Prenses ve 7 Cüce’nin (Snow White and the Seven Dwarfs, 1937) 75. yıldönümü vesilesiyle 2012’de Yurt...
İmgenin Görüntüsel Belleği: Sinemada Şiirsellik
Sinemaya şiirsel gözle bakmak bence akılcı bir şey. Çünkü her şiirin bir görüntüselliği söz konusu olduğu için, genel anlamda 'şiirdeki görüntüyü yakalamada' sinema çok iyi yardımcı olacaktır bize.
Yalancının Mumu Yanmasa da Yanar: Fellini Sinemasında İktidarsızlık
Bazılarına göre Casanova sefahat peşinde kibirli bir aristokrattır, bazılarına göreyse birlikte olduğu her kadında nafile annesini arayan kaybolmuş bir çocuk. Fellini sinemasındaysa çift anlamlıdır Casanova. Çelişkili biçimde, bir yandan yaşama sevincini kaybetmiş kadınları iyileştiren bir şifacı, diğer yandan annesinden korkan bir firaridir. Ömrü annesini aramakla değil, aksine ondan kaçmakla geçmiştir. Dehası ise korkularını etkisiz hale...
CÜNEYT ARKIN’IN ARDINDAN
90’lı yıllar. Kimi zaman okuldan akşamüzeri gelip, annemizin arkadaşlarıyla olan gününden kalan kısırı, böreği, patates salatasını ve daha nice gün ikramını aç karnımıza neşe içinde indirirken kimi zaman da pazar günleri sabah kahvaltısından sonra, bizden önceki kuşağın TRT’de izlediği “vahşi batı” filmlerinden farklı olarak izlerdik onun eserlerini. Elbette daha pek çok zamanda ve pozisyonda izlediğimiz...
BİR DUAYENİN ARDINDAN: AGÂH ÖZGÜÇ’LE KIRIK DÖKÜK HATIRALAR
Üzerine ne söylense bir şeylerin eksik kalacağı gerçek bir kültür adamını kaybettik. Sinemayı hayatın içinde öğrenmiş, sayısız anıya tanıklık etmiş ve neredeyse tüm resmî / özel kurumların sessizliğe büründüğü anlarda yedinci sanatın belleği olmayı tek başına başarmış gerçek bir duayendi Agâh Özgüç. Çöpleri Karıştıran Adam! Adını her işittiğimde aklımdan çıkmayan bir anekdot gelir aklıma: Ülkenin...
Aki Kaurismäki: “Ve Bulutlar Uzağa Gittiler”
Aki Kaurismäki’nin Ve Bulutlar Uzağa Gittiler adlı filmi Cannes’daki yarışmada ve Locarno’daki Piazza Grande’de yaklaşık on sekiz bin seyircinin önünde görücüye çıktı. Kaurismäki’nin kahramanlarının «karanlık» dünyası, şüphesiz Finli olmayan izleyicileri derinden şaşırttı. Bu film, yapımcısının jest ve araç düzeneklerini, biricik ve ayrıksı sinematografik dilini ve dünyaya bakış açısını tanıma fırsatı sunuyor. Kaurismäki bu filminde, izleyiciyi,...
ŞİMDİ BİR FİLM ATIF YILMAZ’I ANLATMALI
Bir film jilet gibi olmalı. Ringi dar etmeli insana. Sersemleştirmeli. Ağlatmalı, duvarları yumruklatmalı. Bir film, kalbini söküp duvarlara fırlatıp parçalatmalı insanı. Bir film, insanı kiralık bir katile dönüştürmeli, soğukkanlı bir cerraha, sıcak bir çay yapan garsona… Bir film, uzun yürüyüşlere, yeni maceralara, soğuk bir kadeh rakıya alıştırmalı. Bir film, Gelinin Muradı olmalı. Bir film, Kibar Feyzo, Balatlı Arif,...
ŞARKILARIN BİTMEDİĞİ FİLMLER
Yeni bir yüzyılda yaşıyoruz ve bu yüzyıl -ölmeden önce- Edward Said’in son yazdıklarına bakılırsa, insanlık tarihinin ‘en değersiz yüzyıl’ı. Said’e göre, “İnsanlık kendi ezgisini yitirdiği için daha da trajik bir sona doğru koşuyor.” E. M. Cioran’da Ezeli Mağlup kitabında bir hamle daha yaparak dekadan, statükocu zihniyetin, “Zamanın ruhunu kemirdiği” kehanetinde bulunmuştu. Said’in ve Cioran’ın bu ifadeleri aslında düşünce...
ISTVÁN SZABÓ: TEREDDÜT, ARAYIŞ VE YÜZLEŞME
“Hatıralarını kaybedemezsin. Onlar canını hep acıtacak.” István Szabó’nun bir söyleşinden 1981 tarihli Mephisto filmini ilk izleyişimi dün gibi hatırlarım: 1988 yılında Adapazarı Atatürk Lisesi’nde son sınıfta okuyordum. Sakarya’da, film festivali düzenlenmişti. Sadece beş film gelmişti. Bunlardan biri, Mephisto diğerleri; Dünyayı Sarsan 10 Gün [Sergei Eisenstein–Grigori Alexandrov, 1928], Amarcord, [Federico Fellini, 1973] Sıradan Faşizm [Mikhail Romm, 1965], Gel ve Gör [Elem Klimov, 1985]. Her biri kendi...