Ana Sayfa Josef Kılçıksız

Yazar: Josef Kılçıksız

Yazı
Mahmud Derviş’te lirizmin sefaleti

Mahmud Derviş’te lirizmin sefaleti

Kelimeler tesirli yüzlerine herkese göstermezler. Sadece şairler, duyarlı yürekler, gözü ve gönlü açık olanlar görür onları. Ellerini uzatıp sadece onlar alabilirler hayatın dikenli çalılıkları arasından. O yüzden, avuçları, yürekleri kadar çizik çiziktir şairlerin. Mahmud Derviş’in şiirinde çoğu zaman bir kıyamı sadece bir kelime başlatır. O vatanını önce dilde inşa etmeye çalışan bir şairdi. 26 yılı...

Yazı
Medea söyleni: Francisco Goya’da karanlık romantizm ve suçun erotize edilmesi

Medea söyleni: Francisco Goya’da karanlık romantizm ve suçun erotize edilmesi

Bana sorarsınız, Atinalılık kültü mizojini bir ruh üzerine kurula geldi. Atinalı olmak, barbarlara eş olmamaktan ve kadınlara benzememekten geçiyordu. Örneğin, bilgelik tanrıçası Athena, Zeus’un kafasından doğdu. Herkül de çıldırıp ailesini doğradı, ancak ona gösterilen hoşgörü Medea’ya gösterilmedi. Mesela, Atina milliyetçiliğine destek olan en önemli söylenlerden biri, ilk kralları olan Erikhthonios’un, Atina’nın kendi toprağından doğuşunu anlatan...

Yazı
Elveda İstanbul

Elveda İstanbul

İstanbul’da basılan son Yunan gazetesi Apoyevmatini’nin yazı işleri müdürü Minas Vasiliadis, “Nesli tükenmekte olan bir türüz” diye söze başlıyor. Okurların gazeteyi açtıklarında ilk baktıkları şey artık ölüm ilanları oluyor. Vaftizlerden daha fazla ölümün kayda geçtiği İstanbul Rum cemaati, zamanın ve nemin kemirdiği duvarları yıkılmak üzere olan eski bir kiliseyi andırıyor. İstanbul Rumları, 1923’te Lozan Antlaşması...

Yazı
Ütopya: “Hiçbir yerden” mevcut olanın en çetin mücadelesine

Ütopya: “Hiçbir yerden” mevcut olanın en çetin mücadelesine

Ütopya kavramı, Thomas More’un «ou-topos (yer-ötesi) dediği «hiçbiryer» ine keskin göndermeler içeriyor. Ancak hiçbir yere gidebilmek için önce bir yerin olması gerekiyor. «Gerçek şeyler dünyasında mı yoksa simüle edilmiş hayali bir gerçeklikte mi yaşadığımızı nasıl bilebiliriz?» sorusu bu bağlamda önem kazanıyor Deneyimlerimiz bize maddi şeylerden oluşan bir dünyanın varlığından söz ediyorlar ve bu materyal dünyanın...

Yazı
“Bir Rüyanın Ölümü”ya da yazılmamış bir öykünün “karamsar” analizi

“Bir Rüyanın Ölümü”ya da yazılmamış bir öykünün “karamsar” analizi

İnsanlık, kapitalist modernitenin yıllar önce öngörülen felaketleri karşısında abartılı tepkiler veriyor. Oysa bu felaketler malumun ilamından öteye bir anlam taşımıyor. Tabii burada asıl felaket içsel olanıdır. Yabancılaşmanın anaforunda kaybolanlar bu içsel felaketin ayırdına varmadan hayatlarını sürdürüyorlar. Farkındalıkları gelişmiş olanlarda ise kendini takip etmek için bitmeyen bir istek uyanıyor. Bunu, kendine karşı acımasız bir sürek avı...

Yazı
Solcu Nietzsche

Solcu Nietzsche

Hakikat arayışı söz konusu olduğunda, Foucault dışında, Nietzsche gibi sofistike bir akıl yürütme tarzını teşvik eden çok az filozof vardı. Güç ve bilgi arasındaki ilişkinin Foucault’çu analizi, Nietzsche’nin felsefi soykütüğüne dayanmakla birlikte, bana kalırsa, Foucault, Deleuze ve müritleri, Nietzsche’nin savlarını ters yüz eden bir yanlış anlama pahasına, onu çarpıtarak yorumladılar. Nietzsche’nin güç istencinin iki karakterizasyonu...

Yazı
Kötülüğün teolojik kökenleri

Kötülüğün teolojik kökenleri

“Bu dünyada zafer yoktur, sınav vardır ve kötülük her zaman kazanır”: tek tanrılı dinlerin tebligatı, umudu dışlamayan böylesine karamsar bir inanç üzerine inşa edile geldi. Onların iletisinde, imtihan kavramı arkasına ustaca gizlenmiş bir mahcubiyet gözlenir. Bu, insanlık tarihinin en ince kıvrımlarını dolaşarak geçen uzun bir yenilginin mahcubiyetidir. Bu karamsar bakış açılarının mutlaka farklı kökenleri vardır....

Yazı
Anneliğin «yıkıcı cazibesi» üzerine

Anneliğin «yıkıcı cazibesi» üzerine

Öncelikle bu yazının kasten kışkırtıcı ve farkındalık uyandırıcı emellerle yazıldığını belirtmeliyim. Dünyaya çocuk getirmenin kötü, hatta bir suç eylemi olduğu kanısındayım. Çocuk yapmanın, insandaki kodlanmadan biri olan « barbarlığın » devam etmesine devasa bir katkı sunduğunu düşünüyorum. İnsanın insana ve diğer canlılara yaptığı kötü muamele, işkence ve imhanın, adına tarih denilen, bu kesintisiz dizisi yukardaki savımı destekliyor....

Yazı
Pencere Boşluğundan Sızan Nemesis

Pencere Boşluğundan Sızan Nemesis

Artık mutfak penceresini kapatamıyordu. Anlaşılan, pencerenin metal düzeneği bozulmuştu. Dışarıdan esen rüzgarın duyulduğu bir boşluk oluşmuştu. Füzeler uçuşuyordu dışarıda. Bölgede tekrar bir yangın olursa dairesinin dumana maruz kalacağından korkuyordu. Akşam olmuştu. Pencereleri karartmak gerekiyordu. « Su uyur düşman uyumazdı » çünkü. Pencereye kalın çarşaflar serdi. Camlar kararmıştı, ışık neredeyse yok olmuştu ama çatlaktan hala hava sızıyordu. İnsanlar...

Yazı
Marlene Dietrich: ‘Mavi Melek’ Ve Kötücül Bir Çağın Kırdığı Kanatları

Marlene Dietrich: ‘Mavi Melek’ Ve Kötücül Bir Çağın Kırdığı Kanatları

Marlene Dietrich, adı kalpte bir okşamayla başlayanın ve bir kırbaçlamayla bitenin mitidir. Ben, şahsen büyülü çekiciliğe karşı hassasım. Muhtemelen bunu burjuva çağının narsistik bir semptomu olarak değerlendiriyorum, ama, bence, beni Marlene Dietrich’e sürükleyen şey, zarafetin nezaketi, Soul, Jazz ve daha geniş anlamda Alman kültürünün derin soluğudur. Siyah elbiseler, çıplak kollar ve karanlık bir dünya tarihinin...