1970’lerde adını duyuran Yeni Alman Sineması yönetmenleri arasında Hans-Jürgen Syberberg’in hep özel bir yeri oldu. O giriştiği polemiklerde, verdiği söyleşilerde, ama en ziyade filmlerinde Almanya’nın yirminci yüzyıl tarihi ve Alman kimliği hakkında oldukça tartışmalı tezler ileri sürmüş bir sinemacı, yazar ve kamu entelektüeli. Düşünceleri kışkırtıcı ve tartışma yaratıcı. Tartışmalarını Bavyera Kralı II. Ludwig, Hitler ve...
Son Yazılar:
Saf Laylom (Şiir)
KORİKOS KALESİNDE KAÇ AKŞAM (ŞİİR)
Uriel’in Izdırabı (Şiir)
Yazma Oyunu
PEKİ SUNUCU KİM OLACAKTI? BEN GAZZARA
SIFIRDA YÜZMEK (ŞİİR)
ÇAVLAN (ŞİİR)
DÜŞÜNCENİN COĞRAFYASI
CENK MISIRLIOĞLU’DAN KUŞADASI’NDA SERGİ: ‘ADANMIŞ ZAMANLARA BİR DÖNÜŞ’
RUHUMDA HASAR TESPİT ÇALIŞMALARI (ŞİİR)
Dejavu (Şiir)
VAROLUŞ REFLEKSİ: EDEBİYAT
SOYSUZ AT (ŞİİR)
Omeomeria (Şiir)
DENİZLERİN DOĞRULUĞU (ŞİİR)
Körlük Üzerine
Bir Entelektüel Harita: Baudrillard’ın Nietzsche’den Simülasyona Yolculuğu
G-art Galeri’den Genç Sanatçılara Alan: ‘Artist at the Corner’
28 YIL SONRA: ERKEKLİĞE DEĞİL OLGUNLUĞA GEÇİŞ YOLCULUĞU
Yazar: Halil Turhanlı
RAMON SENDER İLE SÖYLEŞİ
Ramon Sender, Körfez Yöresi elektronik müzik ekolünün yaratıcılarından biri. San Francisco Teyp Müziği Merkezi’nin de kurucularından. 1960’larda San Francisco yeni bir kültürün yuvası olmuş, her zaman yeniliklere açık bir olan şehir o günlerde yeni bir dönemin de başladığı mekâna dönüşmüştü. Sender şehirdeki bu iklimin de yaratıcılarından. Geçtiğimiz yıl Kasım ayında kendisiyle uzun süredir yaşadığı ve...
RUTH KADAR YABANCI, HAMZA KADAR YALNIZ
Robert Wyatt art-rock dünyasında çok özel bir yer edinmiş bir müzisyen. Müziğe Canterbury topluluğu Wildflowers ile başlayan Wyatt, Soft Machine ile kariyerinde hayli başarılı bir dönem yaşamıştı. Ancak bu dönemi onu tekerlikli sandalyede yaşamak zorunda bırakan trajik kaza, hastanede geçen uzun aylar, kimi kez karamsarlığa sürükleyen günler izledi. 70’lerin ortalarında müziğe başarılı bir solo albümle...
Mircea Eliade: DİNLER TARİHÇİSİNİN ÖTEKİ İLE SORUNLU KARŞILAŞMASI
Mircea Eliade insanın dindar bir varlık (homo religious) olduğunu, dindarlığın insanın ayırt edici nitelikleri arasında bulunduğunu vurgular. Bu çok yetkin dinler tarihçisi daha da ileri gider ve “insan olmak dindar” olmaktır” der.(1) İnsan “dinsel bir varlık“ olarak tanımlandığında dinler tarihçisinin çalışma alanı da belirlenmiş olur. O insanın özel varoluşsal durumunu inceler. Varoluş durumlarını sistemleştirir, birtakım...