Temmuz Ulus’u hatırlatır bir tarafıyla. Her 12 Temmuz hüzünlüdür benim için. Ulus Baker bu topraklarda yetişmiş en özgün simalardan biriydi. Neredeyse bir Ankara efsanesiydi. Felsefeden, siyasete ve sosyolojiye uzanan müthiş birikimiyle değil sadece; derviş yaşantısı, kirli kazağı, kırık gözlükleri ve şehla bakışlarıyla da bir başkaydı. Bir parça ekmekle günler geçiren bir alçakgönüllülük anıtıydı. Ankara öğrenci...
Son Yazılar:
SİNEMADA “APTAL SARIŞIN” İMGESİ
Yeni Kitap: Ölümünün 71. yılında Sait Faik’e Yeni Bir Bakış
Şule Gürbüz: Zamanın İçine Gömülü Ruh
Nasıl Faşist Olunur?
AŞK ÜZERİNE ÇİZGİ DIŞI BİR TEZ
SANATSAL YARATICILIK VE DUYGUDURUM BOZUKLUĞU
20. Uluslarlarası İşçi Filmleri Festivali başlıyor
KÖYÜN KALBİNDEN YÜKSELEN BİR UYGARLIK HAYALİ
SELMAN NACAR’IN TEREDDÜT ÇİZGİSİ ÜZERİNE
G-art Galeri’den Bir Sergi: Herkes Biliyor…
Nihat Özdal’ın Sözcüklerin Kokusu Sergisi Üsküp’te
DEPREM
MODERNİZM ÜZERİNE BİR DENEME
TARİHİN İLK PSİKOLOGU: MEVLANA
Foto muhabiri Ali Öz’den bale ve dans fotoğrafları sergisi
Titanik Harriet Quimby’nin Rekorunu da Batırdı
YENİDEN BAŞLAYAN AVANGARD: KAVRAMSAL SANAT
HALKÇI PAMUK PRENSES
Institut français Goncourt ödüllü yazar Leïla Slimani’yi ağırlıyor
Yazar: Ali Şimşek
Bedrettin Cömert’i anmak…
Bu röportaj 2016 yılında yapılmıştır. 1978’de çapraz ateşte vurularak öldürülen sanat tarihçi Bedrettin Cömert ile ilgili belgesel çekmekte olan ve İtalya’da yaşayan oğlu Kemal Cömert, Ali Şimşek’in sorularını yanıtladı. Ali Şimşek: Babanız Bedrettin Cömert üzerine İleri Haber’e verdiğiniz röportaj Türkiye’de yankısını buldu. Birçok insan yardım etmek istiyor. Fakat ne yapacaklarını tam da bilmiyorlar. Ne önerirsiniz?...
Ahlat Ağacı: Harç Bitti Yapı Paydos!
Bana göre Yeni Türkiye Sineması Zeki Demirkubuz’un Masumiyet (1997) filmindeki “kapı gıcırtısı”ndan çıkmıştır bir tarafıyla. Yusuf hapisten çıkacaktır; son bürokratik işlemleri beklemektedir ürkekçe… Yıllar geçmiştir. İşte tam o yoğunlaşmış bekleme süresine eşlik eder kapı gıcırtısı… Endişe, örtük bir umut ama en önemlisi Devlet Kapısı’nın ahvalı ve yoksulluğudur en çok.. Kederli bir iç çekişitir… Devlet dairelerinin...
Esat Tekand ile küçük bir bakiye…
KRİ(Z)TİK Hava serin, Teşvikiye Camii’nin restorasyonuna karşı sohbet ediyoruz Esat Tekand ile. 44A’daki son sergisi “Kasap” dolayısıyla buluştuk. Aslında daha önceki yıllar dafelarca planlamıştık ama denk getirememiştik. Tekand ile benim ilk karşılaşmam Milen Kundera’nın Can Yayınların’da çıkan bir kitabının kapağındaki resimle sanırım; Ayrılık Valsi kitabıydı hatırladım. Daha sonra dikkat ettikçe 1980-90 arası birçok kitabın kapağında...
Distopya Tutkunu Bir Çizer: Emre Aktuna
Günümüz bilimkurgu ve distopyaya ilgi anlamda neredeyse bir altın çağ yaşıyor. Kitaplar, sinema, oyunlar ve diziler… Emre Aktuna uzun yıllardır bilimkurgu ve distopya çizimleri ve tasarımları ile uğraşan genç bir sanatçı. Sanatçıyla distopya ve ilüstrasyonu konuştuk. Uzun zamandır bilimkurgu çizimleri yapıyorsunuz… Kendinizi tanıtır mısınız? Çocukluk dönemimden beridir elimden kalemi düşürmeden çizim yapmaktayım. Çizgi filmlerle, animasyonlarla...
KRİZTİK: Ankara ve Art…
Geçen ay gerek 19. ODTÜ Sanat Günleri-Kaya Özsezgin anması gerek ARTANKARA Fuarı dolayısıyla Ankara’da bir üç gün geçirme fırsatı yakaladık. Öncelikle ODTÜ’deki sergiyi beğendiğimi söylemeliyim, tek küratörlü çalışmanın handikapları aşılmış ve çok seslilik gelmiş. Bence artık büyük toplamlı sergiler çok küratörlü yapılmalı. Bu sanat dünyasındaki tek sesliliği ve hep aynı sanatçıları görme sıkıcılığını aşmanın tek...
Sabahattin Ali’nin Gülümsemesi ve Maya
YapıKredi Kültür Sanat’ta açılan “Sabahattin Ali’nin Şehirleri” sergisini dolaşırken tekrar rastladım o resme. İlk Yahşi Baraz’ın yayınladığı Oğuz Erten’in yazdığı “Türk Sanatı’na Yön Veren Sergiler” kitabının kapağında rastlamıştım. Unutulmaz bir kompozisyondu. Ortada Türkiye galericiliğinin Getrude Stein’ı Adalet Cimcoz gotik bir heykel gibi dikilmiş, hemen arkada Eren Eyüoğlu oturuyor yanında Türkiye boheminin tarihini yazan ve ona...
Efesss… Muhafazakarlık bu kapağın altında!
2012 yılından “buz” gibi bir hatırlatma… Kars’taki heykel, İskender Pala’nın muhafazakar sanat manifestosu, tiyatrolar ya da genel anlamda muhafazakarlaşıyoruz saptamaları derken bu hafta sonu bir “muhafazakar devrim” yaşadık arkadaşlar. Elbette birçok insanın ilgi alanına girmese de, duymasa da hatta eleştirel baksa da yaşananlar öyle kolay yenilir yutulur cinsten değil ve olmayacak da. Önce Yeşilay’dan Efes...
Gıda soylulaşırken
Bugün biraz somut siyasetten uzaklaşıp yemek yazmak istiyorum. Biliyorsunuz yemek yazarlığı ya da gurmelik apayrı bir alan. Elbette bir Vedat Milör şıklığı yok bende ama Antepli bir etobur olarak yine de deneyeyim. Lezzetli, organik gıdalardan bahsedeceğim aslında. Bir zamanlar hemen her haneye ulaşan lezzetli fasulyeden, sadece biriyle ekmeği yuttuğunuz domateslerden, yeşilliklerden ve ilaç kokmayan etlerden.Farkında...
2000’LER: İNİSİYATİFLERİN SONBAHARI
“Doğrunun yanlışı, yanlışın doğrusudur…” 1980’lerin ikinci yarısından 1990 ve 2000’lere çağdaş sanat daha çok süreklilikler üzerinden tartışılmaya çalışılıyor. Bunda elbette çağdaş sanat yordamlarını ilk ‘ben’ ya da ‘biz’ başlattık kökenciliği de mevcut; anlamak gerekiyor. Oysa Türkiye’de çağdaş sanatı ya da 1990’lardaki yaygın kullanımıyla güncel sanatı tartışmak sanıldığı kadarıyla zor değil. Bu ‘contemporary’nin bize özgü ve...