ONLAR ARTIK BURADA OTURMUYOR

Bizim kuşak sessiz kuşak ile X kuşağı arasında kalan ve  İngilizce’de “Boomer” sözcüğü ile bilinen özel bir demografik gruptur. Bu kuşak, genellikle II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan bebek patlamasını kapsayan 1946 -1964 yılları arasında doğan insanlardan oluşmaktadır. Her ne kadar  II. Dünya Savaşı’na katılmamış olsa da o yılların ülkelere getirdiği yoksulluğu ve yoksunluğu yaşamıştır. Gençliğimizde hayalimiz olan devrimin peşinde koşan 68 kuşağı olmak da bu dönemde yaşadıklarımız nedeniyle kaçınılmaz  yazgımızdır. Sonrasında bir türlü yerine oturmayan taşlar üzerinde koşturmak,  Hale Koray’ın tabiriyle “Üç buçuk askeri darbe”nin tanığı olmak,  hâlâ sokaklarda “hak, hukuk, adalet” arayışında olmak bu kuşağın kaderi oldu.

Aynı kuşağa ait olmak insanların birbirini daha iyi anlamasını sağlıyor.  Uzun bir maratonun  sonundan geriye baktığımızda ne kadar çok şey yaşamış, ne kadar çok şeye tanık olmuş bir kuşak olduğumuzu görüyoruz. Maraton sürerken kaç mevsim değişikliği yaşandı, ne travmalar ile karşılaşıldı, ne engeller aşıldı, herkes kendi yaşadığını bilir.  Yola çıkış zamanı bile II. Dünya Savaşı’na rastlaması nedeniyle tam teçhizat çıkamamak demektir. Yoksulluğu da varsıllığı da çok küçük yaşlarda tanımak ve büyük değişimlere ayak uydurmak zorunda kalmak demektir.

Kitap hakkında konuşmaya başlamadan önce Hale Koray ile aynı dönemde İzmir Kız Lisesi’nde öğrenci olduğumuzu belirtmek isterim. Anlattıkları yaşadıklarımın bir kopyası gibi önüme düştüğünde insanların aynı dönemlerde nasıl benzer hayatlar yaşadığını, fakat farklı travmalarla farklı katmanlara savrulduğunu gördüm. Çok ilginçtir ki  aynı mesleği seçmiş olmamız kendisine yakınlık duymama neden oldu. Sosyal medya üzerinden arkadaş olduk. Film gibi bir hayatın ona çok farklı özellikler kazandırdığını fark ettim. Olaylara tarafsız bakan, adalet duygusu her zaman ağırlık basan, birikimli, ileri görüşlü bir kadın var karşımda. Bütün bunları zamanında aile,  mahalle ve toplum baskısına karşı duruşuyla, her şeyi akıl süzgecinden geçirmesiyle kazandığına inanıyorum.  Kendi hayatını değerlendirirken özeleştiri yapmaktan çekinmiyor.

Artık Hale’nin yazdıklarına geçebilirim. Nasıl sığdırmış bir ömrü bir kitaba? Baba mesleği dolayısıyla Türkiye’de çok yer görmüş ve  anne babasının ayrılması nedeniyle ailenin bölünmesiyle bir gün kendini İzmir’de bulmuş. Ninesinin evinin bulunduğu Urgancı Apartmanı’nda başlamış yeni hayatı. Urgancı Apartmanı o yıllara özgü bir yaşam şekli olan bir aile evidir. Ortak kullanım alanları ile geleneksel yaşantının ötesinde, komşuluk ilişkilerinin daha iç içe olduğu bir yaşam tarzının olduğu apartmanlardan biridir. Orada oturan kişilerin çeşitliliği hayata renk katardı. O apartmanda yaşayan bir aileyi tanıdığım için o günler ve o apartman şu an gözlerimin önünden geçiyor. Unuttuklarımı Hale’nin yazdıkları sayesinde hatırlıyorum.

Anılarımız, hatıra defterlerimiz, artist defterlerimiz, kan kardeşlikler, oynadığımız oyunlar, ilk aşklarımız, hayallerimiz hayal kırıklarımız, travmalarımız birbirine benziyor. Aynı  şehirde büyümenin, çevre etkisinin benzerlikte payı çok. İzmir’in aile evleri,  kortijolar,  yanmış mum kokulu kiliseler, Konak, Kemeraltı, Basmane, Alsancak’tan ibaret küçücük İzmir’in yürüme mesafeli mahalleleri… Daha fazla ayrıntı  için kitabı okumanız gerekiyor.

Bu yazıyı yazarken kitabın yeni baskısını ikinci defa okudum, daha keyif aldığımı söyleyebilirim. Bu saydıklarımın hiçbiri Hale Koray’ın kitabında söylediği gibi “Artık Burada Oturmuyor.”

Kitabın  çeşitli  açılardan bakıldığında  çok önemli olduğunu söyleyebilirim. İlk olarak, çocuk gelişimi ve eğitimi açısından çok iyi örnekler sunuyor. Öğretimin okulda, eğitiminse evde olduğunu düşündürüyor. Parçalanmış ailelerin çocuklarının iyi bir ortamda, ehil kişilerin elinde de anne-baba eksikliğine rağmen mutlu olabileceğini, hayata uyum sağlayabildiğini gösteriyor. Bu süreçte çevrenin büyük etkisi var. Akrabalık ve komşuluk ilişkileri ve bu ilişkilerdeki yardımlaşma ve dayanışma kişiyi hayata hazırlıyor, en önemlisi sevmeyi öğretiyor. Hale’nin anılarında bunu çok iyi görüyor, gözlemliyoruz. Urgancı Apartmanı’nda yaşayan insanlar birbirini kollayan, sahip çıkan, birbirinin yaralarını saran kişiler gibi görünüyor.

Kitap kent belleğinin korunması bağlamında da çok önemli bir kitap. 1950’li, 1960’lı yıllarda  bir yandan kırsaldan kente aldığı göç, bir yandan Almanya’ya verdiği göç nedeniyle İzmir’in demografik yapısında değişmeler başlıyor. Çokkültürlü bir yapıya sahip olan İzmir giderek çeşitli katmanlarında değişiklikler yaşıyor, özellikle Yahudilerin İsrail’e göç ettiği yıllarda. İzmir’in ticaret hayatında önemli yere sahip olan Yahudilerin İsrail’e gitmeleri, birçok ailenin Almanya’ya gitmesi hep bu yıllarda gözlemlenen olaylar. Buna rağmen Urgancı Apartmanı’nda komşuluk ilişkileri şaşırtıcı derecede düzenli gidiyor. Yazarın ninesi olan Mürşide Hanım’ın adeta mahalle muhtarı gibi ilişkileri belirleyen, idare eden, yoluna koyan bir yeri olduğu görülüyor.

Kitabın en önemli bölümleri Urgancı Apartmanının anlatıldığı bölümler. Yazarın anlattıkları bir kentin kültürel mirası sayılabilecek geleneklerin ve yaşam dinamiklerinin olduğu bölümler. Yıllar geçtikçe İzmir’in çok katmanlı kültürel izlerinin ve kent belleğinin giderek silinmeye başladığını,  azınlıkların çoğunun İzmir’i terk ettiğini, Yahudilerin yaşadığı kortejoların ve kiliselerin giderek azaldığını görüyoruz.

Kitap aynı zamanda bir dönem kitabı sayılır. 1970’li yıllar ve sonrasındaki siyasi ve sosyal ilişkileri detalı bir biçimde anlatmaktadır. Hale artık evlenmiş, çocuğu olmuştur. Çeşitli işlerde çalışmaktadır. Zamanın ünlüleri olarak tanımlanan yazarlar, şairler ve sanatçılarla ilişkilerinin anlatıldığı, ilginç anıların yer aldığı bir dönemden bahsedebiliriz. Bu kişisel ilişkilerin arasında en unutulmazı yazarın Aziz Nesin’le olan dostluğunun bir baba kız ilişkisinden de güçlü olduğudur. Her iki yazarın da insana ve dostluğa verdikleri değer yönünden anlatılanlar göz yaşartıyor.

Kitap çok geniş bir içeriğe sahip, unutulmazlar arasında yerini alıyor. Bütün dileğim kitabın sinema dünyasına kazandırılması, belgesel ya da dizi olarak değerlendirilmesidir. “Onlar Artık Burada Oturmuyor”, İzmir’i seven herkesin okuması gereken kitaplardan….

 

Yorumunuzu şu adrese bırakın Cevabı iptal Et

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.