İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yapılanma döneminde, modernizm New York ekolünde etkisini göstermiştir. 1950’li yıllarda modernizmin etkisi ile birlikte avangardın da herhangi bir mecraya bağlı olmadan yeniden canlandığı ve kavramsal sanatın köklerini temsil ettiği gözlemlenmiştir. Yeni ortaya çıkan avangard, 1950’li yılların ortalarında Marcel Duchamp’ı yeniden gündeme getirmiştir. Modernistlerin dayatmış oldukları modernizmin mantıklı, tutarlı bir ilerleme olduğu ve modern sanat yaratmanın tek bir yolu olduğu düşüncesini önce Duchamp, sonra Andy Warhol ve ardından gelen sanatçılar alaya ve hafife almışlardır. Modernizm, çıkışı Gustav Courbet’in yaptığı, sonra Manet’e devretmiş olduğu bayrak yarışı olarak görülmüştür.
Cezanne ve Picasso’dan sonra soyut dışavurumcu Jackson Pollock, bu görevi devralmıştır.
Soyut ekspresyonizmden sonra sanatın yönü değişmiştir. Bu, sadece modern ilerlemeyi reddetme değil, modern dünyada çok temel şeylerin yanlış olduğu inancından kaynaklanan bir tepki olmuştur. Bu postmodern durum ile ilgili olan en önemli şey, bilinç dışı kültürün sona erdiği ve yeni bir dönemin başlamış olmasıdır.
Postmodern olarak adlandırılan anlayışın taraftarları, modernitenin 1825’lerden 1960’lara kadar devam eden sanat, yaşam, mimarlık anlayışlarından önemli farklılıklar gösteren görüşler ileri sürmüşlerdir. Postmodern sanatçı, kendi kişisel anlatımına, kendi içsel damına, gerçekliğine sırt çevirdiğini göstermektedir. Nesneleri olduğu gibi ve sıradan bir şey olarak, gerçekliği doğal bir anlayış olarak sergilemektedir.
Sanat tarihçileri 1860-1960 dönemini “modern” olarak nitelendirmişlerdir. Sanat tarihinde “modern” terimi bir dönemi temsil etmektedir. 1960’lı yıllardan sonra devamı postmodern olarak kabul edilmektedir. Kapitalizmin gelişmesi ile kültürel ürünlerin de metalaştığı görülmektedir. 19. yüzyılın son çeyreğinde sanat eserinin de pazar ürünü olarak piyasaya sürülmüş olduğu görülmüştür. Kapitalizmin sanatta bir çeşit yaratmaya yönelik yıkıcılığa neden olduğu ifade edilmiştir. Endüstriyel kapitalizmin küresel güç durumuna gelmesi, amacını değiştirmesi, dünyayı kontrol altına alma ve onu akılcı biçimde düzenleme gibi hedefler seçtiği görülmüştür. Bütün ileri endüstri ülkelerinde, modernite sürecinin kentsel, politik, endüstriyel, bilimsel ve özellikle nükleer gerçekleşmelerin toplumda ve çağın kültüründe yaratmış olduğu endişelerin doğurduğu sorunların, insanlık için ciddi bir tehlike oluşturduğu düşüncesi yaygın bir görüştür. “Modern” teriminin yorumunu Amerikalı sanat eleştirmeni Clement Greenberg (1909-1994) yapmıştır. Greenberg’e göre modern sanat, estetik etkiye, politik mesaj ya da toplumsal anlamdan daha fazla değer vermiştir. Modernist sanat, izleyici için günlük yaşamın deneyimlerinden ve toplumsal sorunlardan bağımsız deneyim üretmektedir.
Greenberg’e göre, sanatın anlamı ve değeri, ortamın ayırt edici özelliği olarak düşünülen biçimsel niteliklerde yatmaktadır. Örneğin; resimde iki boyutlu şekil, yüzey ve renk, heykelde biçimleri, uzamdakidaki dizilimi ve eklemlenmesi gibi.
Sanat eserleri, ortamın özelliklerine uygun biçimde ortaya konulmalıdır. Greenberg’e göre, modernist sanat, ortama özgüdür.
Greenberg’in modernizm kavramı, sadece sanat eleştirisini ve çağdaş sanat pratiğini etkilediği için değil, aynı zamanda kendisine karşı çıkıldığı için de günümüz sanatının evriminde önemli rol oynamıştır.
Gelişmiş kapitalist ülkelerin modernist kültür süreçlerinde 1960 sonrası farklı ruhsal bir değişimin şekillendiği gözlemlenmiş ve modernlik yerini farklı bir anlayışa bırakmıştır. Man Ray’ın “Hediye” adlı çalışması ve bazı diğer örnekler modernist sanatsal değerlere karşılık gelmediği için “anlamlı” sanat olarak adlandırılmasının dışında, pek çok kişi için ayrımcılık ve seçkincilik olarak değerlendirilmiştir.
Man Ray’ın eseri, değişikliğe uğramış olsa da günlük bir nesne olmasından dolayı estetikle daha yakın bir ilişki içerisindedir. Bu değişim (çivilerin eklenmesi), nesnenin kullanımını bozmakta, ütüyü bir sanat eseri yaratmak için kullanmak, günlük yaşamla ilişki kurmak çabası olarak görülmektedir. “Hediye”, estetikten ziyade saldırganlık, zarar ve yabancılaşma fikirlerini bir arada toplamakta ve modernist bir eser özelliği taşımamaktadır. 20. yüzyıl ortalarında Greenberg’in modernizm anlayışı, ortama özgü olmayı reddeden sanatçılar tarafından eleştirilmiştir.
Man Ray’ın eseri biçim ve estetikten ziyade, anlam ve içeriği destekleyerek günlük deneyimlerle pek çok farklı şekilde ilişki kurmuştur. Modernist sanat, çoğunlukla ideoloji ve ilke sahibi bir yapı taşımaktadır. Man Ray’in geleneklere karşı çıkan bu yapıtı, gelenekleri savma ve topluma karşı bir eleştiri niteliği taşımaktadır.
1960’lı yılların sonunda modernizmin ölçütlerine uygun sanat eski moda olarak değerlendirilmiş ve eleştirilmiştir. Modernizm Batı sanatının 20. yüzyıl ortalarındaki eleştirel kuramı ve bazılarının postmodernizm olarak adlandırdığı antitezi tarafından geçersiz kılınan bir bakış açısı olarak görülmüştür. 1960’lı yılların başlarında sanatın ve sanatçıların merkezi sayılan Paris’te birçok önemli sanat galerisinin önce Londra’da, sonra New York’a taşındığı ve sanat borsasının da yine aynı kentlerde kurulduğu görülmüştür.
Postmodernizmin, ilk olarak İspanyol yazar Federico Onis tarafından 1934’te ortaya atıldığı bilinmektedir. 1950’lerin sonuna gelindiğinde, postmodern eleştiriler dikkat çekmesine karşılık, 1970’lere gelinceye kadar fazla ilgi görmemiş ve yaygınlaşmamıştır.
Postmodernite, modernite gibi endüstrisi en ileri olan bir ülkede ABD’de meydana gelmiş bir harekettir. Postmodernizm incelendiğinde, onun özelliklerinin 1960’larda ortaya çıkan kent kökenli kültürel bir değişim süreci olduğu gözlemlenmektedir.
Greenberg’in modernizm anlayışı, sanatın değerinin içeriğine değil, biçimsel özelliklerine (özellikle de şekil, renk, vesaire) dayandığını iddia ediyorsa da, postmodernizm de bu çeşit tek bir bakışı reddetmektedir. Postmodernizm, çoğulcu olarak görülmekte, farklı görüş ve yaklaşımları içerisinde barındırmaktadır. Postmodernizm bir sanat stili ya da belirlenebilen bir sanatsal yaklaşım olmamakta, tutarsızlığı amaç yoksunluğu özelliği olmaktadır. Postmodernist anlayış, sanatın da içerisinde yer aldığı kültürel dışavurumları sunmaktadır. Bunlar üslup ya da tür olarak tanımlanmaktadır, çoğunlukla ironi, parodi, geçmiş sanatı kullanma şeklinde olmaktadır.
Bu şekilde belirsizliği temsil etmektedir. 20. yüzyılın son dönemindeki politik, ekonomik ve kültürel koşulların tekinsizliği olduğu görülmektedir.
Postmodernizm terimi, kültürel ve estetik bir terim olarak fazla belirsiz oluşu nedeniyle, çağdaş dünyayı yansıtmaya çalışan tüm sanat eserleri için kullanılmaya başlanmıştır. Bazı sanat tarihçileri tarafından postmodern bulunan eserler, diğerlerine göre 20. yüzyıl modern sanatının devamı olarak görülmüştür. Tepki niteliği taşımasına rağmen, 20. yüzyılın başlarında avangard ile ilişkili modern sanatçıların kullandığı pratiklerin çağdaş sanatın belirli yönlerinde varlığını koruduğu kabul edilmektedir. Modernizmden sonraki biçimler (postmodernizm, geç modernizm, çağdaş), geçişi doğrusal bir süreç olarak görüldüğü gibi, döngüsel bir gelişim olarak da görülmüştür.
Duchamp’ın yakın dönem sanatın öncüsü olarak görülen hazır nesneleri, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde üretilmiş, benzer şekilde son dönemdeki performansa dayalı sanatı da önceki dönemlerde Dada ile bağdaştırılmıştır.
1950’li yılların başlarında bazı sanatçılar modernist hegemonya’ya tepki vermişlerdir. Rauschenberg, 1954 yılında “asamblaj “adını verdiği resim ve üç boyutlu nesnelerin kombinasyonlarından oluşan eserlerini üretmeye başlamıştır. Bu “asamblajlar”, sadece modernist ortama özgü sanat kavramlarına karşı koymakta kalmamış, gündelik materyalleri, cam, elektrik lambası techizatları, dergi küpürleri, çelik teller, posta pulları, Coca Cola şişeleri vs.kullanıldığı için ,sanatla yaşam arasında bağlantı kurmuşlardır.
Bazı eleştirmenler,Rauschenberg, Jasper Johns, Edward Kienholz ile Bruce Connor gibi öteki bazı ABD’li sanatçıların sanatı, modernist yapıda devam ettirmek yerine, avangard bir uygulama olarak yeniden kurduklarını ifade etmişlerdir. Politik ve toplumsal açıdan eleştirel sanat, son otuz yılda gelişmiş, bununla birlikte orta sınıfın geleneklerine ve standartlarına bir saldırıya da odaklanmamıştır.
Bundan ziyade etnik kimlik, cinsiyet, tüketim kültürü, küreselleşme gibi çağdaş yaşamla ilgili konularda eleştirel bir inceleme niteliğinde olmuştur. Postmodern sanatçı, yapıtı için makine üretimi olan nesneleri kullanmış, dolayısıyla mekanik reprodüksiyon (bir şeyin yeniden üretimi), onun halk kitlelerine ulaşması için önem taşımıştır.
Bazı yazarlar, bir eserin mekanik olarak çoğaltılmasının, sanat eserinin halesini yok ettiğini, sanat eserinin halk yığınlarına ulaşması için tek yolun, onun gösteri haline gelmesi gerektiğini savunmuşlardır. Diğer yandan hem savaş öncesi hem de savaş sonrası avangardlar tarafından kullanılan stratejiler, pek çok çağdaş sanatçı için örnek teşkil etmiştir.
Çağdaş sanat, kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Sanatın anlamı ve amacına ilişkin geniş kapsamlı tartışmaların ve geçmiş sanat biçimlerinin hem devamı hem de onlara karşı bir tepki olarak doğmuştur. Çağdaş sanat tarihçileri, 1950’li yıllar ve 1970’li yılların sonu arasındaki sanatın gözle görülür biçimde değiştiğine dair hemfikir olmuşlardır. Bu dönemde geliştirilen sanat felsefesi ve fikirlerin, bugün çağdaş sanat olarak gördüğümüz şeye temel oluşturduğunu savunmuşlardır. Bazı yorumcular ise bunu modernizm adını verdikleri bir kültürel dönemin sonu ve postmodernizm dedikleri başka bir dönemin başlangıcı olarak nitelemişlerdir. Diğer taraftan bazıları da 1950’li yıllardan bu yana yapılan sanatı, çağdaş koşullar ve deneyimlerle gözle görülür biçimde değiştirilmiş olmasına rağmen, daha önceki modernist avangard çalışmaların bir devamı olarak görmüşlerdir. Birbirinden çok farklı bu yorumlar, daha sonra postmodernizmin, modernizm değerlerine bilinçli bir karşı çıkış olduğunu savunan bazı eleştirmenler tarafından daha da karmaşık hale getirilmiştir.
Estetik bir etkinlik olarak sanatta değişim yeni ve geleneksel olmayan materyal süreç ve tekniklerin kullanılması, resim, heykel gibi belli sanat disiplinlerinin çökmesi, sanatın giderek kültürün diğer alanlarından ayırt edilemez hale gelmesine neden olmuştur. (film, reklam, tv, bilim, bilgisayar ürünü görüntüler gibi.
Çağdaş sanatı anlamak için öncüllerinin ilgi ve düşünce alanlarına bakmak gerekmektedir. 1945 yılından 1970’li yılların sonlarına kadar üretilen sanat eserlerine bakıldığında, çağdaş sanat, modernist düşüncelerin devamı olarak da görülebilmektedir.
Bu yönden geç modernizm olarak da adlandırılabilmektedir. Kültürel ve tarihsel koşulların getirdiği kültürel pratiklerdeki değişim, postmodernizm olarak görülebilmektedir. Sanatın estetik öğelerini vurgulayan, biçimin içerikten üstünlüğünün ve ortama özgürlüğünün “iyi” sanatın ön koşulları olduğunu savunan modernist eleştiri kuramına tepki olarak görülmüştür. Çağdaş sanatın, 1945 sonrası avangard pratikten verildiği, ortama özgülük ve biçimin içerik üzerindeki hakimiyeti gibi modern düşüncelere karşı çıktığı savunulmuştur. Bu nedenle çağdaş sanat, neo avangarddan etkilenmiştir. Kitle iletişim araçları ve tüketim kültürünün gelişmesi, çağdaş sanat için önem kazanmıştır.
Çağdaş sanatın, kavranamayacak ölçüde karmaşık ve çeşitli olduğu görüşü sanat dünyasında yerleşik bir görüştür. Bilgisayar denetimli ses ortamlarına kadar her şeyi kapsayabilen bir terim olan yeni medya ve enstalasyon, resim, heykel ve baskıya kadar geleneksel mecraları aşmış duruma gelmektedir. Eleştirmenler 1990’lara ve sonrasına ait sanatı, 1980’lerin görkemli neo expresyonizm ile kavramsal sanata özgü bazı konu ve teknikler arasındaki sentez olarak düşünmüşlerdir.
Dilsel ve kavramsal oyunun görsel açıdan etkileyici nesnelerle birleştirilmesi önem kazanmıştır. Tobias Rehberger’in “The Seven Ends of the World” adlı eseri örnek verilebilir.
Yavaş olarak değişmekte olan güzel bir teşhirde, farklı renklerdeki ışıklar, parlayan cam balon kümeleri bir odayı doldurmakta, balonların içindeki ışıklar, internet aracılığıyla iletilen dünyanın çeşitli yerlerindeki ışık durumunu yansıtmaktadır. Eser hem teknik beceri sergilemiş, görkemli ve dokunaklı bir nesne, hem de bir düşüncenin ifadesi olmuştur.
KAYNAKÇA
- Whithau, G. and Pooke, G. Çağdaş Sanatı Anlamak, Çev. Tufan Göbekçin, Hayalperest Yayınları, İstanbul 2018
- Turani, A., Çağdaş Sanat Felsefesi, Remzi Kitabevi İstanbul, 2011
- Stallabrass,J., Çağdaş Sanat, Çev. Esin Soğancılar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021
- Godfray,T., Çağdaş Sanatın Öyküsü, Çev. Ebru Berrin Alpay, Hayalperest Yayınları, İstanbul, 2023
Bir Cevap Bırakın