“Ben Don Kişot, Don Kişot’u öldüren adam! Çeyrek asır önce dünyaya, çevrilmek için geldim!” Terry Gilliam’ın Don Kişot’u Öldüren Adam’ı kuşkusuz bu sözlerle başlamıyor fakat filmin yılan hikayesine döndüğü, çekimlerinin ancak yirmi beş yılda tamamlandığı ve bu bakımdan magazinel bir değer kazandığı da gerçek… Bununla birlikte film de gerçekle hayalgücü arasında gidip gelen yapısını tam...
Son Yazılar:
Bir Fethiye Sözlüğü: Dilce, Köyce, Anıca
NÂZIM HİKMET NEW YORK’TA (OYUN)
Ravel 150: Üç Usta Piyanistten Türkiye Turnesi
GIORGIONE – LA TEMPESTA (FIRTINA) ÜZERİNE BİR İNCELEME
Hasan Sarıtaş Gallery’de Yeni Sergi: Harun Acı-Bakmak & Görmek
AGORA (ŞİİR)
HALFETİ’DE BİR SERGİ: KOKUYU TAŞIMAK
VANESSA REDGRAVE: “ÇOK DAHA İYİ OLACAK!”
Zafer Malkoç Solo Sergisi Artweeks Istanbul’da
Sosyolojik Bir Okuma Bağlamında Kişi İsimleri
Sessizlik (Şiir)
Sivil İtaatsizlik Bilinci Üzerine
Temür Köran’dan Sezgiler ve İzler Sergisi
Edebiyat Tarihinin Bilinmeyen Sayfası: Baudelaire’in Hugo Nefreti
VEYAHUT YİNE DE (ŞİİR)
Sanatçı Olmanın Gündelik Yaşamdaki Hissiyatı Üzerine
Bağımsız bir sanatçı kolektifi olarak kurulan Istanbul Painters Club (IPC), ilk sergisiyle Paris’te
HAPİSE ATILAN İLK BELGESEL FİLMCİ: LEO SELTZER
ESTETİKTE HEGELCİ YAKLAŞIMLAR
Kategori: Vizör
DÜNYA[LARIMIZ]DAN BİR AKTÖR GEÇTİ: TURAN ÖZDEMİR
2014 yılıydı. Yönetmen dostum Durmuş Akbulut ilk uzun metraj filmi, Bekçi’yi çekecekti. Senaryo, yer/mekan, oyuncular üzerine uzun uzun konuşuyorduk. Aklında filmin sadece bir tek sahnesinde olmayan, diğer bütün sahnelerinde oynayacak bir oyuncuyu arıyordu. Durmuş’un aklından geçen oyuncular vardı. Ama aklına bir türlü, ‘Bekçi’ karakterine uygun bir oyuncuyu tam olarak oturmuyordu. Bir gün Durmuş telefon edip,...
Ferit, Seyit, Bit; Bir Tarık Akan Hikâyesi
Sinema sanatının edebiyat ile ilişkisi daima çift yönlü olmuştur. Uyarlanan edebi metinlerin okur-seyir bakışında zenginleşen tarafı, yoruma açıklığı ve her uyarlamanın özgün, yazılı esere uyumu, bir sonraki uyarlamaya dek tetikte bekleyen sinemacıları kışkırtması en belirgin ilişki biçimini tarif etse dahi bir diğer yön, “aksi yön” sinemadan edebiyata geçiştir. Sinemacılar aynı zamanda yazardırlar. Senaryo metinleri -yeğin...
Güvencesiz Aylağın Kentte Sürüklenişi: “JIAO YOU”
Kent mekânının tarihsel uzamını belirleyen koşullar sermayenin akış sürecinden müstakil değil, bilakis sermayenin devir hızının gerektirdiği ihtiyaçlar doğrultusunda yürürlüğe girerler. Sermayenin soyut uzamının ihtiyaçları doğrultusunda mekânın değişmesi ve dönüşmesi, kent mekânının kendine özgülüğünü ortaya koyan ve diğer mekân mefhumlarından farklılaştıran unsurdur. Kapitalist birikim için elverişli olan bir yer, söz konusu uzamın ihtiyaçları doğrultusunda muhtelif engelleri...
Pokot: Hayvanların Ruhları Yoktur…
Nobel ödüllü Polonyalı şair Wislawa Szymborska’ın şu dizeleri: ‘’İlkbahar olacaktı yolunda, ve mutluluk da, öteki şeyler arasında. Korku dağları ve vadileri terk edecekti. Gerçek yalanın hakkından gelecekti. Bazı felâketler hiç yaşanmayacaktı bir daha savaş gibi ve açlık gibi ve ötekiler gibi. Bunlara saygı gösterilecekti: Savunmasızların savunmasızlığına, güvene ve benzeri şeylere.’’* Doğa ve insan arasındaki savaşı...
ONA BİR KANAT VER UÇACAK BAŞKA YERİ YOK!
Küçükken, bir şeyin uçabildiğinden emin olduktan sonra yere de inmesini bekleyen bir talebi olur insanın. Büyüdüğünde bunu bindiğin uçaklardan beklersin. Çocukken güvercinlerden ve uçurtmalardan… Kızıltepe’de tek katlı evlerin yaygın olduğu çocukluk dönemlerimde güvercin besleyen çok kişi tanırdım. Güvercin merakı denilen şeyde tam olarak neyi merak ettikleriyle ilgili bir fikrim hiç olmadı. İlgimi çeken şey, en...
Hakaret: Biraz daha empati
‘Harese nedir? Bilir misin oğlum? Arapça kökenli bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır...
Ahlat Ağacı: Herzenciliğe Giriş!
‘‘Olay, suçlu olanların açığa çıkarılamaması nedeniyle Allah’a, dosya ise halledilmiş sayılarak arşive havale edildi. Tutanak’’i (Herzen’in Suçlu Kim romanının girişi) Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Ahlat Ağacı’nı ele alacağım bu yazıda ilk iş olarak başlığı açıklamak durumundayım. Neden ‘‘Herzencilik’’ dedim? Hayli kişisel bir mesele… Daha doğrusu öznel bir çıkarsama… Kış Uykusu’nu izledikten sonra hislerim arafta...
3 FİLM, 1 MAKALE, DEVLET BİTTİ (Mİ?)
Yaşadığımız dönem gerçekliğin fantaziyle, fantazinin gerçeklikle karıştığı bir dönem. Ya da en doğrusu gerçeklik fantazi içinde yükseliyor. Gerçekliğin fantazisi. Sinema belki ilk defa kendi dönemiyle uyuştu. Elbette meseleler, temalar, konular, biçim, içerik ve sinematografi de. Sırasıyla üç film seyrettim. İkisi 2017’ye, biri 2018 yılına ait. Birincisi Amerikan filmi; Martin Mcdonagh’ın “Three Billboards Outside Ebbing Missouri”si...
Beyaz Perdede Roma Kenti
Savaşın ve Yoksulluğun İzleri (1945-1960) M.Ö 8. yüzyılda kurulan Roma Avrupa’nın en eski kentlerinden biridir. Roma İmparatorluğu, İtalyan devletleri dönemi ve Modern İtalya dönemlerinde önemli bir kent olan Roma, bu üç dönemin izlerini taşır. Şehrin asıl yapılanması Rönesans döneminde gerçekleşmiştir. Mimari açıdan barok ekolünün benimsendiği şehirde birçok yapı korunarak günümüze kadar gelmiştir ve işlevsel haldedir. Roma...