İrfan Önürmen, yaşadığımız çağı tanımlayabilecek referanslar ile kurguladığı yapıtlarını, malzemenin anlam katmanlarıyla ustalıklı bir şekilde ilişkilendirerek, güçlü romantik bir duyarlığı öne çıkarmaktadır. Gündelik olanın doğasına odaklanmakta, onun, kent kültürü, dil ve kavram bileşenleriyle deneysel yorumunu ortaya koymaktadır. Önürmen, figür kaynaklı resim geleneğinin sınır ve olanaklarını, çağımıza özgü sorunsallarla kurcalamakta; bunu kendisine özgü bakış, yaklaşım ve...
Son Yazılar:
Fikirler ve Tarih: İdeolojilerin Devrimler Üzerindeki Etkisi
Zamanın Ruhunu Eleştiren bir Sergi: BURADAYIM, DERİNLERDE
KEREM QOSARÎ: “DİLERİM ÇOK DİLLİ SAHAFÇILIK HEDEFİMİZE ULAŞIRIZ.”
Hologram Etler
BİR KAR GECESİ (ÖYKÜ)
Sinemanın Sırları: Louis Malle
AŞK’IN KANAYAN HİKÂYESİ
Hasan Kıran’ın “Abuzambak” sergisi Brieflyart Galeri’de
Beyoğlu Film Günleri başladı
Yeni Dalga’nın Büyükannesi: Agnes Varda
KAÇ DUA BAĞIŞLATIR (ŞİİR)
“Arkası”–Nihat Özdal ve Ebru Ceylan’dan Fotoğraf ve Metin Arasında Bir Diyalog
RESSAM – TASARIMCI ROZA TULGA İLE SÖYLEŞİ
LABİRENT SANAT’TAN YENİ SERGİ “SUPERNATURA”
Hüzün Boşluğunda Bir Dünya: Kazan mı Yoksa Kaynayan mı?
Elif Karaosman: FIRTINAYI HİSSETMEK
SIR: WERNER HERZOG – SİNEMADA GERÇEKÇİLİK
İdeolojik Bir Tekrarın Kurgusu: Tienanmen’de İsyan
BENTO’NUN TUHAF HUYLARI
Yazar: Hayri Esmer
Göstergelerle Tasavvur Edilen Bir Dünya
Halil Akdeniz’in sanatı, kültürün göstergeler üzerinden okunarak, düşünsel yaklaşım zemininde biçimlendiği deneysel arayışın ürünüdür. Çağdaş sanatın yeniden biçimlendiği bir süreçte tarih, kültür ve dil bileşenlerinin simgesel kodlar ile yeniden yorumunu ortaya koymaktadır. Özellikle kullandığı malzeme çeşitliliği, tuvale eklemlediği elemanlar, verili olanı dönüştürme arzusu ve mekanla kurulan ilişkilerde oluşan radikal dönüşüm, onun bu çabasının ayrıcalıklı bir...
MEHMET YILMAZ’IN YAPITLARINDA İMGE, KİMLİK ve DİL SORUNSALI
Mehmet Yılmaz’ın sanatı, özyaşamöyküsünün dinamizminden esin alarak, içinden geçtiğimiz zamanın sorunu haline gelmiş imge, kimlik, mekân ve dil sorunlarına odaklanmış; bunların nasıl bir mecrada hayat bulacağı arayışıyla biçimlenmiştir. Dil ve yapıtın bileşenlerine ilişkin sorular sorarak tartışması ve yeni ilişkilere evrilmesine olanak tanıması, Yılmaz’ın adeta karakteristik bir bakışı gibi durmaktadır. Dolayısıyla da radikal bir değişimi kaçınılmaz...