Soylulaştırılmış bölgelerdeki mekan isimlerinde bol miktarda, geleneksel orta sınıfları “pozlayan” düzanlam isim yakalamak mümkün. Soylulaşan mekanlar aynı zamanda geleneksel küçük esnaflık mekanlarıyla beraber varolmak durumundalar. Mutenalaşma ya da soylulaşma kavramları 1990lar düşünüldüğünde sadece akademide belli kesimlerin kullandığı bir kavramdı. Bunun anlaşılabilir sebepleri var. Öncelikle, Türkiye ölçeğinde düşünüldüğünde bildiğimiz anlamda soylulaşmanın 1986 sonrası Ortaköy ve Kuzguncuk...
Son Yazılar:
Kira Kontratı (Öykü)
“Gündüz Rüyaları”ndan “Geyikli Gece”ye
AHMET GÜNEŞTEKİN’E URLA’DA MÜZE KIYAĞI MI VAR?
#eklitera Temmuz Şiir Seçkisi
John Ruskin: Modern Düşünce ve Yaşama Etkisi -II
HOLLYWOOD KAÇAĞI; JOHN BERRY ve KAYSERİLİ MUHBİR ELIA KAZAN
Fikret Mualla’nın 58. Ölüm Yıldönümünde Anlamlı Buluşma
YAPRAK SÖKÜĞÜ (ŞİİR)
ÜÇ KISA ÖYKÜ
‘üst’ün olmaya dair içsel çelişkiler
MOLACUNDA’DA “SANATLA MOLA 3”
Şahsi Bayramlar ve Bazı Sıradan Anlar (Şiir)
Doğunun Rodin’i: Ali Ghahari Kermani
METAMODERN ESTETİK
Odalık (Şiir)
YENİ SUPERMAN FİLMİ FİLİSTİN YANLISI MI?
“Chi Art Gallery Summer Selection: One”
HİKÂYE (ŞİİR)
Viraneler de Ağlar (Şiir)
Yazar: Ali Şimşek
En İyi Arkadaşım Performans Sanatçısı
G-20 zirvesindeki zombili performans insanları çok etkiledi. Sırf bundan dolayı performans diye bir sanatsal eylemin farkına varan insanlar oldu; şahidim. Aslında şirketlerin dünya üzerindeki sömürücü egemenliğine karşı politik bir protestoydu. Fakat estetikti; özellikle de 11 Eylül sonrası pıtrak gibi çoğalan zombi filmlerine bilinçli bir gönderme taşıyordu. Walking Dead… Mesaj çok açıktı: kapitalizm öldürür ve bizi...
YENİ DERGİ FURYASI: ONURLANDIRILMIŞ GÜÇSÜZLÜK
Türkiye’de edebiyat ve mizahı, “yüksek” kültür ile popüler kültürü harmanlayan böyle bir tarzın ilk örneklerini 1991 sonrası Leman dergisi çevresinde pişen Hayvan ve Öküz dergilerinde görüyoruz. Ot, Kafa, Fil, Bavul, Kafka… Listeyi uzatabiliriz. Mutlaka unuttuklarım vardır. Neşet Ertaş ile Mayakovski’nin, Ahmet Kaya ile Edit Piaf’ın, Tanpınar ile Proust’un, Acıların Kadını Bergen ile Oğuz Atay’ın, Turgut...
Hiç’in Sınırı Mekan…
Octavio Paz Latin Amerika’nın acılı damarlarını anlattığı “Yalnızlık Dolambacı” kitabında, hepimize dokunan çarpıcı bir detaydan bahseder. Eve gelmiştir, içeride hizmetçi çalışmaktadır; gayri ihtiyari seslenir: içeride kimse var mı? Aldığı cevap bu coğrafyaya da uzak değildir aslında. Hizmetçi Meksikalı şivesiyle cevap verir: Hiç kimse yok! Kendini hiç kimse ile kolayca yer değiştiren bir gölge kimlik. Kendini...
YENİ SOLJENITSIN SENDROMU: AI WEIWEI
Peki günümüzün yıldızı çağdaş sanata gelelim… Elbette bu alanın istisnasız tek bir Çinli yıldızı var. Hepimiz biliyoruz: Ai Weiwei! “Stendhal Sendromu” sanat yapıtları karşısındaki aşırı uyarılmayı ve baş dönmesini tarif eder. Stendhal, 1817’de Floransa’yı ziyareti sırasında, Michelangelo, Machiavelli ve Galileo Galilei’nin mezarlarının bulunduğu Santa Croce Bazilikası’nı gezmiş ve Giotto’nun freskleriyle süslü bazilikayı gördükten sonra kalp...
Kiç hep ensemizde!
Kiç (kitsch) tehlikeli bir kavram; her an içinde bir aşağılama ve yargı tonu taşıyor. En kaba hatlarıyla kiç’i havai, süslü, fazla duygusal, kolay algılanabilir, seri üretilmiş olarak tanımlamak mümkün. Daha çok AKP’li bir belediye anıtı ya da etkinlik dolayısıyla tartışır olduk kiç’i… Ya da bir törende deprem yıkıntılarında ölmüş bir çocuğun varaklı çerçeveyle takdim törenlerinde,...