Alain Resnais’le New York’ta tanıştığımda, yanında filmlerinin müziklerini besteleyen ünlü besteci Philippe Gérard vardı. Philip Gerard’la Yaşam Bir Savaştır filmini yeni bitirmişlerdi. Daha sonra çekecekleri filmin (Melo) müziklerini tasarlıyorlardı.
Filmin dramatik yapısı dışında, film yapımcısı filmin ne dediğini kontrol etmemelidir. Olanları akışına bırakmalıdır. Film aynı bir bitki gibidir, bırakın kendisi büyüsün, gelişsin. Bunları söyleyen kişi Alain Resnais’dir. Yaşamında otuzu kısa film olan toplamı altmıştan fazla sayıda yaptığı filmlerle çeşitli ödüller alan, sinema tarihinde önemli yeri olan Resnais devam ediyordu;
Filminizde, çelişkili fikirler oluşması gerekir. Seyirci çelişkiler içinde gidip gelmelidir. Dramanın temel ögesi çelişkidir. Benim filmlerimdeki karakterler belirsiz olurlar hep düşünürsünüz acaba aptal mı yoksa cesur akıllı bir kişiyle mi karşı karşıyasınız. Seyirciler alışmışlar bir moral değerlendirmeye onu arıyorlar. Öyle bir şey yoktur. Kendilerine, yaşamlarına baksınlar acaba öyle mi? Ben filmlerimde hiçbir zaman şu şöyledir bu böyledir diyemem. Sadece duygularımla sisli bir düşünceyi yansıtabilirim. Gerisi seyircinindir.
130 yılı geçen sinema tarihi içindeki en önemli akım Yeni Dalga akımıdır. 1950 yıllarının başında Paris’teki sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen 20 li yaşlarındaki gençler buluştukları Saint Germain cafelerinde teorisini oluşturdukları bu sinema akımını doğurmuşlar, ellerine geçirdikleri bir kamerayla film çekmeye başlamışlardır.
Her biri edebiyat hayranı olan bu gençler okudukları romanlar gibi filmler yapmaya başlamışlardır. Ondan dolayı da yaptıkları filmleri Elimizde kalem yerine kamera vardı. Düşüncelerimizi onunla yazıyor, film yapıyorduk diye tanımlamışlardır.
Vannes şehrinde doğan Alain Resnais ailesinin kendisine hediye ettiği film kamerası ile on iki yaşında film yapmaya başlamıştır. Sınıf arkadaşlarının rol aldığı Fantome filmi yaptığı ilk kısa filmidir. Daha sonraları Paris’e giden Alain tiyatroya merak sarmış ve bazı küçük rollerde oynamıştır. Tiyatronun anlatımının sınırlı olduğunu düşünüp sinemaya ve kısa filmler yapmaya karar vermiştir. Chateaux de France kısa belgesel filmini yaptıktan sonra yaşamı boyu ilgisini çeken Vincent Van Gogh, Paul Gauguen ve Pablo Picasso üzerine kısa filmler yapmıştır. Van Gogh filmi 1948’de Venedik Bienali’nde ödül almıştır. Bu film 1949’da kısa film dalında Oscar kazanmıştır.
Ben içinde yaşadığım dünyada sesimi duyurmak için politik içerikli filmler yapmalıyım diyerek Sis Ve Gece belgeselini, Siren Şarkısı filmlerini yapmıştır. Alain Resnais film kurgucusu olmak istemiştir. Yeni Dalga akımının kurucularından olan Agnes Varda anlatıyor;
Öyle bir gruptuk ki herbirimiz neden anlarsa o görevi yapıyordu. Filmi gerçekleştiriyorduk. Jean Luc Godard kamerayı kullanıyor. Chris Marker oyuncuları yöneteceğim diyordu. Alain ise ben kurgucuyum diyerek filmi kimseye vermiyor, stüdyoya girip filmi kurguluyordu. İlk filmim La Poinrte Courte’ü yaptığımda, Alain ben kurgulayacağım dedi. Filmi alıp stüdyoya kapandı. Gerçekten çok güzel bir iş çıkardı. Yalnız kurguyu bitirip bana geldiğinde ilginç bir şey söyledi, “tam kafamda yapmak istediğim filmi yapmışsın, ben ne yapacağım şimdi” dedi.
Alain Resnais Hiroşima’ya atılan atom bombasından çok etkilenmiştir.1959 yılında Marguerite Duras’ın yazdığı romantik drama. Hiroşima Sevgilim/Hiroşima Mon Amour filmini gerçekleştirdi. Bütün Yeni Dalga akımı filmcilerinde görüldüğü gibi Resnais de edebiyat tutkunu biriydi. Jean Cayrol , Marguerite Duras , Alain Robbe-Grillet , Jorge Semprún ve Jacques Sternberg gibi yazarlarla birlikte çalışıp onların eserleriyle filmler yaptı Last Year at Marienbad ve Muriel filmleriyle uluslararası ününü pekiştiren Alain Resnais Amerika’lı Amcam, Providence filmleriyle çeşitli ödüller aldı.

Bazı film yapımcıları sinemayı sorgular, yaptıkları her bir filmle sinemada yeni bir anlatım yolu dener, yeni biçimler yaratmaya çalışırlar. İşte bu özellikleri olan film yapımcıları sinema tarihinde yeni dönüm noktaları yaratmışlardır.
Bence Alain Resnais de onlardan biridir, Önceleri belgesel filmci olarak başladığı sinemada yarattığı filmlerle belgesel ve dramatik yapıları birleştirmiştir. Daha sonra filmindeki oluşumlara aynen camlı bir kafedeki insanlara dışarıdan bakan kişiler gibi değişik bir bakış açısıyla filmler yapmıştır.
Filmin temposu, kurgusuyla filmin müziği içiçedir. Filmde 10 dakikalık diyalogla sağlayabileceğiniz bir duyguyu filmin özgün müziğinle bir dakikada seyirciye sunabilirsiniz. Filmde müzik çok önemlidir. Ben bir filmi çekerken hatta senaryosunu okur veya senaryoyu yazarken nerde müzik olacağını hissederim. Oraya müzik yapılır. diyen Alain Resnais sinema da müzikle başka bir anlatım yolu denemeye kalkışmıştır.
Alain Resnais’le New York’ta tanıştığımda, yanında filmlerinin müziklerini besteleyen ünlü besteci Philippe Gérard vardı. Philip Gerard’la Yaşam Bir Savaştır filmini yeni bitirmişlerdi. Daha sonra çekecekleri filmin (Melo) müziklerini tasarlıyorlardı.
Alain Resnais o döneminde, filmlerinde müziği farklı kullanarak sinemada yeni bir anlatım yolu denemek istiyordu. Love unto death filmini yapmaya karar vermişti. Filmde başrolde dört kişi vardı. Yaşam ve ölümün incelendiği bu filmde gerek görsel olarak gerek müzik olarak çok yeni bir anlatım denemiştir. Sinemaya kurgucu olarak başlamasından dolayı filmin kurgusu ve görsel akışı çok değişiktir. Filmin müzikleri içinse beraber çalıştığı besteci Hans Werner Henze’den filmin müziğinde yepyeni bir anlatım biçimi ister. Müzik dramatik anlatıma destekleyici olmayacak, müzik sanki filmde başka bir başrol gibi olacaktır. Dört başrol kişiye eklenen beşinci başrol karakter ise müzik olacaktır,
Sonraları yaptığı bütün filmlerinde bu anlatım biçimini gördüğümüz Alain Resnais kendi için yıllarca inanılan bir konuya da açıklık getiriyordu.
Beni Yeni Dalga film yapımcılarından biri olarak bilirler Oysa bu doğru değildir. Ben onlardan çok önceleri filmler yaptım. Zaten yaşım nedeniyle Yeni Dalga filmcilerinden en az on yaş daha büyüğüm. Tam bir parçası olmasam da, Varda, Rohmer, Rivette, Bazin, Truffaut ile aramda karşılıklı bir sempati ve saygı vardır. Bu yüzden o ekiple her zaman dostça hissettim.
Bir Cevap Bırakın