Türkiye’de müzecilik Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Türkiye’de müzecilik arkeolojik eser müzeciliği temeline oturmakta olup, ülkemizdeki müzeler Genel Müdürlüğe Bağlı Müzeler ve Özel Müzeler olarak sınıflandırılırken özel müzeciliğin izin ve denetimleri de Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne tabidir.
Bir sanatçı için önemli bir müze koleksiyonunda eserinin olması ve sergilenmesi sanatçı kadar sanat dünyasının değerlendirmesi açısından çok önemli bir göstergedir. Yıllarını sanat vermiş bir sanatçının yaşarken bazı eserlerini sağlığında bağışlayarak bir müze çatısı altında kalıcı olarak müze arşivine katmasını bir sanatçı için sanata yapılmış çok önemli bir hizmet olduğunu düşünmekteyim. Mustafa Ayaz ve Süleyman Saim Tekcan bu konudaki önemli ve nadir örneklerdendir. Mustafa Ayaz Vakfı ve İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi bakanlığın listesinde bulunmaktadır.
Müze cazibesi sanatçıları etkilediği gibi bazı kurum yöneticilerini de etkileyebilmektedir.
İçinde Müze unvanı geçen bir yeri açmak isterseniz Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınacak izinler esastır. Müze açılış izni olmadığı halde 25 Kasım 2021 tarihinde görkemli açılış yapan Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Resim ve Heykel Müzesi hala özel müze statüsünde olmayıp [1], Bakanlığın 22.02.2025 tarihli özel müzeler listesinde adı bulunmamaktadır. [2] NEVÜ Güzel Sanatlar Fakültesinden “Sanat Müzesi” olarak bildirilen mekan da [3] özel müzeler listesinde yer almamaktadır. Bu iki kurum müze belgesine sahipse bu defa neden kendi müzenizin özel müzeler listesinde yer almasını sağlamadınız demekte yarar vardır.

Zaman zaman “Sanatçı Evi Müzesi” adı altında müzeler açıldığı veya açılacağı haberlerini okumaktayız. Devrim Erbil tarafından Bodrum’da kurulması planlanan bir müze olup, “ Devrim Erbil MüzeEvi | Bodrum | ARTtv “ [4] başlıklı haberin içeriği ile başlığı çelişmektedir. Devrim Erbil’i sanatseverler olarak izleyeceğiz ve müzenin açılışını takip edeceğiz.
Ahmet Güneştekin de Urla’da bir Müze Ev açacağını beyan etmektedir. [5] [6] Urla’da belirtilen yerde tescilli bir müze bulunmamaktadır.
Ender Güzey Art Hill-Bodrum [7] içinde aynı şeyleri söylemek mümkündür.
Bu örnekler çoğaltılabilir. Yıllardır sanatın içinde olan bir kişinin müze ünvanlı bir yerin nasıl açılacağını bilmemesi mümkün değildir. Öncelikle şunun bilinmesi gerekir; Türkiye’deki müzecilik mevzuatı içinde yaşayan sanatçı için Müze Ev adı altında müze kurallarına uymadan bir yere müze adı vermek mümkün değildir. Türkiye’deki mevzuatta özel müzecilikte de sergilenecek eserin envanter kaydı ve güvenliği o eserin niteliğinden daha önde tutulmaktadır. Özel müze envanterine giren eser artık sanatçının şahsi varlığı olmaktan çıkar ve kamusal sanat eseri haline dönüşür. Mustafa Ayaz ve Süleyman Saim Tekcan bunu vakıf yoluyla yapan, Müze ve şahsi çalışmalarını ayrı havuzlarda değerlendirebilen ve her iki konuyu bir birine karıştırmayan nadir sanatçılarımızdandır.
Yaşayan Sanatçı Müze Ev uygulaması ülkemiz için geçerli olmayıp, bu müze kavramının mevcut cazibesi ile adlarını yan yana getirme çabası olarak değerlendirilmektedir. Müzecilikteki “Envanter“ kavramı geçerli olduğu süre içinde envanter kaydına girmeden müze kavramını Ev/Atölye kavramlarıyla yan yana kullanmanın bir tanıtım çabasından öteye gitmeyeceği düşüncesindeyim. Yakinen izlediğim için biliyorum; Mustafa Ayaz şahsi arsasını Vakfa bağışladı ve bunun üzerine vakıf adına bina yaptırdı. O bina mirasçılarına değil, vakıf yoluyla tüm sanatseverler kaldı.
Netice olarak; sanatçı ve sanatçı dernekleri “MÜZE EV” adı altında yaşayan sanatçıların bir yer açmalarına izin verilmesini istiyorlarsa bakanlıkla temas kurarak dünya örneklerini ve mevzuatlarını anlatarak gereken değişikliklerin yapılmasını sağlamaları dışında şu an için yapacakları hiç bir şey yoktur. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca konunun tarafları olan sanatçılar, sanatçı dernekleri, özel müzeler ve akademisyenlerle “Türkiye’de Müzeciliğin Geleceği” konulu geniş katılımlı bir toplantı yaparak bir arama çalışması yapması gerekir. Mevcut durumda müze unvanı kullanacaksın, müze envanter kaydı mantığında olmayacaksın; bu da sadece müze cazibesinden yararlanmaktır. Başka bir düşünce varsa öğrenmekten mutluluk duyarım.
Sanat adına sanat tarihinde bu yöntemle iz bırakılmak isteniyorsa “Tapum ve malım cebimde olsun, resimler mülkiyetimde olsun ve bana müze sahibi desinler, ama müze kaydına girmeyeyim.” Yaklaşımını terk etmek gerektiği düşüncesindeyim.
Son söz; Sanattan alınanın bir kısmını eli titremeden sanata verebilmek bir sanatçı için de ayrı bir erdemdir!
[1] https://www.mecmuaistanbul.com/muze-tescil-belgesi-olmadan-acilis-toreni-yapilan-muze/
[2] https://kvmgm.ktb.gov.tr/tr-43980/ozel-muzeler.html
[3] https://www.nevsehir.edu.tr/tr/18584
[4] https://www.arttv.com.tr/sergiler/diger/devrim-erbil-muzeevi-bodrum
[5] https://x.com/AhmetGunestekin/status/1515197020054695939
[6] https://www.egedesonsoz.com/gunestekin-muzesi-urlada
[7] https://www.arthill.org/
Bir Cevap Bırakın