Harold Pinter’ın Git Gel Dolap adlı tiyatro metni Mitos Boyut Tiyatro Yayınları tarafından 2013’te yayımlandı ve birçok kez farklı yorumlarla sahnelendi. İki kiralık katilin bir binada aldıkları yeni iş için bekledikleri zaman aralığındaki diyalogları tek perdelik oyun düzeninde anlatılıyor. Yolculuğun ardından bu mekâna gelen, kiralık katil olarak çalışan iki arkadaşın iletişim biçimleri absürt tiyatro metinlerine uygun biçimdedir. Ben ve Gus adlı iki karakter mekâna ulaştıktan sonra Gus açısından huzursuz bir bekleyiş ve yaptıkları işi ve parçası oldukları işleyişi sorgulama süreci başlar. Oyun; bu bağlamda sosyal ve politik psikolojinin verilerine göre yorumlandığında hiyerarşik yapı, benlik yitimi, emir-komuta ilişkisi, iktidarın gizemli yapısı, skolastik düşüncenin hâkim kılınması, biz ve onlar ayrımı gibi kavramları karşımıza çıkarır.
Bodrum katında iki yatağın olduğu bir oda, mutfak ve lavaboya giden bir kapı, sağda bir koridora açılan kapıdan oluşan bir mekân iki kiralık katilin aldıkları iş için bekledikleri yerdir. Bodrum katın mekân olarak seçilmesi Ben ve Gus’un bağlı oldukları şebeke/yapılanma içindeki konumunu göstermeye yöneliktir. Kiralık katil oldukları için alınan emri yerine getirirler, emri sorgulama gibi bir seçenekleri yoktur; bu seçenek devreye girdiğinde alttan üste doğru devredilmiş iradeyle içinde bulunulan gerçek çatışmaya başlar, oyun bu denklem/denge üzerine kuruludur. Bekleme sürecinde Ben gazete okuyup ilginç bulduğu haberleri Gus ile paylaşır. Bu sırada Gus lavaboya gider ve rezervuar kolunu çektiğinde su sesi duyulmaz. Oyunun ilerleyen bölümlerinde rezervuarın iki karakterin iradesi ve eylemi dışında “kendiliğinden” çalışması ve su sesinin odaya ulaşması görünmeyen bir elin ve/veya otoritenin alttakiler üzerindeki yetkisini gösterir. Bu bağlamda bu hiyerarşik yapının sembollerinden biri rezervuardır. Gus bu durumu sorgulayan bir sohbet başlattığında Ben’in tepkisi “Şamandırası bozuk ondan.” (Pinter, 2013: 11) şeklindedir, rezervuarın kendiliğinden çalışması bile Ben için sorun teşkil etmez. Gus içinde bulundukları çalışma şartlarını sorgulamaya başladığında ve kendine zaman ayıramadığından bahsettiğinde Ben’in tepkisi bu işi haftada bir yaptıklarına yöneliktir fakat Gus “Evet ama her an çağrılmaya hazır, tetikte beklememiz gerekiyor. Her an çağrılabileceğin kaygısı ile evden ayrılamıyorsun ki.” (Pinter, 2013: 13) cümlelerini kurar. Hiyerarşide en altta yer alıp emirleri uygulamakla görevlendirilen karakterlerin bedeni ve zamanı da otoritenin kontrolü altında kolonileşmiştir. Her an çağrılacakmış gibi evde bekleme hâli bedenin ve zamanın otoriteye iradi açıdan teslim edilmesidir.
Gus; yatak çarşaflarının yeterince temiz olmadığından, kendilerinden önce başkalarının burada kaldığından, çay demlemek için kibrit bulamadığından şikâyet eder fakat Ben yine bu durumların sorun edilmemesi gerektiği yönünde karşılık verir. Gus’un tepkilerini yatıştıramayınca gazetedeki spor haberlerini okumaya başlar. Dışarıya açılan sağ kapının altından içinde kibrit olan bir zarf atılır ama bunu kimin attığı bilinmez. Aslında burada örtük bir ileti söz konusudur: İki tetikçi otorite tarafından her an izlenmektedir. Atılan zarf hem Gus’un tepkilerini yumuşatmaya hem de iki tetikçinin denetim altında olduklarını fark ettirmeye yöneliktir.
Efendi-köle diyalektiğini çağrıştıracak şekilde iki tetikçi arasında da adı konulmamış bir hiyerarşi söz konusudur. Ben çay demlemesi için Gus’a komut verir, kendisinin daha kıdemli olduğunu söyler. Kıdemden doğan emretme “hakkını” Gus’a hatırlatmasının onun iyiliği için olduğunu söyleyip rıza mekanizmasını işletir. Gus’un huzursuzluğunun sorduğu sorularla açığa çıkması karşısında şu diyalog geçer:
“BEN: Hiç banan sorular sormazdın sen. N’oluyor sana böyle?
GUS: Sadece merak ediyordum…
BEN: Merak etmeyiver. Yapacak bir işin var. Neden işini yapıp çeneni kapatmıyorsun?” (Pinter, 2013: 21, 22)
Bu konuşmanın devamında Gus, Ben’in bildiğini düşünerek, o gece kimin geleceğini sorsa da Ben konuyu sürekli değiştirir. Bu noktada Wilson diye bir karakterin gelip gelmeyeceği konusu geçer fakat o sürekli gelen biri değildir, sadece mesaj yollama ihtimali de vardır. Wilson’ın hiyerarşide iki tetikçinin üstünde konumlandığının ipucu verilir. Gus, bulundukları mekânın Wilson’a ait olduğunu ve bu yüzden ocakta gaz olup olmadığını kontrol etmenin de onun sorumluluğunda olduğunu dile getirir. Ben ise yine hiyerarşiye uygun davranıp Wilson’ın bu yeri kiralayabildiği ihtimalini söyleyerek onu savunur. Gus, bu kiralanan yerlerde cinayet işlendiği hâlde kimsenin gürültüden şikâyet etmediğini hatta onun yüzünü bile gösterme zahmetine çoğu kez girmediğini söylese de Ben, onunla iyi geçinmek gerektiği uyarısında bulunur. Gus’un aklını karıştıran, onda merak duygusu ve şüphe uyandıran her ifade Ben tarafından bastırılmaya çalışılır. Bu bağlamda içinde bulundukları yapılanmaya en bağlı karakter Ben’dir, gerçeğe yabancılaşmıştır. Gus, sistemin dışına çıkarılma riskiyle karşı karşıyadır.
Yakın zamanda kendilerine verilen bir “iş”, bir kadına işkence edilip onun konuşturulmasıdır. Bu olay Gus’u etkisi altında bırakmıştır. Bu konuda Wilson’a yönelteceği soruları olduğunu söyler. Etrafın kirlendiğini fakat sonrasında o mekânı kimin temizlediğini merak eder. Ben’in şu ifadesi hiyerarşik yapılanma ve işleyiş hakkında daha net veriler sunar:
“BEN: (Acıyarak) Budala. Bu örgütün tek hücresi biz miyiz sanıyorsun? Biraz kafa çalıştır. Her iş için ayrı departmanlar var.
GUS: Nasıl? Temizlikçilr filan mı?
BEN: Geri zekâlı!” (Pinter, 2013: 25)
Oyun, bu diyalogdan sonra yeni bir aşamaya geçer. Duvardan bir gürültü gelir, ikinci kattan (Bu aşamada ortaya çıkıyor) kafe ve restoranlarda kullanılan git gel dolap iner. Bu, duvarın içine konulup yemek yenen yerle mutfak arasında sipariş taşıyan bir mekanizmadır. Kiralanan bu mekânın önceden kafe olarak işletildiğini düşünürler. Git gel dolabın içinden yiyecek ve içecek siparişi çıkar. Ellerindeki bir paket çayın bile yukarıya gönderilmesi istendiğinde Gus bu duruma karşı çıkar ama Ben, zaten ocağın gazının kesik olduğunu ve çayın kendilerine faydası olmadığını söyleyip yukarıya göndermeleri gerektiğini söyler. Gus, üst kattakilerinin onlarla alay ettiğini ve gazı açmak için bir lira göndermeleri gerektiğini ifade eder. Yukarıdakilerin istekleri Ben’in dayatmaları sonucunda karşılandıkça daha çok sipariş gelir fakat ellerinde bu istekleri karşılayacak malzeme yoktur. Ekler pasta istendiğinde Gus, sakladığı bir ekler pastayı Ben’e verir. Ben bu duruma şaşırır, Gus ise bira içerken yemek için sakladığını iddia eder. Hiyerarşik yapılanma alt-üst kat ayrımıyla sembolleştirilir. Üst kattakiler; talimat veren, istekte bulunan, isteklerinin karşılanmasını dayatan konumdadır. Alt kattakiler; verilen emirleri sorgusuz sualsiz yerine getirmek, yaptıkları işle ilgili soru sormamak, hiçbir bilgiyi üsttekilerden ayrı tutmamakla mükelleftir. Bu bağlamda Gus’un ekler pasta saklamasına Ben’in şaşırması ve bunu unutmayacağını söylemesi iki karakter arasındaki yarılmayı daha da derinleştirir. Git gel dolap çalışmaya devam eder, tetikçilerin katında/mutfağında bulun(a)mayan lüks yemek siparişleri gelmeye başlar. Alttakilerin karşılayamayacağı isteklerin dayatılmasında psikolojik bir süreç vardır: Gus’un “düzeni” bozma eğilimine girmesi karşısında üsttekilerin en etkili taktiği en iyi savunmanın saldırı olduğunu hayata geçirmesidir. Bu lüks ve ağır istekler alttakilerin direncini kırıp iradelerini silikleştirmeye yöneliktir. Düzende oluşacak bir açığın önüne geçmek için hiyerarşinin tabanı konsolide edilmeye çalışılır. Tetikçilerin, üst kattakilerin isteklerini yerine getiremeyeceklerini dile getirememesi yetersizlik duygusuna yol açabilir. İktidar ile kitle arasındaki ilişki bu tür uygulamalarla sürdürülür.
Ellerinde yiyecek kalmadığı hâlde yiyecek siparişi bildiren notların git gel dolap aracılığıyla yukarıdan gönderilmesi karşısında Gus “Yukarda oturup buradan oraya hâlâ yiyecek bir şeyler gönderebileceğimizi beklemiyorlar değil mi? Bu anlayışla fazla bir yere varamazlar.” (Pinter, 2013: 35). Bu tepkiyle oyunun son aşamasına geçilir. Tetikçiler ile onlara talimat verenler özelinde üretilen bu tepki özünde katı hiyerarşiye dayalı tüm ideolojik-politik yapılanmaların ve otoriter-totaliter yönetimlerin işleyiş biçimini hedef alır. Bu ifadelerde geçen “anlayış” kavramı yönetme yaklaşımı ve uygulamalarıyla yakından ilişkilidir. Yukarıda oturup “seyretmek” üretim dışı bir konumda yer almayı işaretler. Bu üretmeme gerçeğine rağmen üretenlerin üzerinden geçinip gücü elinde tutmak Gus özelinde kitlede huzursuzluklara yol açma riskini taşır.
Oyunun son bölümünde alt ve üst kat arasına kurulmuş konuşma borusu devreye girer. Gus bu mekanizmayı görünce üst kattakilere tepki vermek ister fakat Ben yine ona engel olur. Üst kattakilerin dediklerine oyunda yer verilmez. Bir aralık Gus gidip boru aracılığıyla sesini/tepkisini üst kattakilere duyurur. Ellerinde bir şey kalmadığını tepkili bir tonda haykırır. Bu cümleler büyük harflerle yazılır. Bu durum karşısında dehşete düşen Ben, tekrar onu azarlar. Sonra birazdan işi “görülecek” kişinin geleceğini ve ne yapmaları gerektiğini cümle cümle söyleyip Gus’a tekrarlatır. Burada emir dili devrededir. O esnada rezervuar yine arıza yapar ve su akıtmama sesi duyulur.
Gus bir bardak su içmek için soldaki kapıdan mutfağa gider. Konuşma borusunu yaklaşan Ben, biraz önce Gus’un yaptığı gibi üst kattakilerin komutlarını tekrarlar: “Evet. Hemen. Tamam. Tabii hazırız. Anlaşıldı. Tekrar ediyorum. O geldi ve hemen buraya iniyor. Olağan yöntemler uygulanacak. Anlaşıldı. Tabii hazırız. Tamam.” (Pinter, 2013: 41, 42). Ben, talimatları aldıktan sonra Gus’a seslenip onun mutfağa geçmek için kullandığı sol kapıya yönelir. Öncesinde kendine çekidüzen verip silahını hazırlar. Sol kapıdan Gus’un, sağ kapıdan “kurbanın” geleceğini beklerken kapı sertçe açılır; Ben silahını kapıya doğrultur, sağ kapıdan içeri giren ise bitkin bir şekilde sendeleyen Gus’tur. Ben, silahını doğrultmuş ve sessiz şekilde Gus’a, Gus da başını kaldırıp Ben’e bakar. Oyun bu şekilde sona erer. Sol kapı mutfakla oda arasında bağlantıyı sağlarken Gus’un nasıl olup da mekânın dışına çıktığı/çıkarıldığı ve bunun ardından sağ kapı aracılığıyla dışarıdan içeriye girdiği belirsiz bırakılır. İktidar ilişkilerinin kamusal hayatın gündelik pratikleriyle yeniden üretilmesi iktidarın “görünmez” duvarlarla zihinleri işgal ettiğini gösterir. Ayrıca oyunun son sahnesinde iki tetikçiden birinin diğerine yönelttiği silahın ateşlenip ateşlenmeyeceği bilinçli şekilde belirsiz hâle getirilmiştir.
Sonuç ve Değerlendirme
Git Gel Dolap oyunu sembollerle inşa edilmiş bir metne dayanır. Bazen kendiliğinden çalışıp bazen arıza veren rezervuar, git gel dolap, konuşma borusu, alt-üst kat, sol-sağ kapı, zarfa yerleştirilmiş kibrit kutusu ve onu kapının altından içeriye atan gizli el, iki kapı, gazete derin yapıyı ve iki tetikçinin bağlı olduğu yapıya ait mekanizmanın işleyişini açığa çıkaran sembollerdir. Öncelikle üst kattakilerin alttakilerden istekte bulunması karşılığından onlara bir şey vermemesi katı hiyerarşiye işaret eder. Hiyararşi; alt-üst, aşağı-yukarı, taban-tavan ilişkisine göre inşa edilir. İki tetikçi “örgütün diğer hücreleri” gibi “bir hücredir” sadece. Hemen her yapılanma gibi gruba kabul şartlarının kullanılması oyunda devreye girer. Oyunun sonuna yaklaşırken gitgide içinden çıkılmaz bir durum karşısında Gus, yıllardan beri bu yapıda olduklarını ve her türlü güven testini başarıyla geçtiklerini fakat mevcut durumlarının iç açıcı olmadığını dile getirir. Bu bağlamda iki tetikçinin bağlı olduğu “örgüt”, belirli testleri başarıyla geçen insanları “eleman” olarak aralarına alıp onlardan “hücreler” oluşturur. Her birimin ayrı iş yapması görev dağılımının uygulandığını ve departmanlar oluşturulduğunu gösterir. Sadece adı zikredilen Wilson hakkında karakterlerin söylediği ifadelere dayanılarak Wilson’ın iki tetikçiden üst bir konumda yer aldığı söylenilebilir. Diğer birimlerin ne iş yaptıkları, “hücrelerin” birbirini tanımaması, üst konumda yer alanların hiçbir şekilde sorgulanmayıp merak edilmemesi gerektiği kitle-iktidar ilişkisindeki gizem boyutunu hatırlatır. İktidar, kitleyi gözetler ve bilgiyi tek elde toplar fakat kitle, iktidar hakkındaki bilgilere vakıf değildir. Bu bağlamda iktidar bileşenlerine rıza gösteren kitle üst konumdakilere yüce-tarihsel-önemli anlamlar ve görevler yükler. Ben karakterinin Wilson’ın işinin başından aşkın olabileceğine yönelik sarf ettiği sözler bu rıza-gizem-anlam yükleme mekanizmasının yeniden üretimidir.
Kitle-iktidar ilişkisinde iletişim kolonileştirilir. Tabandakilerin iletişimini iktidar sürekli denetlemeye çalışır. Kitle-iktidar ileti(şi)mi tek yönlüdür: yukarıdan aşağıya. Bu aşağı yönlü gerçekleşen iletim; propaganda, manipülasyon ve emir diliyle şekillenir. Daha önce değinildiği gibi Wilson her zaman görünmek zorunda değildir, yazılı talimatta da bulunabilir. (Ayrıca belirtmek gerekirse Ben’in Gus’u oyalamak ve gündemi değiştirmek için gazete okuması kitle-iktidar ilişkisinde medyanın yapay gündem oluşturmasının sembolüdür. Bu yapay gündemin en yaygın içeriği spor-futbol haberleridir. Yapay gündemlerle kitlenin zihni çarpıtıldıkça kitle asıl sorunlarını sorgulamaktan uzaklaşır.) Üst kattaki gizemli kişiler git gel dolap aracılığıyla alt kattakilere yazılı sipariş gönderir. Aynı şekilde konuşma borusu devreye girdiğinde üst kattakilerin talimatlarını-emirlerini onaylayacak kadar alttakiler konuşma hakkına sahiptir. Bu da iletişimin etkisizleştirilmesidir. Askerî tarzda ilerleyen iletişimde Ben “Anladım, tamam, anlaşıldı” gibi onay ifadeleri kullanıp kendisine verilen talimatları sesli şekilde tekrarlar ki anladığını, komuta edene bildirip güven vermek ister; üsttekilerin kendisinden beklediği budur. İletişim boyutunda işleyen mekanizmada arıza çıkaran “parça” Gus’tur, oyunun sonunda konuşma borusuna giderek yukarıdakilere tepki verir. Sistem açısından tehdit, artık bastırılamayacak aşamaya geçtiğinden ortadan kaldırılmalı ve sistem olağan işleyişine devam etmelidir. Bu nedenle Ben’in tuttuğu silahın hedefine -“kurban” olarak- Gus getirilir. Ben’in yapacağı tercih, yol ayrımında vereceği karara bağlıdır; silahı patlatırsa yapılanma içinde kalmaya devam edecek, patlatmazsa Gus gibi “kurban” seçilecektir. Bu sembolik sahne, yıkıcı kitle hareketlerinde görülen bir durumla örtüşür: Aynı yola çıkan insanlar önce yapay aile üyelerine dönüşür, günün birinde işleyişteki aksaklıkları eleştiren kişi “hain, ajan, provokatör” gibi ithamlarla suçlu ilan edilir. Bu yaftalama; kişinin aforoz, rencide, infaz edilmesine kadar götürülebilir. Tarihte bu vb. olaylar sık sık yaşanmıştır (Rus eylemci Neçayev’in, arkadaşlarının gözü önünde aralarından birini infaz etmesi gibi), oyunda ise “örgüt içi” infazın çarmıhına Gus gerilmiştir. En başından beri Ben’in tüm talimatlarını yerine getiren Gus, kendilerine verilen son işte sürekli sorgulayıp Ben’in uyarılarını dikkate almamaya başladığından bu durum önce Ben’de, sonra da üsttekilerde huzursuzluğa yol açar. Gus’un Ben ve üst kattakiler ile sınırlandırılmış bir uzamda girdiği çatışma Elias Canetti’nin kitle-iktidar ilişkisini kedi-fare (avcı-av) sembolleştirmesindeki gibidir; Gus, iktidarının bileşenlerinin denetimindedir ve her an sistemin dışına bir “av” olarak çıkma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Av-avcı ayrımı güç dağılımı ve mekân kontrolü/alan hâkimiyetiyle belirginleşir. Tarafların şiddetli çatışmaya girdiği durumlarda elindeki güçle alan üzerinde hâkimiyet kuran taraf “avcıya” dönüştüğünde “av” Gus’un durumunda görüldüğü gibi alay edilen konumuna taşınır.
Sonuç olarak, prototip iki karakter üzerinden efendi-köle, kitle-iktidar, yöneten-yönetilen ilişkilerinin canlandırıldığı Git Gel Dolap oyunu sosyal-politik psikoloji açısından özgün bir metindir. İletiler, semboller aracılığıyla verilip açık bir anlatım tercih edilmemiştir. İki karakterle sahnelenen oyun, karşıt güçlerin iki tarafa ayrılıp uzlaşmaz çelişkiyi açığa çıkarması açısından başarılıdır. Negatif diyalektiği devre dışı bırakan Git Gel Dolap, çelişkinin çözülmesi gerektiği noktasında taraf seçmenin zorunluluğunu ve özgür irade tartışmasını son sahnede vererek felsefi bir zeminde yükselmiştir.
Canetti, Elias. (2016). Kitle ve İktidar. Çev. Gülşat Aygen. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Pinter, Harold. (2013). Git Gel Dolap. Çev. Nihal Geyran Koldaş. İstanbul: Mitos Boyut Yayınları.
Bir Cevap Bırakın