Yaza doğru ilerleyen yapışkan sıcak
Ruhun gözelerinde sühalar,
kan pıhtıları
Kemiriyor efkarımı; git gide kararıyor
Sahipsiz rüyalar asılı pencere
Gölgede güneşlikler
Her gördüğümde teninden bir parça koparıyor
Tanrım bana bir avcı gönder
Önce öldürsün…
Sessiz bir orman, sakin bir nehir
Ya kıyısındayım, ya dağ başında
Zarif bir kadının ayak sesleri parke taşlarında
Işıklı vitrinler karbonmonoksit çukurlarına bakıyor
Kadının omzunda haki bir çanta,
Ölüden yağmalanmış
Gözlerde zaman, dönerek geçiyor
Avını yemekte, nehir kıyısında
Elsiz bir avcı;
Dünyayı taklit ediyor
Öz evladını yiyenin yaşama tutkusu
İnce bellerde kemer,
Ayakkabı Paris sokaklarında
Tanrım al ruhumu da yıka
Dünyanın göz yaşlarında
Önce öldürsün….
Ilık bir nefha yüksek rakımlarda
Üçgül otu, kekik reyhası
Kafeste hürriyet, kafeste avcı
Kafeste bir kuş
Baştan ayağa lâl kırmızı
Kral dişlerinde mavi
Sesinde ahenk, sesinde çağrı
Doruklardan kayalara yankılanıyor
Kaşlar kınalı, gözler sürmeli
Esaretine öz kendini çağırıyor
Nihayet düşün bittiği kafeste
Açmadan gözlerimi
Tanrım beni de uyutsun o aynı seste
Sonra öldürsün….
Bir Cevap Bırakın