Göksun’a… Yağmurdan Önce /Before The Rain/ müthiş kurgusuyla, hayata alegorik bakışıyla, metaforlarla olan anlatımıyla ve anlatımındaki zamansal–uzamsal kırılmalarla, üzerine yıldırım düşse dahi aydınlanmayacak olan iyimser yarı aydınları/mızı/ bile ürpertecek, en azından kuşkuya düşürecek olan, belki de hayatın tek gerçek olgusu ‘yazgı’yı, onun “sözcüklerle”, “yüzlerle”, “resimlerle” olan sarmal ilişkisini, belleklerimize bir daha hiç silinmemecesine kazıyan bir...
Son Yazılar:
Kişisel Gelişim Dayatmasına Romanla Meydan Okumak
“Sonsuzluk Kapanı” – Gerçeğin Sınırında Bir Polisiye
“Ah İstanbul!”: Halis Karakurt’un Neşeyle Boyanmış Şehri
Tozla, Tortuyla, Zarafetle: Murat Batmankaya’nın Kırılganlık Atölyesi
ATTİLÂ İLHAN’IN VEFATININ 20. YIL DÖNÜMÜNDE “YAŞ KIRKTAN YUKARI” ŞİİRİ KENDİ SESİNDEN İLK KEZ YAYINLANDI
Güz Çiçekleri Kurudu Ankara’da (Şiir)
TOKYO MONOGATARİ VE BANSHUN
GÜNDÜZ APOLLON GECE ATHENA
Sosyal Medya Kendi Kast Sistemini mi Yarattı?
HB Art Gallery, Yeni Mekânında Sanatın Vitesini Yükseltiyor
Galeri Kev Açılış Sergisi
EVİN’den Hakan Gürsoytrak Sergisi: Velhasıl
AĞAÇLAR VE BAHÇELERİMİZ NEDEN BU KADAR ÖKSÜZ?
Bir Rosselini Kabusu: Stromboli
EKLİTERA Tozan Alkan seçiciliğindeki Eylül şiirleri
2024 Nobel Edebiyat Ödüllü Han Kang’dan Yeni Roman: Yunanca Dersleri!
Beşinci Rüya: Hayatın Normal Yasaları (Şiir)
BİR ŞEYİN TAVI GEÇİNCE (ŞİİR)
NEW YORK’TA DUVARDAKİ KAN
Kategori: Vizör
ŞİİR-SİNEMA ya da ADLANDIRMA-DEFORMASYON
Gizem’in adına ve söz ile zenginleşen her şeye… “Bizi çevreleyen şeylere, onlara isim verdiğimiz ve ötelerine geçtiğimiz ölçüde tahammül ederiz.” Cioran “Bir düş görüyorum ya da gözlerim açık, hayal kurduğum bir şeyin beni alıp götürmesine izin veriyorum ve daha sonra, bir sözleşme imzalayarak, biraz tahta, iki güzel kız ve bir çift projektör ile bu fantezimi...
Don Kişot’u Dirilten Adam!
“Ben Don Kişot, Don Kişot’u öldüren adam! Çeyrek asır önce dünyaya, çevrilmek için geldim!” Terry Gilliam’ın Don Kişot’u Öldüren Adam’ı kuşkusuz bu sözlerle başlamıyor fakat filmin yılan hikayesine döndüğü, çekimlerinin ancak yirmi beş yılda tamamlandığı ve bu bakımdan magazinel bir değer kazandığı da gerçek… Bununla birlikte film de gerçekle hayalgücü arasında gidip gelen yapısını tam...
DÜNYA[LARIMIZ]DAN BİR AKTÖR GEÇTİ: TURAN ÖZDEMİR
2014 yılıydı. Yönetmen dostum Durmuş Akbulut ilk uzun metraj filmi, Bekçi’yi çekecekti. Senaryo, yer/mekan, oyuncular üzerine uzun uzun konuşuyorduk. Aklında filmin sadece bir tek sahnesinde olmayan, diğer bütün sahnelerinde oynayacak bir oyuncuyu arıyordu. Durmuş’un aklından geçen oyuncular vardı. Ama aklına bir türlü, ‘Bekçi’ karakterine uygun bir oyuncuyu tam olarak oturmuyordu. Bir gün Durmuş telefon edip,...
Ferit, Seyit, Bit; Bir Tarık Akan Hikâyesi
Sinema sanatının edebiyat ile ilişkisi daima çift yönlü olmuştur. Uyarlanan edebi metinlerin okur-seyir bakışında zenginleşen tarafı, yoruma açıklığı ve her uyarlamanın özgün, yazılı esere uyumu, bir sonraki uyarlamaya dek tetikte bekleyen sinemacıları kışkırtması en belirgin ilişki biçimini tarif etse dahi bir diğer yön, “aksi yön” sinemadan edebiyata geçiştir. Sinemacılar aynı zamanda yazardırlar. Senaryo metinleri -yeğin...
Güvencesiz Aylağın Kentte Sürüklenişi: “JIAO YOU”
Kent mekânının tarihsel uzamını belirleyen koşullar sermayenin akış sürecinden müstakil değil, bilakis sermayenin devir hızının gerektirdiği ihtiyaçlar doğrultusunda yürürlüğe girerler. Sermayenin soyut uzamının ihtiyaçları doğrultusunda mekânın değişmesi ve dönüşmesi, kent mekânının kendine özgülüğünü ortaya koyan ve diğer mekân mefhumlarından farklılaştıran unsurdur. Kapitalist birikim için elverişli olan bir yer, söz konusu uzamın ihtiyaçları doğrultusunda muhtelif engelleri...
Pokot: Hayvanların Ruhları Yoktur…
Nobel ödüllü Polonyalı şair Wislawa Szymborska’ın şu dizeleri: ‘’İlkbahar olacaktı yolunda, ve mutluluk da, öteki şeyler arasında. Korku dağları ve vadileri terk edecekti. Gerçek yalanın hakkından gelecekti. Bazı felâketler hiç yaşanmayacaktı bir daha savaş gibi ve açlık gibi ve ötekiler gibi. Bunlara saygı gösterilecekti: Savunmasızların savunmasızlığına, güvene ve benzeri şeylere.’’* Doğa ve insan arasındaki savaşı...
ONA BİR KANAT VER UÇACAK BAŞKA YERİ YOK!
Küçükken, bir şeyin uçabildiğinden emin olduktan sonra yere de inmesini bekleyen bir talebi olur insanın. Büyüdüğünde bunu bindiğin uçaklardan beklersin. Çocukken güvercinlerden ve uçurtmalardan… Kızıltepe’de tek katlı evlerin yaygın olduğu çocukluk dönemlerimde güvercin besleyen çok kişi tanırdım. Güvercin merakı denilen şeyde tam olarak neyi merak ettikleriyle ilgili bir fikrim hiç olmadı. İlgimi çeken şey, en...
Hakaret: Biraz daha empati
‘Harese nedir? Bilir misin oğlum? Arapça kökenli bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır...
Ahlat Ağacı: Herzenciliğe Giriş!
‘‘Olay, suçlu olanların açığa çıkarılamaması nedeniyle Allah’a, dosya ise halledilmiş sayılarak arşive havale edildi. Tutanak’’i (Herzen’in Suçlu Kim romanının girişi) Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Ahlat Ağacı’nı ele alacağım bu yazıda ilk iş olarak başlığı açıklamak durumundayım. Neden ‘‘Herzencilik’’ dedim? Hayli kişisel bir mesele… Daha doğrusu öznel bir çıkarsama… Kış Uykusu’nu izledikten sonra hislerim arafta...