Önce biraz kişisel bir şey. Uzun zamandır yazı yazmıyorum, değişik nedenleri var: Dikkat dağınıklığı, her yazılan şey hakkında aşırı polemiklere boğulma, dünya siyasetinin saçma sapan bir hal alması vs… Pek anlamı yok gibi hissediyorum bazen yazmanın. Uzun bir yazı için klavye başına oturup notlarımıza göz atmaya başladığımız anda birilerinin zaten yazacaklarımızın önemli bir kısmını yazacağını...
Son Yazılar:
Hologram Etler
BİR KAR GECESİ (ÖYKÜ)
Sinemanın Sırları: Louis Malle
AŞK’IN KANAYAN HİKÂYESİ
Hasan Kıran’ın “Abuzambak” sergisi Brieflyart Galeri’de
Beyoğlu Film Günleri başladı
Yeni Dalga’nın Büyükannesi: Agnes Varda
KAÇ DUA BAĞIŞLATIR (ŞİİR)
“Arkası”–Nihat Özdal ve Ebru Ceylan’dan Fotoğraf ve Metin Arasında Bir Diyalog
RESSAM – TASARIMCI ROZA TULGA İLE SÖYLEŞİ
LABİRENT SANAT’TAN YENİ SERGİ “SUPERNATURA”
Hüzün Boşluğunda Bir Dünya: Kazan mı Yoksa Kaynayan mı?
Elif Karaosman: FIRTINAYI HİSSETMEK
SIR: WERNER HERZOG – SİNEMADA GERÇEKÇİLİK
İdeolojik Bir Tekrarın Kurgusu: Tienanmen’de İsyan
BENTO’NUN TUHAF HUYLARI
“SOLO BOTTER: BURHAN UYGUR” SERGİSİ, CASA BOTTER’DE ZİYARETE AÇILDI!
Adorno’yu Yanlış mı Anladık? Eleştirel Teorinin Günümüze Etkisi
MARILYN MONROE’NUN ETEĞİ NASIL ÇEKİLDİ?
Kategori: Genel
Zygmunt Bauman: Akışkan Modernite ve Belirsizlik Üzerine (2010) | Türkçe Altyazılı (Eng Sub)
Özellikle “akışkan” toplum, gözetim, korku ve aşk gibi irdelemeleriyle modernite üzerine eğilen, postmodern felsefenin önemli isimlerinden olan filozof ve sosyolog Zygmunt Bauman, kendisiyle 2010 tarihinde yapılan bu söyleşide gelişimin ilerleyen bir düz çizgi olmadığını, sarkaç gibi olduğunu söylüyor ve insanların eskiden güvenlik için özgürlüklerinden vazgeçtiğini, daha sonraysa özgürlükleri için güvenliklerinden vazgeçtiğini belirtiyor. Bununla birlikte, son...
Denizkızı Sizi Çağırırsa
Denizkızı çağırdı mı, gitmemek hiç olmaz! Sonra gücenir ve kalbi bir kırılır ki, denizkızı bunu asla unutmaz. Bazıları da çok kindardır, intikam ateşiyle tutuşup tavada istavrit gibi çıtır çıtır kavrularak, denizin serin sularında yanar. O yüzden, elde edemedikleri gemicilerin teknelerini batırana kadar dümen suyundan ayrılmazlar… Denizkızının çağrısını ancak deli divane olmuş denizciler duyar; salt onlar...
Efesss… Muhafazakarlık bu kapağın altında!
2012 yılından “buz” gibi bir hatırlatma… Kars’taki heykel, İskender Pala’nın muhafazakar sanat manifestosu, tiyatrolar ya da genel anlamda muhafazakarlaşıyoruz saptamaları derken bu hafta sonu bir “muhafazakar devrim” yaşadık arkadaşlar. Elbette birçok insanın ilgi alanına girmese de, duymasa da hatta eleştirel baksa da yaşananlar öyle kolay yenilir yutulur cinsten değil ve olmayacak da. Önce Yeşilay’dan Efes...
Gıda soylulaşırken
Bugün biraz somut siyasetten uzaklaşıp yemek yazmak istiyorum. Biliyorsunuz yemek yazarlığı ya da gurmelik apayrı bir alan. Elbette bir Vedat Milör şıklığı yok bende ama Antepli bir etobur olarak yine de deneyeyim. Lezzetli, organik gıdalardan bahsedeceğim aslında. Bir zamanlar hemen her haneye ulaşan lezzetli fasulyeden, sadece biriyle ekmeği yuttuğunuz domateslerden, yeşilliklerden ve ilaç kokmayan etlerden.Farkında...
Antropoloji Buluşmaları Başlıyor!
“2017 yılının Şubat ayında düzenlemeye başladığımız “Antropoloji Buluşmaları” bu sene de devam ediyor. Antropologlara, antropolojiye ilgi duyanlara ve çeşitli konulara kültürel, sosyal bilimsel açıdan bir bakış yöneltmek isteyen herkese açık olan bu buluşmalar kapsamında geçtiğimiz sene verimli, zenginleştirici toplantılar gerçekleştirdik. Değerli konuklarla birlikte antropolog olmanın nasıl bir deneyim olduğundan bahsettik, sorunlarını ele aldık, sosyal medya...