Terk edilmiş Ezîdî mezarları gibi beklemekte çatlayan taş
çemberini çizmiş gün doğumuna kalmamaya kararlı
su kurumaz saklanır bir buluta. Bil– ki oradadır ışık
yağmur ve gökkuşağı hatta umut. Oradadır, şu dağların
ardında. Yola çık boyun eğme!
Gözleri beyaz bir tanrıya kanmış küçük bir çocuksun
çalınmış yılların, haraca bağlanmış bir ihtiyarsın
tuz için değil, merhaba demek için çal kapılarını. Anlat
başka mümkününü, kırılıp dökülme. Ölmek de olası
sakın ha boyun eğme!
Geçtiğin tümsekler, çukurlar, yer çekimi, cezaevleri,
koğuşlar, devlet parasız yatılı ranzaları yahut yetimhaneler,
sakal tıraşı olmuş sabahın körü, kendine sığınmacı,
özgürlüğe kaçak yolcular, tomalar. Ki kral çıplak! İnsan ki
kötücül bir huy var köklerinde durdukça çoğalan, azgın, bitimsiz.
Ama sen vazgeçme. Diren ve boyun eğme!