Aralık ayının son demleri. Hava aynı hep. Açık. Berrak. Lodos. Dalga. Eski bir radyom var. Ondan başka hiçbir şeyim yok sürekli dinlediğim. İnsan alışkanlıklarından vazgeçemiyor. Zaman zaman zihni karışıyor onun da benim gibi. Az önce aniden değişiverdi sürekli dinlediğim radyo kanalı. Yerini alaturka parçalara bırakarak… Hep aynı teraneler… Bazen bıktırıcı oluyor, bazen de devam edip...
Son Yazılar:
Kişisel Gelişim Dayatmasına Romanla Meydan Okumak
“Sonsuzluk Kapanı” – Gerçeğin Sınırında Bir Polisiye
“Ah İstanbul!”: Halis Karakurt’un Neşeyle Boyanmış Şehri
Tozla, Tortuyla, Zarafetle: Murat Batmankaya’nın Kırılganlık Atölyesi
ATTİLÂ İLHAN’IN VEFATININ 20. YIL DÖNÜMÜNDE “YAŞ KIRKTAN YUKARI” ŞİİRİ KENDİ SESİNDEN İLK KEZ YAYINLANDI
Güz Çiçekleri Kurudu Ankara’da (Şiir)
TOKYO MONOGATARİ VE BANSHUN
GÜNDÜZ APOLLON GECE ATHENA
Sosyal Medya Kendi Kast Sistemini mi Yarattı?
HB Art Gallery, Yeni Mekânında Sanatın Vitesini Yükseltiyor
Galeri Kev Açılış Sergisi
EVİN’den Hakan Gürsoytrak Sergisi: Velhasıl
AĞAÇLAR VE BAHÇELERİMİZ NEDEN BU KADAR ÖKSÜZ?
Bir Rosselini Kabusu: Stromboli
EKLİTERA Tozan Alkan seçiciliğindeki Eylül şiirleri
2024 Nobel Edebiyat Ödüllü Han Kang’dan Yeni Roman: Yunanca Dersleri!
Beşinci Rüya: Hayatın Normal Yasaları (Şiir)
BİR ŞEYİN TAVI GEÇİNCE (ŞİİR)
NEW YORK’TA DUVARDAKİ KAN
Yazar: Jale İris Gökçe
TERRA’YI ANIMSAMAK
Anatolia. Bir kadim ana kara. Anımsadığım bir geçmiş. Terra Toria. Güzel bir şarkı. Helen. Gidecekmiş gibi… Bakış. Sanki göz açıp kapayıncaya kadar, tarih sahnesinden silinivermiş kadim uygarlıklar. Çorak ve kıraç topraklar, uçsuz bucaksız. Kurumakta olan susuz bedenler. Susmuşlar evini tıka basa doldurmuş olan. Yürüyorum. Barbaros Bulvarında. Vedat Örs atölye sergisi için. ‘Terra’ için. Düşünüyorum. Bu...
ZIRDELİ KÜLTÜ MÜ POLİFONİK BİR ETKİNLİK Mİ?
Post-antroposofik yaklaşımları irdeleyecektim. Ama emojilere hapsolmuş “özgür” yaşamlarımız, ihtiyaçlar hiyerarşimizi yeniden sorgulamaya itti beni! Maslow amca yaşasaydı küplere binerdi herhalde bu müdahalemden. Asosyal medyadan bahsediyorum pek tabii. Polifonik bir etkinlikteyiz. “Ambivalent” bir bağlanmadan ne beklenir ki zaten! Dumura uğratır. Parçalar, böler, yakar, yıkar! Günlük rutinden, inanç sistemlerine… “Yüksek değerlere sahip bilge ve dengeli bir insan...
BİENALLER VE PARALELLER
Sıradan bir günün akşamında, gün batımına az kala, soluklandığım bankta, on dokuz suları, unutulmuş bir dergiyle birlikte oturduğumu fark ettim. Evirdim, çevirdim. Öteden beri kültür-sanat yazıları ilk göz attıklarımdandır. Küçük puntoyla yazılmış kısa bir yazı gözüme çarptı. … bienaline paralel bir sergi-etkinlik haberi kaleme alınmıştı bir sanat yazarı tarafından. Başka bir yerde, bir başkasından, neredeyse...
BİR ÖLÜM ŞARKISI MIRILDANMAK
Yaslı mıyım? Hayır! Sonsuz kere hayır! Hiç siz gördünüz mü, her an ölürken yas tutulduğunu? Cesaret istiyormuş bazı şeyler; yaşama sıkı sıkıya sarılmak, mücadele etmek, ilerlemek, kazanmak… Peki ya tersi? Bunların hiçbirisini yapamamak? Cesaretsizlik? Okunmaması esamesi cesaretin? Büyük bir özgürlük değil mi? Bütün bunlardan azade olmak… Düşünün; büyük bir krematoryumun önündesiniz. Birazdan mı...
Ehl-i tenkite dokunuyorum ve de kutsal “sanatçıya”. Affola!
Farkında mısınız? Son yıllarda uydurulmuş fiyakalı meslekler büyülüyor nedense. Altını doldurmadan, kaçarken göçerken, emek harcamadan sadece “ol!” denildiğinde oluveriyorlar. Bunları ‘olduranlar’ da yaşını başını almış kişiler olarak, başlarını yastığa koyup rahat uyuyabiliyorlar mı merak ediyorum! Büyük “sanatçı -ların” arzuhalciliğine soyunan sanat yazarlarının bazıları oturup düşünsünler ağlanacak hallerine. Karıştırıyorlar kendilerini herhalde arzuhalcilerin en büyüğü, en ünlüsü...
SUÂL İŞÂRETSİZ DAĞINIK YAZI
Suâl işâretsiz dağınık bir yazı yazmak istiyorum. Sadece kendime bir suâl işâreti koyarak:) Yazı; bana gülümsemeli:) Asık suratlı yazıları hiç sevmem. Mır mır etmemeli. Büyülemeli, süssüz bile olsa. Sahici. Soğuk sesli ve solgun değil. Canlı, capcanlı. Yazı, nihavent yalnızlıkta okunmalı. Almalı ellerine sesimi. Hissettirmeli kokusunu belli belirsiz. Yamuk bakmalı. Bağırmalı. Issız bir melankoli ...
SANATIN TERAPİSTİ KİM OLACAK?
Çok üzünçlüyüm. Anlatacağım… Ama önce Çengelliköyden kartona bir çay alayım. Başka bir şey de satmıyorlar burda zaten. Ne çaya batıracağım enfes kokulu bir bisküvi ne de başka bir şey. Gün işbaşı yapmak istemiyor sanki. ‘Lâcivert’te uyuyakalmış gibi. Hava sisli, sessiz. Gemiler de mahmur. Elimdeki eski kitabı rastgele açıyorum. “Nereye gidersen git, dertlerin de seninle gelir”...
CATTELAN’IN MUZU MAZİDE Mİ KALACAK?
Sansasyonel “sanatçı” Cattelan ile ilgili gerek Anna Sansom’un 8 Temmuz 2022, gerekse Gareth Harris’in 11 Temmuz 2022 tarihli haberleri önüme düştüğünde derin bir soluk aldım. Kısaca aktarayım: Konu Amerikalı sanatçı Joe Morford’un Miami’deki bir federal mahkemede sanatçı Cattelan’ın “Comedian”ının kendi eseri olan koli bantlı “Banana & Orange”ın telif hakkını ihlâl ettiği iddiası ile açtığı dava ...
ŞİDDETE RANDEVU!
E.E. Cummings’in “I Carry Your Heart with Me” adlı şiiri duruyor bir süredir önümde. Bu şiirle ilgili yazacaktım. Ülkemizin yetiştirdiği değerli bir kardiyoloğun ölüm haberini alıncaya kadar. Bir cinayet yine! Konya Şehir Hastanesi’nde. Kardiyoloji uzmanı Dr. Ekrem Karakaya bir güvenlik görevlisi tarafından, hem de bir başka hastane güvenlik görevlisi tarafından silahlı saldırıya uğradı. Bir ‘sağlık...