Yapay zekâ ve sanat ilişkisi üzerinde araştırmalar yaparken Türk sanatçıların da yapay zekânın sanatta kullanımı konusundaki yaklaşımını da öğrenmeye çalışmaktayım. Bazı sanatçılarla yapay zekânın sanatla ilişkisi üzerine karşılıklı konuşmaktayım. Bu çalışma kapsamında öncelikle Yücel Dönmez ile bir söyleşi gerçekleştirmeyi planladık. Karşılıklı olarak gidip gelen soru cevaplardan sonra bir söyleşi metini oluştu. Bu söyleşi metnini yayınlamak yerine bir düz metin olarak yayınlamanın daha da etkin olacağı ve yapay zekâ sanat konusunda önümüzdeki dönem yapay zekâ üzerinde yapılacak sanat tarihi yazıcılarına önemli bir başlangıç izi bırakabileceği düşüncesine ulaştık.
Buradan hareketle öncelikle bu yazının;
. İlk bölümünde Yücel Dönmez’in kendi kaleminden yapay zekâ-sanat ilişkisi hakkındaki kişisel düşünceleri,
. İkinci bölümde de Yücel Dönmez üzerinde yaptığım incelemeler sonucunda; sanatçının yapay zekâ sanata bakışını,
Paylaşmaktayım.
- YÜCEL DÖNMEZ GÖZÜNDEN YAPAY ZEKÂ – SANAT İLİŞKİSİ:
Aşağıdaki “Yücel Dönmez’in Yapay Zekâya Bakışı” başlıklı metin Yücel Dönmez’in yapay zekâ sanat konusunda kendi düşüncelerinden oluşmaktadır. Dijital sanattın ülkemizdeki öncülerden olan Yücel Dönmez’in yapay zekâyı sanata bakışını daha detaylı anlayabilmek için öncelikle aşağıdaki video kaydını izlemekte yarar olduğu düşüncesindeyim. https://ai.invideo.io/watch/0nyABxw_A4w
“Yücel Dönmez’in Yapay Zekâ Sanata Bakışı: Görsel sanatlarda Rönesans’tan itibaren kavramlar sürekli ve defalarca değişmiştir. Van Gogh ile başlayan modern sanata geçişin bu günlerde de yapay zekâ ile gündeme oturduğunu görüyoruz. Daha öncesinde 90’lı yılların başında dijital-kolaj sanatının görsel sanatlarda sanat olarak kabul edilmeyeceği görüşünü savunan statükocu sanat eleştirmenleri vardı. Bu eleştirmenlerin yanı sıra da kavramsal sanatı savunan ve kavramsal sanatın tuval sanatını bitirdiğini ileri sürenler sonunda yanıldıklarını anlayabildiler ve bugün kavramsal sanat ve geleneksel tuval sanatı birlikte giderken, sanatçıların, galerilerin ve sanat yatırımcılarının hala tuval sanatından nemalandıklarını görüyoruz.
Şimdilerde ise yapay zekânın görsel sanatlarda egemen olamayacağı yönünde görüşler var ve nedense bu görüşü savunanlara baktığımızda ufak bir kıskançlığın da hâkim olduğunu görülmektedir. 21.Yüzyıl’dayız; kuşaklar değişiyor, yeni kuşaklar ise çağın getirdiklerinden geri kalamıyor ve çağın gelişimiyle birlikte yol alıyorlar. Bugün insanlar zamanın yetmediğinden bahsederken, yakın bir gelecekte zamanın değeri daha bir önem kazanacaktır. Bir görsel sanatçı tek bir tuvalin başında saatlerini veya günlerini harcamaya kıyamayacak; yapay zekâya başvurarak onu bir asistanı olarak kullanacağı yapay zekâ ile yapacaklarını gerçekleştirecektir. Bu şekilde hem zamandan kazanacak ve hem de dakikalar bazen saniyeler içerisinde çok farklı eserler elde ederek ve kendi yaratmak istediği sanatına en uygun olanını seçecektir. Çünkü yapay zekâyı yönlendirecek olan sanatçı, uzun zaman yapacağı araştırma çalışmasını yapay zekâya saniyeler içerisinde yaptıracaktır. Bir yapay zekâ saniyeler içerisinde on binlerce detayı analiz edebilmekte ve sanatçının isteğine göre en uygun olanlarını sıralamaktadır.
Yapay zekâ ile sanat yapılamaz! Geçenlerde bir okul arkadaşım bana sosyal medyada yorum yazmış. Arkadaşımın iddiası ile yapay zekâ ile yaptıklarımın sanat olmadığını ve elime fırçayı alarak gerçek sanat yapmam gerektiğini ileri sürüyor. Kendisi bir grafikerdir, fakat eminim ki; benim kullandığım grafik, 3D programlarını kendisi kullanamıyor. Yaptığı copy ve past grafiği. Bu örneği vermemin nedeni, yapay zekânın uyandırdığı kıskançlık serüvenini vurgulamaktır. Dijital sanata “Sanat değil” yakıştırması yapılırken, sanat fuarlarında bu sanat dalına ayrı bir bölüm ayrıldığını gördük. Demek ki; görsel sanatlarda çeşitlilik sürecektir. Bugünün yapay zekâsı yarınlarda kim bilir çağı nerelere getirecektir? Eminim ki; yapay zekâ da önce sanatta ayrı bölümler ile gündeme gelecek ve daha sonra yapay zekâ görsel sanatların tümüne hâkim olarak sanat dünyasındaki yerini alacak ve böylece sanatçılar da yeni bir çağa atlamış olacaklardır.
Bugün dünyada benim gibi tuval sanatıyla uğraşan ve benim kuşağımdan herhangi bir sanatçının yapay zekâ ile sanat yaptığını duymadım. Belki de bu konuda da bir ilki yaşıyorum. Yapay zekâ ile çalışan on binlerce veya yüzbinlerce genç var, fakat “Sanat eğitimi almış, tuval gibi geleneksel görsel sanatlar ile profesyonel olarak çalışan kendi kuşağımdan bir sanatçı var mıdır?” bunu zamanla öğreneceğiz. Benim yapay zekâ ile sanat üretmem, dijital sanat ile çalışmalarımın bir devamıdır ve 2006 yılında Chicago çağdaş sanatlar müzesi küratörünün müzenin başlıkla kâğıdı ile yazdığı mektubunda; benim 2001 yılında kişisel olarak dijital-kolaj sergisi açmamın çok ilginç olduğunu belirtirken, o tarihte henüz müze olarak kendilerinin dijital- kolaj sanatına etkinlik olarak girmediklerini de ifade etmiş oldu. Bunlar Türkiye’deki sanat piyasasında pek anlaşılamayan sözler olup, hala ülkemizden bir sanatçının dünya çapında yenilikler yapacağı pek kabul görmemekte ve bu çelişkili tavrın dünyada bu tür bir örnek olmadığı için bu sonuca da Türkiye’ye özgü bir sanat piyasası diyebiliriz. Ülkemizden Nobel ödülleri alınıyor, dünya çapında bilim adamlarımız var. Elbette ki; görsel sanatlarda da dünya çapında bir şeyler yapmışızdır ve de yapacağız. Bu yapılanlara önem vermeyenler; biraz kafa yorsalar ve biraz da ceplerini doldurmak veya algıyla unvan yaratmaktan kaçınabilseler bunun farkına varacaklardır. “Dünya sanat tarihinde şu izlerim var?” diyorsam onlar gerçektir. Oturup araştırırsınız; “Neden yabancı sanat uzmanları kabul ediyor da, sizler etmiyorsunuz?” bunun farkına varabilirsiniz. Sanat hayatımın 56. yılı ve Tatbiki Güzel Sanatlardan mezun olmamın, 50. yılı ve bugüne kadar kimsenin izinden gitmedim, kendi sanatımı kendim kurdum ve de çağın getirdiklerinden de hiç bir zaman geri kalmadım. Yenilikçi oldum ve hep bir yeniyi ortaya koyabilmek adına sanat yaptım. Sanata çok önem verildiği bir ülkede doğmamış olmam sanatta yapmış olduğum birçok çalışmanın da güme gitmesine neden oldu. Bugün dünyada yüzbinlerce sanatçının kullandığı “Puuring” tekniğim; 1987 yılında Chicago’daki The Art Institute of Chicago müzesindeki 12 günlük performanslarım ve sonrasında Illinois eyaletinde çalıştığım 70 bin öğrenci ve 20 bin veli ile önce tüm Amerika’ya, sonra da sosyal medya vasıtasıyla tüm dünyaya yayıldı. Pouring adını da muhtemelen benim workshop yapmış olduğum okullardan birinden bir öğretmen vurgulamış. Ben bu tekniği “Contemporary Marbling” olarak adlandırmıştım. Bunu da wikipedi ansiklopedisinden okumuştum. 1995 yılında 11 yıl Illinois eyaleti okullarında birlikte çalıştığım Urban Gateways kuruluşu ile ulusal sanat madalyasın aldığımızda organizasyonun 8 görsel sanatçısından biriydim ve organizasyonun bugün Chicago da 11 okulda bulunan Banner koleksiyonunda da benim imzam bulunmaktadır.
Düne kadar fotoğraf da sanat kabul edilmiyordu? Kavramsal sanatın yeri tuval sanatından çok daha ötedeydi ve kavramsal sanatçılar, görsel sanatlarda ustalığın önemi olmadığını, yapılan sanatta mesaj ve felsefenin ön plana çıktığını savunarak, burada sanatçının ortaya koyacağı fikrin sanattaki fırça ustalığından çok daha önemli olduğunu ve artık geleneksel olarak adlandırılan kuralların kavramsal sanatta geçmediğini ileri sürdüler. Bir kesim görsel sanatlarda desenin önemini vurgularken, güzel sanatlar fakültelerinde desen çalışmaları ve resim çalışmalarının yerini kavramsal çalışmalar almaya başladı. Fotoğraf kamerasının icadından sonra görsel sanatlarda figüratif çalışmaların platformu fotoğraf ile paylaşmaya başladığı da gözden kaçmıyordu. Giderek fotoğraf sanatı görsel sanatlar içindeki yerini sağlamlaştırdı ve bugün bazı müzayedelerden önemli koleksiyonlara giren fotoğraflara çok önemli rakamlar ödendiğine tanık olurken, çok uzun yıllar boyunca boya ve tuval ile yüzeyde çalışmalar yapan sanatçılar fotoğrafın sanat olarak kabul edilemeyeceğini öne sürmüşlerdi. Günümüzde de yapay zekâ; görsel sanatları ciddi olarak zorlamaya başladı. Bugünlerde dijital sanat gibi yapay zekâyı da genelde gençler kullanarak çeşitli görseller elde edebiliyorlar. Bu görseller genelde şaşırtıcı ve olağanüstü görüntüler olabilmektedir. Yapay zekâ ile yapılan videolar; montaj sanatının da ötesine geçerek ve akıl almaz görüntüler ortaya koyarak bir yerde günümüz teknolojisinin tadını çıkarıyorlar. Dün fotoğrafı sanat kabul etmeyen zihniyet, bugün de Yapay Zekâ ile yapılanların da sanat olamadığı iddiasındadır.
Yapay zekâyı benim gibi kendi üslubu ve tekniğine adapte edebilerek, tuval sanatını yapay zekâ ile devam ettirebilen profesyonel sanatçıların yaptıkları bal gibi sanat olarak kabul ediliyor. Bugün asistan çalıştıran sanatçıların eserlerini asistanlar yapıyor, sanatçı sadece eserin bitmiş olanını onaylayarak ıslak imzasını atıyor ve ülkemizde bile bu eserlere koleksiyonerler ve sanat yatırımcıları büyük paralar ödeyerek satın alabiliyorlar. Asistanların yaptıklarını sanatçının eseri olarak kabul edenler, yapay zekâya neden faklı baksınlar? Yapay zekâ ile profesyonel sanatçı ortaya eserler koyuyorsa; o eserler de bir yerde özgünlüklerini korumaktadır ve özgünlüklerini koruyabildiği sürece de o da bir sanat eseridir.
Yakın gelecekte zaman kavramı daha da önem kazanacaktır! Yakın gelecekte insanların zamana olan ihtiyaçları daha da fazlalaşacaktır. O durumda da bir görsel sanatçı tek bir eser için saatler veya günlerini harcamaya kıyamayacak ve fırça ve boya ile yapılacak olan bir esere harcanan zaman Le yapay zekâyı kullanarak harcanılan zaman çok faklı olduğu için sanatçı yapay zekâyı giderek benimseyecektir. Bugün görsel sanatlarda sanatçının neyi neyle yaptığı değil, ne yapmak istediği ve düşündüğünü ne derece sanatıyla ifade edebildiği daha bir önemlidir. Yapay zekâ sanatta ayrı bir rekabet dönemi oluşturacak, sanatçıların çok daha fazla düşünce ve yeni fikirler ortaya koyabilmeye önem vermelerini zorlayacaktır. Yapay zekâ ile yapılan sanat; kavramsal sanatı da geride bırakmakta ve verilmeye çalışılan mesajı da felsefesini çok çeşitli yönleriyle ortaya koyabilmektedir. Çünkü Yapay Zekâ ile yaratılan bir sanat, kısa zaman içerisinde milyonlarca dokümanın ayıklanması sonucu ortaya konulmakta ve bir sanatçının o kadar araştırma yapabilmesi için günlerini ve aylarını harcaması gerekmektedir. Sanatçı yapay zekâyı asistanı gibi kullanır ve fikirlerini, nasıl olması gerektiğini ve daha birçok detayları kapsamlı olarak ortaya koyarak, yapay zekâ ile eserlerini üretir. Bu üretilen eserler; ister özel baskılar, isterse 3 boyutlu printerler ile tutulur sanat eserleri haline dönüştürülür. Bu aşamada sanatçının imzaladığı eserler de yüzlerce çalışma arasından seçildiği için ayrı bir önem kazanır… Yapay zekâ sanatta; program kullanabilmek değil, programı sanatçının kendisine göre yönlendirebilmesi önemlidir. Sanat eğitimi almış ve temel sanat çalışmaları yapmış sanatçılar bu farkı daha kolay ortaya koyabilir. Yapay Zekâ ile sanat yapabilmek için hem sanat, hem de dijital iyi bir eğitim almış olmanın önemi de büyüktür. Yapay zekâ ile sanat üretebilmek için düşündüğünü çok iyi yazıya dökebilmek önemlidir. Düşüncesini detaylı ifade edebilen ve ne istediğini yazarak çok iyi anlatabilen sanatçı yapay zekâ ile tasarladığı eserleri yaratabilir. ”
- YÜCEL DÖNMEZ’İN YAPAY-ZEKÂ – SANATA BAKIŞTAKİ DÜŞÜNCELERİNİN İNCELENMESİ:
Yücel Dönmez ’in çalışmaların her biri sadece bir sanat değil, birer deneyimdir. Çalışmaları gelenekselin moderniteyle yüksek bir teknoloji içinde harmanlanmasının sonucu olup, geçmiş ve gelecek arasında bir köprü kurulmaktadır. Sanatçının eserlerindeki detayları, dokusu ve yapımdaki üstünlüğü; yapay zekâ kullanımıyla bugünün teknoloji imkânlarıyla sağlanan sonsuza yakın seçenek arasından seçilmektedir.
Yücel Dönmez her resim sanatçısı gibi sanat yolculuğuna çizerek başladı. Yücel Dönmez sanatını tek bir teknik veya malzemeyle sınırlamayarak sürekli araştırma yapan kişiliği sonucunda değişim ve yaratıcılıkla dolu bir sanat yolculuğu sürdürmektedir. Yücel Dönmez yenilikten kaçınmak bir tarafa doğrudan yeniliğe açık yelkenlerini inovasyon rüzgârıyla doldurmayı temel amaç edinmiştir. Yücel Dönmez; teknolojinin insan yaratıcılığının yerini almasının imkânsız olmasına rağmen, yapay zekânın bir araç olarak sanatta da kullanılmasının mümkün olduğu ve zamanı geldiğini ifade etmektedir. Bazı sanatçılar yapay zekânın sanatta bir tehdit unsuru oluşturduğu, bazı sanatçılar da yapay zekânın insan yaratıcılığı içermediği için hiçbir şekilde sanat eseri üretemeyeceğini ileri sürmektedir. Yücel Dönmez’e göre yapay zekâ; sanatçının sahip olduğu mevcut ve doğal ifade sınırlarını zorlayan güçlü bir araçtır. Yapay zekânın sanatta bir yardımcı olarak kullanılması o çalışmanın özgünlüğünü bozmaz. Yaratıcı süreçlere yapay zekânın dâhil edilmesi sanatçıya emekle elde edilecek az sayıda ve sınırlı düşünme ve uygulama alternatifi yerine, kısa zamanda çok sayıda ve sınırsız alternatif uygulama imkânı sunmaktadır. İnsan uygulamasıyla tasarımı veya uygulaması imkânsız olan doku ve desene yapay zekâ ile çok kolay ulaşılabileceği için sınırsız tasarım ve uygulama alternatifi arasından sanatçının seçimine imkân sağlamaktadır. Tam bu noktada yapay zekâ bir araç olarak kendi sınırında kalmak zorundayken, sanatçı yaratıcılığı hala süreci kontrol altında tutmaktadır. Sanatçının felsefesi, hayata bakışı, genel ve anlık hissedişleri öznel olduğu için yapay zekânın bunu anlaması mümkün değildir. Yücel dönmez yapay zekâya; sanatını tanımlamak veya sınırlandırmak için değil, tam tersi sanatını geliştirmek için yaklaşmaktadır. Sanatçı; teknolojinin sanatla sağlayacağı işbirliğinin yeni keşiflere zemin hazırlayacağının bilincindedir. Yücel Dönmez’ yapay zekâ çalışmaları; insan ve teknoloji arasındaki çağımızın ilişkisini yansıtır. Teknoloji ne kadar gelişse de sanatın merkezinde insan ruhu ve bu ruhun yaratıcılığı bulunmaktadır. Sanatçı yapay zekâda; sadece salt akıl ve teknoloji ile sanat yapılmayacağını bunun bir ruh ile kavraması gerektiğini ifade etmektedir. Sanatçı en çok kendini bilmesi gerekenlerin başında gelir. Aklın yolu bir derler. Kendini bilmek için akletmek gerekir. Sanatçıdaki akleden kalp devreye girdiğinde sonuçlara varır. Kadim medeniyetimizin kaynakları bize olduğu gibi sanatçılara da; varlığı, kendimizi, hayatı okumamızı ve ruhumuza uyumlu bir hayatı inşa etme gayreti içinde olmamızı salık verir. Bu çabaların yansımasını Yücel Dönmez’in sanatında net olarak görebilmek mümkündür.
Yücel Dönmez yapay zekâ ile sanatı birleştirebilen bir sanatçıdır. Üstelik sanatçı geleneksel teknikleri son derece yüksek teknoloji içinde yeniden yorumlayarak eserlerini ortaya koymaktadır. Sanatçının eserleri kolay ulaşılabilir ve anlaşılır olmanın yanında sanatın parasal değerinin üstünde manevi bir gücü olduğunu gerçek sanatsal ifadeyle izleyicisine vurgulamasıdır. Yücel Dönmez’in bugünkü yapay zekâ çalışmalarının temelinde geçmişten gelen dijital ve kuantum optik sanat çalışmalarındaki tecrübesi yatmaktadır. Sanatçının çalışmaları izleyicide sadece görsel deneyim değil, duygusal yolculuk başlatır. Yücel Sönmez’e göre yapay zekâ; çağdaş sanatı kökten değiştiriyor ve gelecekte hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Netice olarak, sanat; sanatçıya olduğu kadar, sanatsevere de merak etme yükümlülüğü yükler. Yapay zekâ da bir bilimsel merakın sonucu olup, bu teknoloji sanatta yeni kapılar açmıştır. Sadece hissedenler değil, hissin yanında merak edenler yapay zekâ sanatı anlayabilir. Yapay zekâya karşı durmak yerine ülkemizden iyi bir örnek olan Yücel Dönmez çalışmaları aracılığı ile bu yeni sanatı anlamaya çalışmakta yarar olduğu düşüncesindeyim. Bugün için ülkemizde yapay zekâ sanat konusunda çalışan az sayıda sanatçı olsa da; bu güzel örneklerin farkına varıp kıymetini bilmekte yarar bulunmaktadır.
Bir Cevap Bırakın