YENİ SUPERMAN FİLMİ FİLİSTİN YANLISI MI?

Tüm dünyayla eş zamanlı olarak geçen hafta ülkemizde de vizyona giren yeni Superman filminin Filistin sorununa göndermeler ve bu bağlamda Filistin yanlısı bir tutum içerdiğine ilişkin iddialar hem ABD’de hem Türkiye’de sosyal medyada dolaşımda ve Türkiye’de pek fazla yankı uyandırmasa da ABD’de ana akım medyaya dahi bir miktar yansımış durumda.

Öncelikle şunu kaydetmek gerekli ki aslında pek çok filmin, hele Hollywood yapımlarının yapım süreçleri yıllara yayılan süreçlerdir ve sinemada vizyona giren bir filmin senaryosu biz onu sinemada izlemeden birkaç yıl, en az bir-iki yıl önce yazılmış durumdadır. Nitekim senarist-yönetmen James Gunn yeni Superman filminin senaryosunu yazması için Warner Bros. tarafından 2022 yılında, yani Gazze’deki güncel çatışmaların başlangıcından çok önce angaje edilmiş. Dolayısıyla Superman’in konusunun tasarlanmaya, geliştirilmeye, şekillenmeye başlandığı dönemde Gazze’deki güncel insani trajedi henüz başlamamıştı ve filmin konusunun esin kaynakları arasında olması bu yüzden pek olanaklı değil şayet senaryonun en son revizyonlarında araya sıkıştırılıp yedirilmediyse. Ama aslında Filistin sorunu zaten tabii ki son bir-buçuk küsur yıldır Gazze’de yaşananlardan ibaret değil: İsrail’in kuruluşu öncesinde o topraklardan yaşayan Filistinliler’in çoğunun yurtlarından edilmeleri bir yana, (İsrail’in uluslararası camia tarafından tanınan resmi sınırları dışında kalan) Filistin toprakları on yıllardır, neredeyse 60 yıldır İsrail işgali altında.

Peki Superman’de Gazze’deki güncel gelişmelere olmasa da genel olarak Filistin sorununa, Filistin topraklarının İsrail tarafından işgal edilmiş olmasına dair göndermeler gerçekten de var mı sorusunun yanıtı için filmin yalnızca konusuna değil bu konunun perdedeki görsel/işitsel sunumuna da bakmak gerek. Ama ondan da önce hem özel olarak sinema mecrasına hem de genel olarak kurgusal anlatılara ilişkin şu iki gerçeği akılda tutmakta fayda var: Birincisi, sinema, özellikle ana-akım ticari sinema, kolektif bir üretimdir ve auteur kuramının en klasik, dogmatik versiyonlarının varsayımının aksine her film senaristin, yönetmenin, yapımcıların irade ve niyetlerinin karmaşık bir bileşkesini yansıtır; Superman özelinde yönetmen ve senarist aynı kişi olduğundan bu karmaşık bileşke kısmen sadeleşmiş olsa da bu, Gunn’ın özellikle yazım aşamasında senaryo yapımcılar tarafından onaylanıncaya dek yapımcıların süpervizyonu çerçevesinde, en azından son tahlilde onların onayına tabii olacak şekilde çalışmış olması gerçeğini ortadan kaldırmaz Ayrıca yalnızca sinema özelinde değil her çeşit kurgusal anlatı üretiminde yaratıcının mutlak bilinçli olarak göndermeler yaptığını varsayamayız; yaratıcı bazen anlatıya kendisi de farkında olmadan, adeta bilinçaltının yansıması olarak göndermeler işleyebileceği gibi bazen bilinçli olarak işlediği göndermeleri kamuoyu önünde yadsımayı tercih edebilir. Burada temel kriter yaratıcının kendi niyeti değil, hele kendi niyetine dair kendi beyanları kesinlikle değil, üründen yapılacak çıkarsamaların makul olup olmadığıdır.

Superman, ABD’nin müttefiki olduğu kaydedilen Boravia adlı ülkenin Jarhanpur adlı bir başka ülkeyi işgal girişiminin Superman tarafından engellenmiş olduğu bilgisinin ekrana gelen kısa bir yazılı metin ile izleyicilere sunulmasıyla açılıyor. Boravia’nın ABD’nin müttefiki oluşunun vurgulanması, bu işgalci ülkenin gerçek dünyada ABD’nin en yakın müttefiki olan İsrail’i temsil ettiği ve dolayısıyla Boravia-Jarhanpur sorununun Filistin sorununa dair bir alegori olduğu düşüncesini kuvvetli biçimde doğuruyor. Ancak bilahare Boravia’nın lideri perdeye geldiğinde Rusça konuşuyor oluşu bu kez Rusya’nın Ukrayna’ya (tam da 2022’de, yani bu yeni Superman filmi projesinin başladığı yıl gerçekleşmiş olan) saldırısını akla getiriyor. Öte yandan perdeye Jarhanpur halkından görüntüler enstantaneler halinde geldiğinde ise bu ülke halkının bir Üçüncü Dünya ülkesi halkı ‘görünümünde’, muhtemelen Asyalı, hatta belki de Orta Doğulu olduğunu görüyoruz ki bu temsil Rusya-Ukrayna alegorisi seçeneğini de muğlaklaştırıyor. Uzun lafın kısası, Superman’de hem kısmen Rusya-Ukrayna hem de kısmen İsrail-Filistin sorununa gönderme niteliğinde bir olay dizgesi söz konusu. Kanımca Boravia liderinin Rusça konuşuyor olmasına karşın filmin bıraktığı tortunun Filistin yanlısı olmasında ise aslında işgal girişimine dair olay dizgesinden ziyade Superman’in bir hayli hırpalandığı bir dövüş sonrasında ona yardım eli uzatan ve filmin ikinci yarısında dramatik ağırlığı daha da fazla bir sahnede tekrar perdeye gelen bir “sokaktaki adamın” bir falafel satıcısı olmasının belirleyici payı var! Ayrıca bu falafel satıcısının Superman’e yardım etmiş olması, Superman’in Jarhanpur’u kurtarmış olmasındaki munis ama örtük ya da dolaylı olarak üstenci kurtarıcı pozisyonunu dengeleyen ve nötrleştiren bir temsil.

Öte yandan Superman’in konusunun ana ekseni, odağı aslında askeri işgale ilişkin olay dizgesi değil, bu dizge daha çok arka plandaki bir unsur. Superman çizgi romanlarından ve önceki Superman filmlerinin çoğundan Superman’in baş düşmanı olarak tanıdığımız Lex Luthor bu filmde Boravia ile iş bağlantıları üzerinden Boravia lideri ile iş birliği içindeki Amerikalı bir iş insanı konumunda ve ABD yetkililerini Boravia’nın Jarhanpur’u işgalini engelleyen Superman’e karşı kışkırtmaya çalışırken eline hiç beklemediği bir koz geçiyor: Bebekken Superman’i Dünya’ya göndermiş olan Superman’in uzaylı ebeveynlerinin kısmen tahrip olmuş veda mesajının tam deşifresini gerçekleştirdiğinde meğer onların muradının Superman’in dünyanın hakimi olması olduğunu öğreniyor ve bu bilgiyi kamuoyuyla paylaşarak Superman’in gözden düşmesini ve tutuklanmasını sağlıyor! O vakte kadar kendisini iyilik yapmaya, insanları, hatta dünyadaki tüm canlıları korumaya adamış olan Superman ise biyolojik ebeveynlerinin kötücül karakterlerinden ve kendisine dair bu doğrultudaki planlarından böylece yeni haberdar olunca büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor ve kimlik bunalımına düşmenin arifesine geliyor. Bereket Superman’i büyütmüş olan Dünyalı babası ise onu ebeveynlerin çocuklara belli bir donanım sunmakla birlikte nasıl bir insan olacağını insanın kendi yaptığı tercihlerin belirlediğine ikna ediyor. Bu dizge bir yönüyle kan bağı yerine emek vererek büyütenlerin yeğlenmesini öne çıkardığı için son derece pozitif bir yönelim içeriyor. Öte yandan tercihlere belirleyicilik atfedilirken yetiştirilme tarzına aynı ölçüde vurgu yapılmayarak nispeten ikinci plana itilmesi ise ‘insanı koşulların şekillendirdiğinin’ biraz göz ardı edilmesi gibi duruyor.

Her şey bir yana, yeni Superman filmi son derece iyi kalpli, hatta belki sevgilisi Lois’in yakındığı üzere bir hayli naif, dolayısıyla cana yakın bir Superman portresi perdeye getiren ve bu yönüyle dikkat çeken, zaman geçtikçe belki de en çok bu yönüyle anımsanacak bir çalışma. Lois’in son derece aktif bir karakter olarak temsil edilmesi de filmin bir diğer kayda değer yönü. Bu Superman filminin Superman filmlerine getirdiği beklenmedik bir yenilik ise çizgi roman kökenli (*) “süper köpek” Krypto’yu çizgi film mecrası dışında ilk defa bir sinema filminde perdeye taşıması. Krypto’nun “sevimli haşarılıklarını” şahsen yer yer biraz abartılı/zorlama bulsam da Superman’deki mizahın dozu genel olarak yerli yerinde ve kalitesi de kalburüstü. Sonuçta belki Sam Raimi’nin ilk Örümcek Adam filmi kadar insanın içine işleyen ya da Tim Burton’ın Batman filmleri kadar özgün olmasa da Christopher Nolan’ın adeta film noir dokusunda ve tadında başlayıp neo-faşizme demir atan Batman üçlemesinin tam zıt kutbunda bir süper kahraman filmi Superman.

 

(*) Türkiye’de 1979-1980’de Tekofset tarafından yayınlanan Superman dergisinin en az bir sayısında  dergi içindeki ikincil çizgi roman olarak ‘Kripto – Süper Köpek’ başlığı altında yayınlanmıştı.

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.