YENİ ŞİRİNLER FİLMİ VE ŞİRİNLER’İN “KOMÜNİSTLİĞİ”

ABD ile eş zamanlı olarak geçen ay ülkemizde de vizyona giren ve halen sinemalarda gösterimi sürmekte olan Hollywood yapımı yeni Şirinler canlandırma filmi, aslen Belçika çizgi roman mecrası kökenli olan ama 1980’lerde Amerikan yapımı televizyon çizgi filmleri üzerinden küresel popüler kültürün parçası haline gelen bu insansı minik mavi canlılar topluluğunun geçmişine, arka planına dair özgün bir çerçeve öyküyü ilk kez müdavimlerine sunuyor. Şirinler Filmi’nde (Smurfs) bir grup kötü büyücünün ele geçirmeye çalıştığı bir büyü kitabının Şirin Baba’nın emanetinde bulunduğu ve Şirin Baba’nın bu kitabı gözlerden uzak bir diyarda, güvenli biçimde gizleyebilmek için bir ormanın derinliklerindeki Şirinler köyünde yaşamakta olduğu, aslında dünyadaki Şirinler’in bildiğimiz Şirinler köyündeki topluluktan ibaret olmadığı, Şirin Baba’nın kendi köyündeki Şirinler’den de bunca yıl sakladığı bir sırrın açığa çıkması olarak hem izleyicilere, hem de köydeki diğer Şirinlere aktarılıyor. Bu minvalde bu filmde Şirin Baba’nın kardeşleriyle de tanışıyoruz; hatta, Şirinler’in baş düşmanı olarak bildiğimiz Gargamel’in de yine kötü bir büyücü olan kardeşiyle de.

Şirin Baba’nın Gargamel’in kardeşi tarafından kayıp büyü kitabını ele geçirmek amacıyla kaçırılmasıyla başlayan serüvende Şirine, Şirin Baba’yı kurtarmak için kolları sıvayan Şirinlerin başını çekerek ön plana çıkıyor. Bu filmde Şirine’yle birlikte, tabir yerindeyse, başrolleri paylaşan şirin ise İsimsiz Şirin olarak anılan, daha önceki herhangi bir Şirinler çizgi romanı ya da filminde yer almamış olan bir şirin. Şirinler Filmi’ndeki serüven, İsimsiz Şirin’in kendine bir isim “kazanmasının” serüveni ve bu yönüyle A.Z. Kozanoğlu’nun yarattığı (Karaoğlan’ın öncülü) Kaan’ın toyluğunda “isimsiz” bir gençken isminin Kaan olduğunu öğrendiği ilk serüven gibi “isim kazanma” odaklı kimi eski, geleneksel kahramanlık anlatılarını anımsatıyor.

Şirinler Filmi’ndeki canlandırma tarzı, çizgi filmlerle yetişmiş kuşakların tercih edeceği tarzda olmasa da çok fazla sanal görünümlü de değil, adeta Şirinler oyuncaklarının canlandırılmış olduğu hissini veriyor. Filmin doruk noktası ise ikinci yarısındaki kaçma-kovalama sahnelerinden birinde Şirine, İsimsiz Şirin ve diğerlerinin “boyutlar-arası” bir portala girdikten sonra ardı ardına kil canlandırmasından çizgi filme, hatta bu arada bir ara japanime formatlarına geçiş yaptıkları harika sekanslar! Şirinler Filmi sırf bu bölüm dolayısıyla bile izlenmeye değer ki zaten genel olarak da Hollywood yapımı daha önceki ilk iki Şirinler filminden fersah fersah daha hoş bir film (Hollywood yapımı üçüncü Şirinler filmi olan Şirinler: Kayıp Köy’ü [Smurfs: The Lost Village, 2017] kaçırmıştım).

Şirinler Filmi’nin Hollywood yapımı ilk iki film ile yegâne ortak noktası, serüvenlerin klasik Şirinler çizgi romanlarının aksine Orta Çağlar’da değil günümüzde geçiyor oluşu. Bu arada Hollywood yapımı ilk Şirinler filmi olan Şirinler’de (The Smurfs, 2011) Şirinler ABD’ye yaptıkları zoraki ziyarette Amerikan yaşam tarzına hayranlıkla tanıklık ediyorlar, hatta Şirine Amerika’da insanların hep aynı giysiyi giymiyor oluşlarını şaşkınlıkla ve özenerek tespit ediyordu! Bu açıdan Hollywood’un kıta Avrupası kökenli bir ürünü kendi bünyesinde asimile ederken bu ürünün orijinalinde barındırdığı kimi pozitif nüvelerle rövanşist biçimde hesaplaşması söz konusuydu.

On yıllar önce Şirinler Hanna-Barbara yapımı televizyon çizgi film dizisi olarak ABD’ye ilk ithal edildiklerinde Şirinler’in aslında komünist oldukları ve çocuklara gizlice komünizm ideallerini aşıladıklarına ilişkin görüşler ortaya atılmış ve bir hayli ilgi görmüştü. Amerikan kültürel ikliminde daha çok bir teşhir ve suçlama edasıyla dile getirilen bu iddianın ne ölçüde gerçeklik taşıdığını tartışmadan önce ve bu tartışmayı daha sağlıklı yapabilmek için ilk olarak Şirinler’in tarihine bakmakta yarar var. Şirinler her ne kadar küresel ölçekte Amerikan kültür endüstrisi tarafından pazarlanmış olsalar da yukarıda kaydettiğim üzere menşei ABD’ye değil kıta Avrupası’na ve çizgi roman mecrasına dayanan bir popüler kültür ürünü.

Şirinler veya orjinal adlarıyla Les Schtroumpfs, efsanevi Fransızca Belçika çizgi roman dergisi Spirou’nun kadrosunda yeralan Peyo adlı Belçikalı çizgi roman sanatçısı tarafından 1958 yılında yaratılmışlar. Peyo, Şirinler’i ilk başta süreklilik arzedecek bir çizgi roman olarak değil, Spirou’da yayınlanmakta olan ‘Johan et Pirlouit’ adlı (Türkiye’de bir dönem Küçük Prens adı altında yayınlanmıştı) ve Orta Çağlar’da geçen bir çizgi roman serisinde yan karakterler olarak tasarlamış. Ancak bu minik tiplemeler ilgiyle karşılanmış olmalılar ki çok geçmeden kendi bağımsız serüvenleriyle de okuyucuların karşısına çıkmışlar (*). Şirinler’e ebelik yapan Spirou, 1938’de yayın hayatına başlamış köklü bir dergidir ve anti-faşist, sol eğilimli bir kadro tarafından kurulmuştu. Bu dergi 2’nci Dünya Savaşı yıllarında Belçika’nın Nazi Almanyası tarafından işgali sırasında bir dönem işgal kuvvetleri ile iş birliği yapmadığı için kapatılmıştı, editörünün de yeraltı direnişinde aktif görev almış olduğu kaydedilir. Her ne kadar Şirinler, bu dönemden sonraki ikinci kuşak kadronun yönetimi altında yaratılmış olsa da en azından böyle bir mazisi olan bir yayın organının içinde doğmuşlardı.

Peyo’nun artık klasikleşmiş çizgi romanlarındaki Şirinler’e baktığımızda –ki 1980’lerin tv çizgi filmlerinin senaryolarının bazıları bu çizgi romanların öykülerinin uyarlamasıdır- gerçekten de komünal bir toplum yapısı görürüz. Meta ilişkilerinin ve günlük yaşama dair basit kullanım nesneleri dışında özel mülkiyetin olmadığı bir köydür Şirinler köyü. Yaşı ve bilgisi itibariyle doğal lider konumundaki Şirin Baba hariç herhangi bir hiyerarşi de mevcut değildir Şirinler arasında. Köyün ortak işleri imece usülüyle görülür ve bunun ötesinde herkesin yeteneği ölçüsünde katkı yaptığı ve herkesin ihtiyacına göre yararlandığı bir ortaklaşa yaşam pratiği sürmektedir. Şirinler arasındaki oldukça belirgin iş bölümüne karşın Şirinler’in hepsi sahip oldukları haklar ve yaşam düzeyleri açısından eşittirler. Şirin Baba’nın doğal liderliği belki bu eşitliğin kısmi bir istisnası olsa da liderlik konumu ona karar alma otoritesi dışında herhangi bir ayrıcalık sağlamamıştır, o da herkesle aynı standartta bir yaşam sürmektedir (Bu arada Kral Şirin başlıklı çizgi roman serüveni, Şirin Baba bir seyahatteyken ona vekalet etmek üzere seçimle işbaşına gelen bir Şirin’in zorba bir yönetim kurarak kendini kral ilan etmesi ve kendisini eleştirenleri hapse attırması karşısında Şirinler’in ayaklanmasını içeren öyküsüyle bir hayli dikkat çekicidir!).

Özetle, Şirinler’in toplumu gerçekten de sınıfsız-sömürüsüz bir toplum modelidir. Öte yandan, Şirin Baba’nın sakallı oluşu ve hepsi mavi kostümlü tüm diğer Şirinler’den ayrı olarak kırmızı bir kostüm giyiyor oluşu görsel kodlar olarak Marx’ı çağrıştırsa da Şirinler’in komünizmi, Marx’ın tarif ettiği komünizmin son aşamasına da tam olarak denk düşmemektedir; çünkü, iş bölümü ortadan kalkmış olmak bir yana, sosyal hayatın temel dinamiklerinden biri olarak yeralmaktadır. Dolayısıyla Şirinler’in komünizmi, adeta ‘ilkel komünal toplum’ ile ‘ütopik sosyalizmin’ karması bir komünizme daha yakındır. Aslında Şirinler anlatısı açısından doğal ve tutarlı bir durumdur bu; çünkü, yukarıda geçerken kaydettiğimiz gibi Şirinler çizgi romanları Orta Çağ’da, yani kapitalizm öncesinde geçmektedir; dolayısıyla Şirinler’in komünizminde kapitalizm-sonrası bir komünizme özgü niteliklerin olmaması tutarlı bir temsildir.

Kuşkusuz Peyo’nun Şirinler çizgi romanlarındaki anlatılardaki temsillerde meta ilişkilerini dışlayan komünizan yön bir yana, Şirinler daha 1960’lı yılların başlarından itibaren Belçika’da ve Fransa’da oyuncaklardan başlayarak bir dizi yan-ürüne kaynaklık eden bir marka olmanın yanı sıra bambaşka marka ürünlerin reklamında da kullanılagelmekteydi. Dolayısıyla bir popüler kültür ürünü olarak Şirinler’in ABD’ye ithal edilmeden de önce kapitalist üretim ilişkileri içerisinde dolaşımdaki bir meta oluşu ise madalyonun diğer yüzü.

 

(*) Şirinler’in ortaya çıkışının ve gelişiminin ilk yıllarının daha ayrıntılı bir aktarımının yanı sıra bu çizgi romanların Türkiye’deki ilk yayınlarının tarihçesi için bkz.: Kaya Özkaracalar, ‘Komünal Yaşam Süren Şirinler’, Yurt Kültür 3.11.2012

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.