VEHİP SİNAN’IN TOPUZ’U

Kendi adını taşıyan süreli bir yayında yayınlanmış yerli üretim çizgi romanlarımızın sayısı yaklaşık olarak yirmi dolaylarındadır. Bu yazıda Türkiye’de tarihsel kahramanlık janrının dışındaki ilk yerli kahraman çizgi roman dergisinin kahramanı Topuz’u 1950’li yıllarda ilk ortaya çıktığı dönemdeki yayınlara odaklanarak ele alacağım.

‘Topuz’un yaratıcısı Vehip Sinan (1929-2010), en kalıcısı Topuz olmak üzere çocuklara dönük çizgi romanlarının yanısıra veya belki onlardan ziyade, Nurcular olarak tanınan “Nur cemaatinin” çıkardığı Yeni Asya başta olmak üzere İslamcı gazetelere çizdiği siyasi karikatürleriyle de anımsanan bir isim. Sinan’ın İslamcı medyaya demir atmadan önce gençliğinde çizerlik kariyerinin başladığı mecra ise 1950’li yılların popüler çocuk dergileri. Kendi anlatımına göre çocukluğunda Çocuk Sesi ve Afacan gibi dergilerde okuduğu Kızılmaske, Mandrake ve İki İzci (Tim Tyler’s Luck) başta olmak üzere (İki İzci’yi de özellikle andığına göre çocukluğunda okuduğu dergiler arasında 1001 Roman da olsa gerek) Batı menşeili çizgi romanlara hayran olan Sinan çok küçük yaşlardan beri eline geçirdiği tüm kağıtlara çizimler yaparmış. Lise yıllarında birkaç karikatürü dönemin Doğan Kardeş dergisinde yayınlanmış. Liseden sonra başladığı İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki mimarlık eğitimini de, askerden döndükten sonra başladığı İstanbul Üniversitesi’ndeki felsefe öğrenimini de yarım bırakmış ve babasının ölümü, ağabeyinin de askere gitmesi üzerine annesi ile kardeşlerine de bakarak geçimini sağlama yükümlülüğü ona kaldığı için Babıali’de kopya çizeri (yabancı menşeili orijinal malzemeden Türkçe baskıya temel olmak üzere aydıngere kopya çıkaran çizer) olarak çalışmaya başlamış. Sinan bu minvaldeki ilk çalışmasının Armağan dergisine Miki Fare kopyalamak olduğunu kaydetmiştir (1) ki kastettiği dergi Hamid Şendur’un 1950’li yılların ilk yarısında üç ayrı seri olarak yayınladığı Armağan dergilerinden olsa gerek. Daha sonra Egeli ailesinin Ceylan Yayınları bünyesinde çalışmaya başlayan Sinan takriben on yıl boyunca bu yayınevinin çıkardığı Teksas, Tommiks gibi çizgi roman dergilerinde kaligraflık (balon içi yazılarını yazma) yapmış (2), zaman zaman da aynı yayınevinin karma içerikli çocuk dergilerinde çizerlik. İşte Sinan’ın ilk çizgi roman çalışması olan Topuz da ilk olarak Erdoğan Egeli’nin çıkardığı Küçük Afacan dergisinde (1955-56) yayınlanmış. Sinan, Topuz’u hastalanarak onbeş gün kadar yataktan çıkamadığı bir dönemde yarattığını söylemiştir (3).

Topuz’un ilk serüveni ‘Devler Diyarında’ başlığını taşır ve Küçük Afacan’ın ilk onüç sayısında, ilk altı sayı yarımşar sayfa, sonraki sayılarda birer sayfa olarak yayınlanmıştı. Serüvenin başında bir ağacın gölgesine sığınarak kitap okumaya başlayan Topuz adlı küçük çocuk dev bir kuş tarafından kaçırılır, kuşun pençeleri arasında havadayken rozetinin iğnesini kuşa batırarak kurtulan Topuz bir ormanın içine düşer. Serüvene ismini veren devin elinden basitçe bir kayanın altına saklanarak kurtulan Topuz serüvenin sonunda dev kuşun havadan yere düşen gölgesini görünce tabana kuvvet kaçmaya başlar ve serüven böylece biter. Üç sayılık bir aradan sonra Topuz Küçük Afacan’a ‘Cadılar Arasında’ başlıklı yeni bir serüvenle döner. Önceki serüvenin kaldığı yerden devam eden ve her sayı birer sayfa yayınlanan bu serüvende ormandan çıkan Topuz bir dağa tırmanıp bir mağaraya girer ve burada Tekin adlı küçük bir çocuğu devlerin elinden kurtarır. Daha sonra Tekin’le birlikte eski bir malikaneye gelirler, onları burada küçük bir kız çocuğu karşılar. Geceleyin iki sevimli hayalet Topuz ve Tekin’e sihirli bir yüzük armağan eder ancak her sayfada olduğu gibi son karede yeralan “arkası var” ibaresine karşın her nedense serüvenin arkası gelmez (4).

‘Cadılar Arasında’’nın yarım kalmasının ardından Topuz üç yıldan uzun bir süre görünmeyecek (5) ama üç küsur yıl sonra ise, tabir caizse, “dönüşü muhteşem” olacaktı: Teksas ve Tommiks dergileriyle Türkiye’deki çizgi roman dergiciliğinin lokomotifi konumundaki Ceylan Yayınları, yerli üretim bir çizgi roman kahramanına tahsis ettikleri ilk çizgi roman dergileri olarak 1959’un yaz aylarında haftalık Topuz dergisini yayınlayamaya başladı; böylece Topuz, Kıral Neşriyat Yurdu’nun 1953-54’te yayınladığı Köroğlu’nun ardından Türkiye’de çıkan ikinci yerli kahraman çizgi roman dergisi ve yazımın başında da kaydettiğim üzere tarihsel kahramanlık janrının dışındaki ilk yerli kahraman çizgi roman dergisi oldu.

Ne yazık ki yalnızca 18 sayı sürerek kısa ömürlü olan Topuz dergisinin ilk onbeş sayısı ikişer sayfa renkli, ikişer sayfa siyah-beyaz, son üç sayısı ise tüm sayfaları siyah-beyaz olarak basılmıştı. Kapak forması hariç 16 sayfa olan derginin fiyatı ise, Ceylan Yayınları’nın aynı dönemki diğer, 32 siyah-beyaz sayfalık dergilerinden 10 kuruş daha ucuz olarak 50 kuruştu. İlk dört sayının künyesinde derginin sahibi ve yazı işleri müdürü olarak Erdoğan Egeli’nin, sonraki sayılarda ise sahibi olarak Özcan Egeli’nin ve “yazı işlerini fiilen idare eden” olarak Vehip Sinan’ın isimleri yeralır.

Haftalık dergideki serüvenlerinde Topuz’un şehirdışında, kırsal görünümlü ama tam olarak bir köyde de değil en azından kendisinin ve en yakın arkadaşı Teoman’ın birbirine yürüme mesafesinde fakat hemen yanıbaşlarında başka evlerin olmadığı bir yörede yaşayan bir çocuk olduğunu görürüz. İlk sayıdaki serüven biraz alışılmadık şekilde, sanki asıl başlangıcı atlanmış gibi başlar: ilk sayfada Topuz’u “şu esrarengiz adada neler olup bittiğini öğrenmeliyim” diye düşünürken görürüz, kastedilenin neredeki, hangi ada ve neden “esrarengiz” olduğuna dair hiçbir ön bilgi okuyucuya verilmeden. Bu tuhaf giriş faslının ardından serüven Topuz ve Teoman’ın sözkonusu adaya ulaşma çabaları ve bu esnada gizemli bir kişinin onları sürekli engellemesi ile gelişir, bu arada Topuz bir uçan daireye girerek uzaklaşan tuhaf bazı mahluklarla da karşılaşır! Derken bu gizemli kişinin kendilerini takip etmekten vazgeçmesini sağlamak için onu yanlış yönlendirmek amacıyla adaya ulaşma çabalarını askıya alırlar ve futbolla ilgilenmeye başlarlar. Bu esnada yaklaşık üç sayı boyunca çocuklar arasındaki bir futbol maçına ilişkin bir yan serüven devreye girer (bu yan serüvende Topuz ve Teoman’ın yaşadıkları yörenin, bir kent veya kasabaya yürüme mesafesinde olduğunu da anlarız). Maç bittikten sonra Topuz ve Teoman adaya doğru tekrar yola çıkarlar ve aynen Küçük Afacan’daki ‘Devler Diyarında’ serüvenindeki deve benzeyen bir devle karşılaştıktan sonra sualtındaki bir tünelden geçerek “esrarengiz” adaya sonunda ulaşırlar. Adada onları Merihlilerle iş birliği halindeki bir bilim insanı karşılar. Profesör Evren ismindeki bu biliminsanı Topuz ve Teoman’ın cesaretinden, azminden çok etkilenmiştir ve onlara dostça davranır, hatta iki afacan onun yerine uzay yolculuğuna çıkmaya gönüllü olurlar. Ailelerinden izin almak için evlerine döndükten sonra uzaylılar onlara bir ay sonra geri dönmek üzere Prof. Evren’i de yanlarına alarak Merih’e gittiklerine dair bir mesaj iletirler…

Böylece bu serüvenin de bir anlamda yarım kalmasının ardından önce Topuz ve bir başka çocuk arasında bir boks maçına dair birkaç sayılık kısa bir serüven yaşanır, daha sonra da Topuz ve Teoman, Topuz’un gül fidanlarını çalan bir karganın ardından yakınlardaki bir harabeye giderler. Esrarengiz adaya dair serüven bilim-kurgu motifleri içerirken bu yeni serüven ise korku janrıyla flört eder. Harabedeki bir kuyunun dibindeki bir kapıdan girdikleri yeraltındaki büyükçe bir depoda bir kocakarı ve onun yine çirkin suratlı oğluyla karşılaşırlar, Topuz bu ana-oğul tarafından “nebat sularından” yapılma bir “ilaç” dolusu kazanda eritilmekten canını zor kurtarır, bu esnada kazana düşen kadının oğlu ise annesinin intikamını almak için dev bir örümceği devreye sokacaktır! Ancak bu serüven de yarım kalır ama esrarengiz ada serüveni gibi anlatıya içkin bir şekilde değil, derginin kapanması dolayısıyla…

Topuz’un, 1950’li yılların ilk yarısındaki bu ilk dönemine bakarak ilk başta yapılacak tespit Vehip Sinan’ın çok usta bir çizer olduğu. Sinan henüz 25-30’lu yaşlarda bir çizer olarak tam bir olgunluğa ulaşmış; çizimlerindeki kıvraklık, yumuşaklık onun en belirgin özelliği, ayrıca karakterlerinin yüz ifadelerine verdiği özen de dikkat çekici. Bir öykü anlatıcı olarak ise son derece kendine özgü bir tarzı var. Topuz’un serüvenleri tam olarak konvansiyonel giriş-gelişme-sonuç formülasyonu kalıpları içinde akmıyor, bundan kastım haftalık dergideki ilk serüvenin, yukarıda kaydettiğim üzere, adeta en başı atlanmış gibi başlaması değil. Serüvenler, belirgin dönüm noktaları üzerinden ve belirli bir doruk noktasına ulaşmak üzere tasarlanmış gibi değiller, adeta “doğal bir akış” içinde seyrediyorlar. Bu temel ayırdedici özelliğin yanısıra Topuz serüvenlerinde argoya yer verilmediğini de not etmek gerekli; öte yandan serüvenlerin şiddet sahnelerinden tamamen yoksun olduğu ise söylenemez. Topuz serüvenlerinin bir diğer ayırdedici ve göze çarpan yönü ise, yukarıda konu özetleri esnasında kısaca kaydettiğim üzere, sporla ilgili kısa, yan serüvenler hariç, kent dokusu içinde geçmemeleri; ancak yine yukarıda kaydettiğim üzere serüvenler “köy” dokusu içinde de geçmiyorlar, adeta insanların toplu halde yaşadığı herhangi bir arkaplan yok (sporla ilgili kısa episodlar hariç). Bu arada Sinan’ın gizem duygusunu tetikleyen, adeta arketipleşmiş gizli geçitler gibi motifleri de tatmin edici derecede sık kullandığını, bu konudaki tercihinin serüvenlere ilave bir “lezzet” kattığını da söylemeliyim.

Vehip Sinan’ın Ceylan Yayınları’ndaki çalışmaları sonrasında kariyerini hep İslamcı yayın organlarında sürdürme tercihinde rol oynamış olması gereken dindar kimliğinin Topuz’da (en azından bu inceleme için mercek altına aldığım ilk dönem Topuz serüvenlerinde) yalnızca bir-iki ve ılımlı, hatta muğlak emareleri var; şöyle ifade edebilirim ki Topuz’un bu ilk dönem serüvenlerinde yaratıcısının bırakın İslamcı, dindar bile olduğunu pek hissetmiyorsunuz, yalnızca “inançlı” olduğunun farkına varıyorsunuz. Buradan kastım Topuz’ın haftalık dergideki serüvenlerinde birkaç yerde “her işimizde tanrıya güvenirsek bizi kimse yenemez!”, “tanrıya güvenip yolumuza devam edeceğiz” vb ifadeler kullanması; ancak dikkat edilirse bu ifadelerde “Allah” yerine “tanrı” sözcüğünün kullanılması Sinan’ın en azından o dönemde laik kültürden bütünüyle bağışık olmadığını da düşündürüyor. 1950’li yıllarda çizgi roman dünyamıza bu müstesna ürünü kazandıran isimden çok geçmeden agresif bir aşırı-sağcı karikatürist (6) yaratan karanlığın analizi ise bir başka araştırmanın konusu olabilir.

 

Dipnotlar:

(1) Doğuş, sayı: 18 (5-11 Ağustos 1985), aktaran: http://www.mehmetnuriparmaksiz.com/3571/vehip-sinan%E2%80%9Ckarikatur-dusundurmeli%E2%80%9D

(2) Sinan’ın kaligraflık dönemine ait şöyle çok bir ilginç anısı var: “Münir Hayli Egeli çok kültürlü bir insandı. Fransızca Almanca İtalyanca ve İngilizce bilirdi. Tommiks’i kendisi tercüme ederdi. İkinci veya üçüncü sayısıydı. Bana getirdi:
-Evladım bunu Türkçe’ye çevirmeye ben vakit bulamadım. Sen önceki sayfaları ve sayıları biliyorsun. Bir inceleyip, balonlarını sen tercümesiz yazıver. Benim gitmem gerekiyor. Ben “aman nasıl olur” filan diyemeden bırakıp gitti. Gel de çık işin içinden. Yapılır mı böyle birşey? Oturdu Vehip Sinan onların başına ve sonuna baktı. Olayları takip etti. Sonra da uydurdu uydurdu yazdı. Aynı şey bir sonraki sayıda yine oldu. Velhasıl Teksas ve Tommiks’in iki sayısını olduğu gibi ben yazdım.” (pek çok online sitede kaynak belirtilmeden yayınlanan bir söyleşiden).

(3) 1981’deki bir beyanatından aktaran http://www.haber7.com/kitap/haber/451338-topuz-yeniden-aramizda

(4) Bu arada ‘Cadılar Arasında’ sürerken Topuz Küçük Afacan’ın 28 Aralık 1955 tarihli 20’nci sayısında ilave olarak verilen 1956 takviminin Vehip imzalı ilüstrasyonunda Nasreddin Hoca, Vak Vak (Donald Duck) ve diğer çizgi karakterlerle beraber görünmüş, 24’üncü sayıda ise renkli orta sayfalarda ‘Ördek Avcısı’ başlıklı mizahi bir kısa serüveni yayınlanmış ve bu serüvene göndermeli olarak derginin kapak ilüstrasyonu Topuz’a tahsis edilmişti. Vehip Sinan Topuz’un yanısıra Tombik adlı bir bebeğin mizahi bir kısa serüvenini de Küçük Afacan’ın bir sayısındaki (no. 19) renkli orta sayfalara çizmiş ve o sayının kapağı da Sinan’ın çizimiyle bu karaktere tahsis edilmişti; Sinan, Küçük Afacan’ın renkli orta sayfalarına aslen Disney menşelili karakterleri Afacan adlı bir çocukla biraraya getiren mizahi kısa çizgi romanlar da çizmiştir.

(5) Bu arada Vehip Sinan, Ceylan dergisinin 1956-57 yılları arasında yayınlanan ikinci serisinin ilk sayılarına Nasreddin Hoca bantları, son sayılarına ise derginin kapanması dolayısıyla yarım kalan ‘Çillinin Efsaneler Diyarındaki Maceraları’ başlıklı yeni bir çizgi roman çizer, yani aslında bu yıllarda çizgi roman üretmekten bütünüyle imtina etmez (Ceylan’ın bu serisinin en son sayısının arkakapağında başlayan ‘Mete Meteorlar Aleminde’’nin çizimleri de Vehip Sinan’ın tarzına benzemekte ama bu çizgiromanın yayınlanan tek sayfasında herhangi bir imza yok).

(6) Vehip Sinan, 1965’ten yıllardan itibaren İslamcı gazetelerde siyasi karikatürler çizmeye ağırlık vermiş olsa da Topuz’u da zaman zaman canlandıracaktı. 1973’te Yeni Asya Yayınları tarafından basılan üç kitaplık Topuz serisindeki serüvenler daha önce Yeni Asya gazetesinde yayınlanmış olsalar gerek (yine fantastik yönelimli bu serüvenlerde Topuz’un arkadaşının adı Tamer’dir). Sinan’ın ölümünden bir yıl önce Nesil Yayınları Topuz’un, muhtemelen, Yeni Asya grubunun 1981’de çıkarmaya başladığı çocuk dergisi Can Kardeş dergisi menşeili olan üç serüvenini yatay albüm formatında yayınladı (bu serüvenlerde Topuz ve Tamer’e Coci adlı bir köpek eşlik eder). 2014’te Kuşak Yayınları’nın çıkardığı Vehip Sinan Serisi’ndeki çizgi roman kitaplarından bazıları da yine Topuz’un serüvenlerini içerir; bunlardan biri, Gaddar Naci, 1977’de Tercüman Çocuk dergisinde yayınlanmıştı.

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.