VAHİY (ŞİİR)

Beni porselen bir bebeğe dönüştürene kadar öp lütfen
Yüzüme ölüm gibi gülümse
Kalbindeki hayattan bana da ver
Midemde kelebekler uçmuyor
Birbirimizden başka kimsemiz yok
Öyle bir sarıl ki
Kaburgalarım kırılacak sanayım
Vahiy getir bana
Sonsuza kadar unutmayayım
Hava inadına hayat dolu
Bense bir mermiye sahibim
Aile tepeden tırnağa bir trajedidir dersen
Ben de sana
Bir anneye sahip olmak en büyük çaresizliktir derim
Kısa ve acısız
Biletimiz
Süründürmeden ulaştıracak bizi varacağımız yere
Sürecek pürüzlü dilini boynuna
İşaretleyecek alnını tükürüğüyle
Sana ışığın yerini gösterecek
Hiçbir yolculuğu bu kadar arzulamamıştım
Ellerim hep kendi gırtlağımdadır
Bir başkasını gırtlaklayacak kadar acımasız olamadım
Soruları sadece kendime sordum
Kendime karşı en gaddar yargıcım
Defalarca yazdığım mektubu
Defalarca yırtıp attım
Sahne tozu değil
Barut tozu yuttum
Ganimete doğuştan sahiptim
Savaş sonrası yağmalamadım
Aynı çocukluk anılarında boğulmak üzereyken
Bir fiske de ben vurdum suratıma
Aynaya bakarken
Boğazım menteşesi öten kapı gibi gıcırdadı
Deli deli baktım aynaya
Sonra tekrar baktım
Sonra tekrar baktım
Gözlerimi göremedim
Altın bileziğimi bileğimden çıkarmaya karar verdim
Her an vazgeçebilirim
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedim
Olmadı da
Seni rüzgarda savrulan bir yaprağa benzeten deccalleri
Düşünce suçlusu olarak yargıla
Silleyi ellerinle değil kanatlarınla at
Yalvarsın deccal babasına azabından
İntikam diye buna derim
Aramayı bırak artık
Kalbinin fotokopisini başka hiçbir bedende bulamazsın
Hiç olduğun gerçeğini değiştirmeye de çalışma
Çölün ortasında açmaya cesaret eden bir çiçeksen
Susuz kalmayı da göze alacaksın
Gözlerini kapattığında gördüklerin gerçektir
Gözlerin açık olduğunda gördüklerin değil
Daha önce milyarlarca insana söylenmiş sözleri işitmek
Kimseyi özel kılmaz
Babası ölen ilk insan değilsin
Ya da babasını öldüren
Yeryüzüne tüküren gökkuşakları da vardır
Ve yanan dinozorlar
Soyu tükenmekte olan hayallerim
Ölülere dans eden mezarlık zennelerine dönüştüler
Sesinin tadı demir gibi bir adam var orada
İskeleti de demirden üstelik
Kulaklarımı kamaştırdı gözlerimi çınlattı
Akordu bozulmuş bir akordeon
Yüzünde ensesi var ensesinde yüzü
Kafatası gül buketi
Tüyleri diken diken
Dokunayım dedim elim kanadı
Gözyaşlarımı içtim ve bir güzellik kraliçesine dönüştüm
Verdikleri tuğlalarla
Kendime yeni duvarlar ördüm
Ruhum acıyor doktor
Doldum taşıyorum
Sosyete aristokrasisine karşı inadına basma etek giyiyorum
Apoletimdeki yıldızları geceye geri yapıştırdım
Bıçak sırtından daha katıyım artık
Yıldızları apoletime geri yapıştırmaya kalkmayın
Onlar gökyüzüne aitler
Övgü dolu cümleleri söyledikten sonra
Sırtınızda beklettiğiniz
Ve saklayamadığınız iğneleri
Derime değil kalbime batıracaksınız
Ben iğneden korkarım

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.