‘üst’ün olmaya dair içsel çelişkiler

İnsan yalnızca çevresine değil, kendi benliğine de hakim olabilen, özgürleşmiş bir varlık haline gelir.

İnsanın varoluşsal serüveninde, kendisini diğerlerinden üstün kılma arzusu sıkça kendini gösterir. Bu arzu, yüzeyde bilginin ve kültürün yüceltilmesi olarak görünse de, altında yatan karmaşık psikolojik ve bilinçaltı dinamiklerle örülü bir mücadeleyi de beraberinde getirir. Üstünlük, yalnızca dışsal başarı ve bilgi birikimiyle ölçülemez; aynı zamanda bireyin kendi içsel karmaşası ve bilinçaltıyla verdiği mücadele sonucunda şekillenir.

“Aydın” iyi eğitim almış, bilgili, kültürlü ve geniş görüşlü olmayı ifade eder. Ancak, bu niteliklere ulaşma çabası, bireyin sürekli olarak kendisinin altındaki, daha derin ve çoğu zaman karanlık olan gerçekliklerle yüzleşmesini gerektirir. İnsan, çevresindeki bilgiyi hazmetmeye çalışırken, bilinçaltının karmaşık yapısında beliren düzen ve düzensizlik arasında gidip gelir. Bu durum, bilgiye ulaşmanın ötesinde, onun sindirilebilmesi ve özümsenebilmesi açısından büyük önem taşır.

Bilgiye ulaşma çabası, insanda tarifsiz bir merak uyandırır. Fakat bu merak, beraberinde yalnızca öğrenme arzusu değil; aynı zamanda kendi sınırlarını, yetersizliklerini ve bilinçaltının karmaşasını da ortaya çıkarır. İnsan, etrafındaki her şeyi sorgularken, aslında kendi içindeki belirsizliklerle, karanlık düşüncelerle mücadele eder. Bu mücadelede, bilinçaltının karmaşık labirentleri, bireyin gerçek potansiyeline ulaşmasını engelleyen en büyük engellerden biri haline gelir.

Geçmişte yaşamış büyük dehaların örnekleri, üstünlüğe ulaşmanın yalnızca dışsal bilgi birikimine bağlı olmadığını gösterir. Leonardo da Vinci gibi isimler, yalnızca sanat ve bilimin ötesinde, kendi içsel dünyalarındaki düzensizlikleri aşarak, bilinçaltının sınırlarını kontrol altına alabilmişlerdir. Bu kontrol, insanın kendini aşması, altındaki karanlık ve düzensiz parçaları düzenli bir bütün haline getirmesiyle mümkündür. Üstün olmak, yalnızca bilgiye erişmek değil, aynı zamanda o bilginin sindirilip, düzenlenip, yaratıcı bir potansiyele dönüştürülmesidir.

İnsanın evrimsel yolculuğu, dışsal başarıların ötesinde, içsel mücadelelerle ve bilinçaltının karanlık dehlizlerinden geçerek kendi en iyi versiyonuna ulaşma çabasını içerir. Üstünlük arzusunun kaynağı, aslında bireyin kendi iç dünyasındaki çatışmaları aşma isteğinde yatar. Bu süreçte, “alt” olarak nitelendirilebilecek düzensizlik ve belirsizlik, ancak kontrol altına alınırsa ve bir düzenin parçası haline getirilebilirse, gerçek anlamda aydınlanma ve üstünlüğe ulaşmak mümkün olur.

İnsanın diğerlerinden üstün olduğunu hissetmesi, aslında kendi içsel çatışmalarını ve bilinçaltının karmaşasını aşma mücadelesinin bir yansımasıdır. Gerçek üstünlük, dışsal bilginin ötesine geçerek, içsel düzeni sağlayabilme ve bu düzeni yaratıcı potansiyele dönüştürebilme becerisinde yatar. Böylece, insan yalnızca çevresine değil, kendi benliğine de hakim olabilen, özgürleşmiş bir varlık haline gelir.

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.