RESİMDE YEDİ FİGÜRATİF YEDİ GAM              

Resim sanatında gerçeklik değişkenini; fırça darbeleriyle incelterek eriten, yeniden renklendiren ; yaşamın karmaşasını estetikle geri veren yedi yetenekli sanatçıyla karşı karşıyayız. Uz Galeri Havva Kurt organizasyonunda son eserleriyle yer alan bu seçkin sanatçılar tuvalde Figürün geri dönüşünü sözleşmiş gibi hep birlikte kutluyorlar. Ülkemizde son kırk yılda soyut ifade de yoğunlaşan sanat üretimine karşın tuvalde figürün tüm gücüyle gündeme gelişine tanıklık yapıyoruz. Bu sergide yer alan her  sanatçı; yaşamı Mitos’umsu boyuta çekerek gerçekliğe yeni bir gerçeklik katıyor. Yaratıcı estetik imgelem doğada tam karşılığı bulunmayan doğuştan gelen bir özelliktir ve  sergide yer alan sanatçıların eserlerindeki ortak nokta Estetik İmge’nin yenileyici gücünü vurgulamalarıdır.

Raşit Altun

Estetik imge dönüştürücüdür, yenilikçidir, arzu ve istektir. Sanat ifadesinin asıl gücü yaşamın ızdırabı değil  görünmeyenin, gizli olanın keşfidir. Ve sergide yer alan her bir sanatçı birer kaşiftir. Serginin önemli sanatçılarından Raşit Altun betimlerinde rastlanan nesne-öznenin yapısındaki farklılıklar; evrenin ilk yaradılış süreçlerini dillendirir. Sanatçının Renkli girdapları gökyüzüne yazılmış bir önsözdür. Tuvalde “Zaman Eonları “ boyunca üst boyutlar devrededir. Evrenin farklı  yorumu sanatçının düş aleminden parçalar taşır. Raşit Altun’un tuvalde gerçekleştirdiği Solar çalışma yepyeni bir kainatın kapılarını açarken, ağaçlar alev alır, ırmaklar gökyüzünde akar, ağaçlar bedenlenir. Tuvalde göklere doğru  yükselen deniz dalgaları, göller, yapraklar gezegenlerle, yıldız kümeleriyle yarışır.   Altın rengi güneş ışınları evreni beslerken sanatçının fırçasında aşkın bir forma bürünür. Yaradılışın dört ana elementi Hava/ su/ Toprak Ateş sanatçının fırçasında yeni bir kainatın görünümünü oluştururlar. Gökyüzü kaplayan göller, bulutlardan  fışkıran ağaçlar kozmik enerji boyutlarını kurar. Ve kozmik çarpışma tüm renkleriyle karşımızdadır. Sanatçı görsel imgenin gücüyle bize bir öneride bulunmaktadır.

Tarihi nesneden yola çıkarak günümüzdeki toplumsal ilişkilere ironik göndermelerle bulunan Adem Başpınar’ın estetik tarzı ise; geçmiş zamanı şimdiyle harmanlama frekansındadır. Tuvaldeki estetik mesajında; oran,  anlam ve kurgu  temaya uygunluk içinde ilerler. Monokromlamayı  seçen sanatçı; tarihin, özlü sözlerin, geçmiş zamanın yüksek frekanslı anlarından kompozisyonunu inşa etmektedir. Tarihin tozlu koridorlarında bazı yaşanmışlıklar bu estetik dilde form alır. Bazen ironik bir dil eşliğinde fantastik düzeye yükselen skolastik görünümler sanatçının görkemli estetiğini yaratır. Adem Başpınar  tuvallerinde estetik imge talepkardır, dönüştürücüdür, anlık bir görüşü ebedi kılar. Estetik imge varoluşla  yer değiştirmekte/ subtitution/ tuvalde yeniden doğum gerçekleşmektedir.

Renk zenginliği içinde yürüyen Engin Korkmaz kompozisyonunda parçalara ayrılmış gözüken estetik imge resmin dengesine farklı bir ritimle katılır. Katmanlar arası görsel dil kah geometrik kah lirik tonlarla ilerler. Bazen de renklerin karmaşası/ dengesi arasından radikal bir figür bizi karşılar. Sanatçı varoluş yasalarını değiştirmek üzere yola çıkmıştır. Yeni form denemelerini kompozisyonlarında cesurca kullanan sanatçı için olması gereken düzen algı ötesi algıda bulunur. Bilinçli fırça darbelerinde bilinçdışı darbeler ön plana çıkarak bize farklı bir varoluş formunu anlatır. Sözgelimi betimlediği bir kadın portresinde; ruhun dalgalı iniş çıkışlarının titreşimsel yapısını betimler. Made ve anti-madde sanatçının kompozisyonlarında baş rolü edinmişlerdir. Ayrıca sanatçının eserlerinde  anti-simetri  fırça kullanımı dikkat çeker.

Engin Korkmaz

 

Ömer Eken estetiğinde  çizgi, plan, volüm ve katmanlarla oluşan kompozisyonda fantastik dile; resimsel elemanlar arası dramatik gerilimle ulaşılır. Estetik imgeyi oluşturan desen kompozisyonda simetri ve simetri ötesinin şaşalı tekrarlarıyla gündelik yaşamı olağanüstü boyuta taşımaktadır. Kompozisyonlardaki  Suje –obje yorumlarında;  İntraPsişik bilinçdışı fantezi sistemleri devrededir. Kompozisyonlarda anlam, oran ve öykü kurgusu /LogoPoeıa/ kipleriyle bir arada toplumsala vurgu yaparak tuvalde var olurlar. Yanı sıra  sanatçının  ifadesinde  bedenleri istediği gibi eğip büken, donmuş figürleri canlandıran, yüz ifadelerini değiştiren, duygular heyecanlar, umutlar yaratan bu üslup Gotik  tarzın yeni bir denemesidir. Toplu figür çalışmalarının arka planında bir İm olarak gizli toplumsal eleştirinin varlığı sezilir. Tuvaldeki figürlerin büyüklüğü ya da küçüklüğü varoluş hiyerarşini temsil etmekten uzaktır.

İsmail Tetikçi

İsmail Tetikçi estetik dili  Tellurik tondaki / yerküreye ait/  ışığı; betimlediği temaya işleyerek lirik ormanlar, ipek bahçeler, efsanevi dağlar yaratır. Söz gelimi ağaçlar ya da orman sanatçının yarattığı ışıkla yıkanırken güneş gözükmez. Kaynak ışıktan kendi ışığına geçen sanatçı ,orman imgesinden anlamın keşfine yolculuk başlatır. Tuvalde manevi derinliğin birbirini izleyen düzeylerine erişmek sanatçının dünyayı farklı algılayışının bir sonucudur. Eserlerin tonu klasik peyzaj geleneğini aşarak, varoluşun ana elementlerinin ancak insan vasıtasıyla anlam kazanacağını vurgular. Doğanın kusursuz matematiğini lirik duyarlı kompozisyonlara çeviren sanatçı için yaradılışın müziğini canlandırmak saflaştırma eyleminin renkli planlarını oluşturur.

Sertap Yegin estetiğindeki alacakaranlık /ışık karşıtlığı bizi bir diyaloğa, düşünsel bir tartışmaya çağırmaktadır. Işığın kaynağı gizlidir ve bu ortamda gölgemsi kadın bedenleri dolaşır. Dante’nin Arafı mıdır yoksa  sanatçının Arafı mı bilinmez! Dipsiz boşlukları olan espasta trajik bir gerilim bulanık alevlenmelerle figürlerin küllü arka planı oluşturur. Kaynağı belli olmayan çiğ ışık hüzmeleriyle  aydınlanan figürler hayaletimsi kımıltılarla espasın duyu tonunu belirlerler. Monokrom tavır ve figürlerin tavrı kompozisyonun ritmini kurmakta ve  bunaltıcı alacakaranlıkta gizem bahçelerinin ortasında tanrıçalar gibi alımlı kadınlar varolmaktadırlar. Sanatçıya göre ;her biri  Kibele,  her biri İsis, Helen, Meryem,Astarte olan bu dişiler kainatın denge kurucularıdır. Günlük hayatı fırçasıyla ret edip başkalaştıran sanatçı bizleri başka alemlerin zenginliklerine doğru taşır. Gerçeklik ve gölgesi yerine gölgemsi gerçekliği gündeme getiren Sertap Yegin tuvalde bazen sekteye uğrayan yaşamın renk ve formları yaratmıştır.

Malik Bulut

Malik Bulut; Jung’un  “Taş Fethedilmelidir” sözünü ilke edinmiş bir yaratıcı olarak mermerde uyuyan kayıtları ve formları açığa çıkaran bir sanatçı olarak karşılıyor bizi .Anadolu’da antik çağdaki heykel atölyelerinde taş kütlelerini yontan heykeltraşlardan  yakın arkadaşları  Fidyas, Phedias, Polydoros, Myron’nun  ekolünün şimdiki zaman üyesidir. Asırlardır süren heykel geleneğin 21 yy temsilcisi olarak artık Klasik, Helenistik, Modern tarzların dışında duran Malik Bulut; mermeri dillendirme ustası olarak taşa kendi çağdaş imgelerini oyar. Heykellerinin işleniş tarzındaki form anlayışı bazı sürprizler içerirken sanatçının sadece dünyasal değil dünya ötesi olgulara dokunduğunu işaretler. Levinas  “Sanat şeyleri dünyamızdan çekip çıkarır” derken  taşın milyarlarca yıllık  konuşmasını somut dile çeviren, taşa müzikalite ekleyen  Malik Bulut postmodern dilin olanaklarını kullanarak sıra dışı beklenmeyen formları önermektedir. Eserlerde sekteye uğratılan zaman bu kez artık sanatın zamanıdır.

Sanat dünyevi ve dünya dışı varlıkların hiçliğe ait olan yönlerini açığa çıkarırken, insanlığa estetik imge aracığıyla yepyeni varoluş halini bildirir. Hiçliğin derinliklerinde kendi kendine mırıldanan yaradılış moodu varoluşun kendisine dantel gibi işlenmiştir. Sanatçı da bu gizli hazineyi  ortaya çıkaran süper kişidir. Dışşallığın ve içselliğin buluştuğu noktada ritmin gücü estetiğin temel kalkış noktasını belirler.

 

 

 

 

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.