Offspace’in İlk Sergisi: Metamorfoz Pop-Up Üzerine

Arnavutköy’ün sokaklarında kaybolmak, sanki eski İstanbul’un rüyasına karışmak gibi. Zaman, bu semtlerde başka türlü akar. Taş duvarların gölgesinde, paslı demir kapıların ardında bir çağ hâlâ nefes alıyor gibidir. Beyazgül Caddesi boyunca yürürken, bir Rum konağının önünde duruyorum. Tam karşımda Türkan Saylan’ın yaşadığı o güzel köşk uzanıyor. O derin sessizlikte, bir an için o pencereden son kez el salladığı sahne beliriyor zihnimde. Bu sessiz an, kentin bütün gürültüsünü susturuyor.

Serginin bulunduğu eski Rum konağının adı; Çiçekli Konak. Yüzyılı aşkın bir geçmişi var. Bir Rum ailesi tarafından yaptırılan konağın, üst katındaki tavan işlemeleri Zodyak kuşağındaki göksel simgelerle bezeli. Sanki gökyüzü, bu binanın tavanında yeniden resmedilmiş. Bugün bu konak, geçmişin hatırasını taşıdığı kadar geleceğe de titreşen bir yankı bırakıyor. İçerideyse Offspace, INK Blaze Tattoo Studio ev sahipliğiyle Metamorfoz adlı sergiyi bu güzel konakta ağırlıyor.

Offspace, sanatı klasik galeri duvarlarının steril dünyasından çıkarıp hayatın kendisine karıştırmayı amaçlayan yeni bir oluşum. Kurucusu Özge Yıldız Gündoğan’ın söylediği gibi, “Sanatın galeri duvarlarıyla sınırlanmaması gerektiğine inanıyoruz.” Bu yüzden Offspace, sabit mekânlara değil, rastlantıya, keşfe ve deneyime kendini dayanak noktası olarak alıyor. Bazen bir dövme stüdyosunun içinde, bazen bir terk edilmiş binada ortaya çıkacak. Bu kez ise, Arnavutköy’ün tarihi dokusunun ortasında, mürekkep kokusuyla sanatın dönüşümünü birleştiriyor.

Metamorfoz, dönüşümün hem büyüsünü hem de içimizi dürten huzursuzluğunu içinde taşıyan bir kavram. Değişimin verdiği o hafif ürpertiyle, yeniden var olmanın hazzı aynı potada eriyor. Çağdaş sanat, dövme kültürü ve müzik tek bir atmosferde buluşuyor. Beden, tuvale dönüşüyor; mürekkep, bir hafızanın izine.

Sergide yer alan sanatçılar Kübra Boy, Seda Boy, Erman Gürcüm, İlayda Kepez, Merve Öztemel ve Alara Başar… Her biri farklı disiplinlerden gelip benzer dönüşüm duygusunda buluşuyorlar. Bedenin bir hikâye anlatıcısına dönüşme hâlini araştırıyorlar. Mekânın duvarları, adeta sanatla nefes alıyor. Koleksiyonerler fısıltılar içinde geziyor; kimi gözler eserlerde, kimisi kendi iç dünyasında kaybolmuş.

Üst katta bir caz dinletisi başlıyor. Sesler tavanın işlemelerinde yankılanıyor, ahşap merdivenlerden aşağı süzülüyor. Caz müziğinin ardından sahneye birbirinden farklı DJ’ler çıkıyor. O an, herkesin bedeni ritimle birlikte çözülüyor. Artık kimse izleyici gibi değil; herkes, sanatın içinde bir parça varoluş derdinde gibi.

Sanat artık klasik sanat galerilerinin duvarlarından taşıp, yeni alanlar arıyor kendine. Pop-up sergiler, şehrin ortasında fütursuzca bir anda açan çiçekler gibi; tesadüflerle büyüyen heyecanı hatırlatıyor. Offspace’in bu ilk adımı bir başlangıçtan fazlası ve bir çağrı gibi. Belki bir sonraki buluşma bir depoda, bir teknede ya da hiç ummadığımız bir sokakta olacak. Çünkü sanat da bizler gibi; durmadan yer değiştiriyor, biçim değiştiriyor, dönüşüyor.

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.