acıyla yokluk arasında acıyı seçiyorum ben *** Faulkner
kuru bahçen
her sabah çayırkuşunun sesini
taşlara dokunurken işitiyorum
göğsü kırmızı kuşları
kaygan pürüzsüz taşları
kalbime dizerken işitiyorum
farkındayım üstümden geçen bulutların
uzayın derinliğine sürükleniyor her şey
yazdı
saksıdaki sardunyayla yakındım
kahverengide çiçeklenmişti elbisem
toprağı duydum sıcaktı
belki radyoda çalan bir şarkıyı
bitmesine yakın anlarsın mevsimi
kuşların gevezeliği
sakin bir ikindiye bırakır kendini
elbiseni katlayıp saklarsın
üzülürüm
güller masadadır
erikler sessizce büyür
çıkagelir karga
ağzındaki dalla
bahçedeki sardunyaları kestim
nar çiçeği çılgın bir renk
bu döngüydü sonsuzluk dediğim
gövdeni kavramak isterken
insana dönüyor suretimiz
tekrarla ve aynı hızla devin
bu döngüydü sonsuzluk dediğim
mavi gökyüzünde patlayan bulutlardan
bir yavru kuzu gibi neşe
dağılıyor kolayca
yalnızlık dalda bir çift kumruyla iç içe
hiç tek başına çöle gidilir mi
öncelik papatyalarındır
gelincikler sonra
insan bir gün sevdiği anılara gidip
tekrar tekrar izleyecek mi
uyusun gala çiçeklerinin altında
kuşları ürkütmek istemedim
maskeler yüzümüze alıştı ne acı
ve severim kumruları
ölmüş insanları hatırlatırlar
Resim: David Hockney
Bir Cevap Bırakın