Iraz Gökçe Zeytinli’nin Potkal Kitap Yayınları’ndan Kasım 2024’de yayınlanan romanı “Üç Kadın Bir İstanbul”, sadece tek düze kurgulanmış bir roman değil, aynı zamanda İstanbul’u, insanın derinlikli iç dünyasını ve toplumsal travmaları sorgulayan, üçü de farklı ama birbiri ile ilişkili hikâye ve karakterlerden oluşan bir roman olarak dikkat çekiyor. Sinemasal bir üslup ve akıcı bir dil ile yazılmış bu eser, İstanbul’un kalabalığının içinde kaybolmaya yüz tutan hayatları görünür kılmaya çabalayan üç kadının hikâyesine odaklanıyor.
“Yıllarca üstünü örttüklerim, kendimden kaçırdıklarım, sadece birkaç günde umumi hale geliyor.”
İstanbul’un yüzleri…
Bazın, Asiye ve Yaren; her biri İstanbul’da yaşayan ama geçmişlerinde büyük acılar ve travmalar barındıran bu kadınlar, Üç Kadın Bir İstanbul‘un temel taşıyıcıları olarak karşımıza çıkıyor. Karakterler başta kısmen herkesin hayatında olabilecek ve her gün karşılaştığı insanları temsil diyormuş gibi görünse de yazarın seçimi olan karakterlerin yaşadığı acılar ve mücadeleler, onları sıradanlıktan çıkarıyor.
Bazın, mutlu bir aileye sahip, başarılı bir doktorken, bir gün karşısına çıkan kardeşinin katiliyle yüzleşmek zorunda kalır. Bu travmatik karşılaşma, geçmişin karanlık gölgelerinin gün yüzüne çıkmasına sebep olur. Asiye, yaşadığı travmanın peşinden sürüklenirken hem kendisi hem de ülke için örneğine pek de rastlanılmayan bir maceranın baş aktörü olarak bulur kendisini, Yaren de depremde ailesini kaybettikten sonra yazma yeteneğini kaybettiğine inanır. Her bir karakterin hikâyesi, toplumsal, psikolojik ve bireysel çatışmalarla örülmüş, son derece zengin bir anlatı dokusu oluşturuyor.
Aslında üç kadının hikâyesini anlatıyor demek, kitaba giren diğer karakterlerin hakkını yemek demek olur biraz da. Çünkü bu hikâyeler, küçük Dila, Rahime Abla, Berfin, Eva, Çiğdem ve Tansel Hanım’ın da hikâyesi.
Yazarın tercih ettiği karakterlerin yaşam öyküleri, toplumda her an iç içe olduğumuz; kimi komşumuz kimi arkadaşımız kimi de kamusal alanda karşılaşıp es geçtiğimiz kadınların zorluklarına ortak olmaya, hatta birlikte hikâyeyi yaşamaya davet ediyor okuru. Üç kadının hikâyesi, bir yandan bireysel acıları, travmaları ve mücadelesi üzerinde yoğunlaşırken, diğer yandan kadınların karşılaştıkları toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve eril tahakkümün izlerini de belirgin bir şekilde gösteriyor. Bu yönüyle ele alındığında kitap sadece İstanbul’un değil, aslında Türkiye’nin geniş planda bir özetini sunuyor. Kadınların yaşadığı trajediler, bireysel dramlardan ziyade aynı zamanda toplumun genel yapısının birer yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Eril tahakküm, toplumsal baskılar ve siyasetin şekillendirdiği hayatlar, büyük fotoğrafı görmemize yardımcı oluyor. Yazar, acının ve travmanın ötesinde direncin, hayatta kalma mücadelesinin ve nihayetinde umut ışığının da her zaman var olabileceğini bir yerlere gizliyor:
“Bahçeniz çok güzel, bin bir farklı çiçek var. Lakin ne yazıktır ki, siz onlarla neler yapabileceğinizi bilmiyorsunuz. Ben, biliyorum.”
Bir eleştirel not olarak şunu belirtmeliyim ki: Birbiri ile ilişkili olan ama okura pek de renk vermeyen bu üç hikâye, sadece anlatıcının sesi bakımından benzerlik taşıyor. İlk hikâyenin baş kahramanı Bazın, ikinci hikâyenin baş kahramanı Asiye ve üçüncü hikâyenin baş kahramanı Yaren neredeyse üslup ve sesle konuşuyor, hatta aynı düşünüyor. Roman anlatıcısı yazar, her ne kadar birbirinden farklı karakter ve hikâyeler oluşturmakta mahir olmuşsa da bir o kadar roman kişisi, yani personaların anlatımı ve konuşmasında fark yatamamış. Bunu da ilk eser, ilk roman deneyimine istinaden bir nazarlık olarak iliştirmekte fayda var.
Dilinden ve meselesinden emin bir ilk kitap
İstanbul, Iraz Gökçe Zeytinli’nin romanında kadının gücünü, kırılganlığını ve dirençliliğini simgeleyen bir varlık halinde de okunabilir. Çünkü hikâyeler, karakterlerin içsel yolculuklarının yanı sıra, İstanbul’un karmaşık, çok katmanlı kimliğini de yansıtıyor.
Üç Kadın Bir İstanbul, hikâyelerinin anlatıldığı bireylerle birlikte toplumsal meseleleri de bu hikâyelerin etrafında gösteren, insanın hem iç hem de dış dünyasına dair bir yolculuk. Bu nedenle bu yolculuk, okurun toplumun daha geniş yapısını sorgulamasına da yardımcı. Üç Kadın Bir İstanbul, kadınların hikâyeleri; travmalarının, direnişlerinin ve hayatta kalma çabalarının öyküsü olarak, kitabı okuyan herkesin zihninde kalıcı izler bırakacak nitelikte. Üç Kadın Bir İstanbul, Iraz Gökçe Zeytinli’nin kaleminden çıkan ilk roman olarak kurgusundan ve dilinden emin bir başlangıç.
Bir Cevap Bırakın