– Martı olmak isterdim; özgürce çığlıklar atabilen bir martı. Üstelik bir İstanbul martısı… Hani vapurların arkasına takılır ve gökyüzünün alçaklarında çığlıklar atar ya İstanbullara aldırmadan…
+ Evet, martıların kadın çığlığına benzeyen bağırışları vardır: Aaa, cik cik… Ben de daha küçük bir kuş olmak isterdim. Gri bir serçe mesela. Yazmıştım bunu. Eski bir diyet şiirim kendiliğinden, “Kuş yap beni, Allah baba” diye nihayetlenmişti.
– Niye konuşuyoruz ki bunları ve niye sana anlatıyorum sanki? Güneşten yüzüm yandı bugün, kıpkırmızı oldum.
+ Bozkır güneşiyle Ege güneşi bir değil, biliyorsun.
– Evet, bir günde yüzüm yandı. Aynaya bakıyorum da şu an… Tanrım kıpkırmızıyım… Gölgelerde dolaştık üstelik.
+ Şarap mı içtin sen?
– Ahahahaaa… Hayır. Ayık kafam, yüzüm kırmızı…
Çimdik ve Elveda
Bir oyundayım hâlâ…
-Miyaavv
+N’oldu kedim?
-Kuyruğum altta kaldı
+O zaman üste getir…
Bir cümledeyim hâlâ…
-Tık Tık
+Kapı açık
-Elveda sana kaçık
+Ne bu şimdi şımarık?
-Beni sevmediğin açık…
Resim: Matisse
Bir Cevap Bırakın