Bu yazıda piromani ve kundakçılık kelimeleri, somut anlamlarından çok bir metafor ve alegori olarak kullanıldı. Bu yazı, uygarlık-dinamiği ana teoremine Marksist bir dipnotla atıfta bulunmayı amaçlaya dursun, ateş ve yangın metaforu etrafına düğümlenmiş çapraz bağlantılardan toplumsal alegorileri, görünür kılmaya çalıştı. Yangın çıkarma saplantısı olarak piromani dürtü kontrolü bozukluğu kategorisinde psikolojik bir hastalık olarak anlaşıla geldi....
Son Yazılar:
KEREM QOSARÎ: “DİLERİM ÇOK DİLLİ SAHAFÇILIK HEDEFİMİZE ULAŞIRIZ.”
Hologram Etler
BİR KAR GECESİ (ÖYKÜ)
Sinemanın Sırları: Louis Malle
AŞK’IN KANAYAN HİKÂYESİ
Hasan Kıran’ın “Abuzambak” sergisi Brieflyart Galeri’de
Beyoğlu Film Günleri başladı
Yeni Dalga’nın Büyükannesi: Agnes Varda
KAÇ DUA BAĞIŞLATIR (ŞİİR)
“Arkası”–Nihat Özdal ve Ebru Ceylan’dan Fotoğraf ve Metin Arasında Bir Diyalog
RESSAM – TASARIMCI ROZA TULGA İLE SÖYLEŞİ
LABİRENT SANAT’TAN YENİ SERGİ “SUPERNATURA”
Hüzün Boşluğunda Bir Dünya: Kazan mı Yoksa Kaynayan mı?
Elif Karaosman: FIRTINAYI HİSSETMEK
SIR: WERNER HERZOG – SİNEMADA GERÇEKÇİLİK
İdeolojik Bir Tekrarın Kurgusu: Tienanmen’de İsyan
BENTO’NUN TUHAF HUYLARI
“SOLO BOTTER: BURHAN UYGUR” SERGİSİ, CASA BOTTER’DE ZİYARETE AÇILDI!
Adorno’yu Yanlış mı Anladık? Eleştirel Teorinin Günümüze Etkisi
Yazar: Josef Kılçıksız
Barbarlığa Dönüș
Liberal değişimler nedeniyle, erkekler on yıllardır bir kontrol kaybı yaşıyorlar. Kontrol kaybı, erkek oldukları için doğal olarak sahip olduklarını düşündükleri iyi ücretli işin, toplumda ve ailede baskın rolün, sosyal statü ve hiyerarşinin ve kadın bedenine dair hakların kaybı anlamına geliyor. Bu kontrol kaybı nedeniyle ortaya çıkan öfkenin siyasete dönüştüğünü görmek gerekiyor. Bu bağlamda, otoriterliğe ve...
Büyük “Soğuk Devrimler” Çağının Mizantropist Kipleri
Özgürlük ve görece eşitlikle, ama aynı zamanda derin yalnızlık ve umutsuzlukla ișaretlenen bir “soğuk devrimler” çağında yaşıyoruz. Bu çağda özgürlük çimentoda bir kelebek izlenimi veriyor. Soğuk Devrimler aşağıda bir kralın şarkı söylerken, yukarıda bir Tanrının öldüğü bir post-politik ve post-tarih zamansallığın içine yerleştirilmiș gibi duruyorlar. Bu denemede sıklıkla kullanacağım “post-politika çağı”, hiyerarşilerin, kurumların ve kültürlerin...
İçsel ve Dıșsal Kıyametler Ișığında bir “Tarihin Sonu” Okuması
Kuzu yedinci mührü açtığında, gökte yarım saat kadar bir sessizlik oldu. Vahiy: Bölüm 8, Bent 1-2 Fukuyama, olaysızlığı zamanımızın belirleyici özelliği olarak okudu. Fikir, İkinci Dünya Savaşı’nın enkazından ortaya çıkmış ve 1950’lerde entelektüel yaşamın tonunu belirlemişti. 1945’ler, varoluşta anlam bulma görevinin tamamen bireysel bir yük haline geldiği, bir bıkkınlık ve eylemsizlik çağının başlangıcına,...
Kalbim çırılçıplak: Antoine Emaz şiirinde yapıcı karamsarlık
Şiirin kendisini büsbütün lirizmin yardımından mahrum bırakması, sinirleri alınmış bir yazı dandizmine yol açıyor. Antoine Emaz şiirinin yeraltı haritasını çıkarmak bu şekilde epey zor oluyor. Kendi öznelliğinin bir tezahürü olarak Emaz üslubu Fransız edebiyat çevrelerinde geniş yankı uyandırdı. O, aşırı tarihselleştirilmiş donuk üsluba diyalektik olarak karşı çıkan bir yol lehine seçim yaptı. Emaz, metnin gelişiminde,...
Zeytin dalı: Bir sembolün uçsuz bucaksız destanı
Hristiyanlar 28 Mart Pazar günü Palmiye’yi kutladılar. Palmiye Pazarı, bize, İsa’nın çarmıha gerilmeden önce son kez Kudüs’e girişi sırasında halkın yollara çıkıp zeytin dallarını (bir anlatıya göre palmiye) sallayarak coşkusunu gösterdiği tarihsel ânın kutlaması olarak öğretildi. Barışı, zaferi, sadakati, vefayı, ölümsüzlüğü, bolluğu, bereketi, gücü, bilgeliği, sabrı, cesareti ve dayanıklılığı sembolize eden zeytin dalı, binlerce yılın...
Yalnızlık Öldürür
Feodal toplumlar, konumları ve rolleri önceden sabitlenmiş insanların biraradalığından oluşan, daha çok “bütüncül” toplumlardı. “Bireyler toplumu” giderek geleneksel tip toplulukların yerini aldı. Modern karmaşık toplumlarımızı organize eden ve giderek artan karşılıklı bağımlılığa rağmen, “özerk bireyin” bu toplumsal kodlanmaya karşı bir itirazı elbette olacaktı. Toplumsal hayatımızın tüm yönlerini yapılandıran ve bireysel iradelerimizi aşan geleneksel otorite, aidiyet,...
Antakya: Kalbin Mantığına Gömülen Şehir
Enkazın altında olmamak yüzünden duyduğum suçluluk hafifliyor gün geçtikçe. Beni ağlayan kalbimle yalnız bırakıyor. Ruhu şehirle birleştiren aklın hatırına bırakıyor yakamı. Enkazın altında küçük bir kalp var ve arama kurtarma ekipleri, onu, aşk ve güzellikle yaratanın hatırına, karanlık çökmeden, güneş yükselmeden, şerden korkmadan, onu kendi hapsinden çıkarıp sevdiklerinin avuçlarına vermek için canla başla sürdürüyorlar çalışmalarını. Bir...
Antakya: Bir Şehrin Silinen Hafızası
Sevgili șehrim Antakya’dayım. Buraya varamadan önce Antakya’ya dair sadece iki görüntüyü belleğimde tutuyordum. İlki babamın mezarı, diğeri ise avludaki yenidünya ağacı. Anadolu’da yaptırılan ilk cami olan ve bir hıristiyanın adını taşıyan Habib-i Neccar camii yıkılmıș. Vaftiz edildiğim Rum Ortodoks kilisesi yıkılmıș. Vaftiz babam Simon amcanın depremde öldüğünü duydum. Hemencecik defnetmișler. Anlaşılan zamanın acelesi var, her...
“Buradan Ötesi”ni Yakalama Saplantısı
Evren kavramı anlaşılması zor ve bizi hayal kurmaya teşvik eden bir kavram ola geldi. Bunun nedeni, evren fikrinin kendisini, nesne fikrinin bir antitezi olarak konumlandırmasından kaynaklanıyordu. Bu konumlanma bir çeşit “nesneleştirmenin gevşemesine, yumuşamasına” karşılık gelen bir şeydi. Ancak, öyle ki, nesnellik tavrımız ne kadar yumuşarsa, dünya o kadar büyüyordu. Bu aslında metafiziğe doğru taşan bir...