HÜMANOİT IŞIK FORMLARI

Kandinsky’ye  göre klasik figüratif sanat ile soyut sanat arasındaki fark; klasik ifadede dışsal gerçeklik betimlenirken soyut sanat ifadesinde iç gerçeklik ve bilinçaltındaki arketipler kompozisyona yön verir. Erol Kılıç soyut eserlerinde  görüldüğü gibi; ruhun yaratıcı dinamiklerine kapılmış giden ritimle,  titreşimlerin çarpışan formları olarak ortaya çıkarlar. Sanatçıda, bilinçaltının devreye girmesiyle tuval yüzeyinde belirmeye başlayan form ötesi formlar ışık ve renk aracılığıyla harmanlanmaktadırlar. Bu aşamada tuval yüzeyinde beliren estetik ifade kah coşkun kah sakin belirsizliğe adanmış volumsü sembollerdir. Sanatçıdan doğan eser bununla yetinmeyip tuvalin belirlenmiş çerçevesinden dışarı taşarak yeni bir boyut kazanır.

Erol Kılıç’ın  son soyut çalışmaları yapısal bir girişimden daha çok içgüdüsel bir ritmin dökümleri olup renk dilinin tonlarıyla bezelidir. Renkle biçim arasındaki kaçınılmaz ilişki tuval yüzeyindeki yüksek titreşimleri oluşturur. Bir anlamda; rasgele gibi izlenimi bırakan soyut kompozisyonlarda gizli bir matematik göze çarpar. Kendi başına formlar soyut da olsa matematikten de beslense sanatçının iç tınısı zihinsel bir varlığa dönüşmüştür. Tuvalde ilk algıda gözüken karmaşık biçimler sadece sanatçıya has varlıklardır. Ruhun tınısını taşıyan fırça darbeleri, elle boyamalar, aşırılıklar yaşanırken yüzeyde çarpışmalar ,renk volümleri alıp başını gider. Nesnel kalıplar içinde olmayan öznel ruhun cevheri iş başındadır. Renkler  titreşimler yaratarak sanki sonsuza gönderme yaparlar ve yeni bir yarış başlar. Soyut olarak tasarlanan girişim sınırsızlığın dilidir ki resimsel beste yaratmak tıpkı notalarla beste yapmaya benzer.

Tuvalde hızı sağlayan renk-yoluyla çizgi sanatçıyı; içgüdüleri sayesinde bir alana çıkarmaktadır. Bu alan ifadenin özgür mekanıdır. Birbirinden farklı biçimlerin iç içe geçmiş renklerin, aykırı yönlere doğru uzanan formların; yeni bir dünyanın kapılarının aralamasıyla  ritmin içinden doğan Harmonik dil;  Erol Kılıç soyut estetiğinin  temellerini atar.

Öte yandan bu görsel ifadelerde bütünüyle maddi bir biçim bulunmaz. İçgüdü kaygan bir zemin üzerinde oynayarak zihne ulaştığında baskın bir karakter taşır. ErolKılıç estetiğinde; tek bir biçime saplanmadan form çeşitliliğine ulaşmanın sınırında içsel zorunluluk, mistik hissedişten  güç almıştır. Kendine özgü olanı ifade eden sanatçı çağının çocuğu olarak o çağa özgü olanı ifade etme yolundadır. Estetik imgenin sanat ifadesindeki rolünü önemseyen Erol Kılıç resim örnekleri; mekan ve zaman ötesinden bize seslenirler. “Özünde sanat ifadesi dünyadan bir kopmadır” yargısını ileri sürer Postmodern Levinas. Filozof  bizzat “kendiliğin” verilerinin ruhun cevheri olduğunu ileri sürmüştür. Yanı sıra sanat yapıtları  zamana ve mekana tabii değildir. Zaman akarken sanatçının tuvalde yakaladığı ritim-renk-denge-armoni / estetik imge /   sonsuzluğa ait bir varlık yaratır.

Eserleriyle zaman akışını durduran sanatçı,  zamanın  başka bir niteliğine/Lusid zamana hitap etmektedir. Özdönüşümsel, mistik ve lirik bir tarzda fırça kullanan Erol Kılıç;  soyut ifadede yerleşik soyut anlayışa fırçasını teslim etmeyerek; içgüdü frekanslarıyla ilerler. Ancak sanatçıdaki estetik kompozisyonlarda yine de geometrik pasajlara rastlanmaktadır. Bu da yaratıcı düşünce boyutlarının kainatın geometrisiyle eş düştüğü anlamına gelir. Sanatçının imgelemini harekete geçiren bağımsız iç dünya; ışık aracılığıyla estetik imgeye dönüşerek sanatsal gerçekliğin gücünü ve doğa karşısındaki yeni varlığını dile getirmektedir.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.