bu, çocukluktan kalma köhne bir rüya,
belki yarım yamalak hatırladığım,
yanını yöresini hep tekrardan kurguladığım
av sezonu yeniden açılır belki her yıl olduğu gibi
laponya’da kuzey ışıklarını izlemeye gideriz
bir iglodan kafamızı uzatıp serinliğe doğru
gün ışığının az olduğu zamanları kollamalı belki
belki de yaz aylarında güneş hiç batmaz
belki hepiniz kadar ben de kişisel tarihe taparım
berlin duvarı’ndan kalma tuğla parçası satın alırım internetten
mezatçılarda kalır aklım, sigortacılarda, bileycilerde
ya da tümüyle yalandan ibaret olan vücut kitle endeksinde
belki bir polisiye roman içindeyiz, savruluyoruz oradan oraya
bilinmez, belki murakami ile kundera arasında pay edilir nobel
(bir dakika, şiirin ilk versiyonunda kundera halen hayatta idi)
az buçuk edebiyattan anlayan böyle bir şey olmayacağını elbet bilir
belki 1984 gecikmeli geldi, belki de gelmedi halen
belki şu yemek pornografisi bitince sahneye çıkar yeniden
belki ne var ki, belki nitekim, belki kaldı ki, belki de hatta
işin rengi değişince belki tüm kasaba ateşe verilir
belki de deccal bizzat kendimiziz, şu elimizdeki telefonlar
belki zuckerberg, belki de malum şahıs
belki de reşad ekrem koçu’nun zihninden geçenleriz, rastgele
kütüphanelere kapandıkça, tuhaf kaynaklardan hikâyeler
belki de istanbul ansiklopedisi, g harfinde pat diye biten
belki bir nehir kıyısına gideriz, basitçe bir ev ve rutinler
bu, çocukluktan kalma köhne rüya
belki yarım yamalak hatırladığım,
her şeyi bir kenara bırakalım derim
hemen çekip gidelim ormanlara
Resim: Şahin Paksoy


Bir Cevap Bırakın