Bir tarih içinde yaşıyoruz dolayısıyla eylemlerimize anlam yüklemek lazım geldiğinde ya geçmiş zamana bakıyoruz ya da mantıksal çıkarımlar yaparak geleceğe bakmağa çalışıyoruz. Ama tarihin bize sunduğu veriler içinde kendimizi bulduğumuz anda başka anların varlığına tanıklık ediyoruz. Düşüncelerimizin bağlandığı yer olan anlara tanıklık etme, tarihin dolaysız olarak işlettiği ilişkiler biçimini etkilemiştir. Buna dayanarak çevremizdeki olan biteni...
Son Yazılar:
KEREM QOSARÎ: “DİLERİM ÇOK DİLLİ SAHAFÇILIK HEDEFİMİZE ULAŞIRIZ.”
Hologram Etler
BİR KAR GECESİ (ÖYKÜ)
Sinemanın Sırları: Louis Malle
AŞK’IN KANAYAN HİKÂYESİ
Hasan Kıran’ın “Abuzambak” sergisi Brieflyart Galeri’de
Beyoğlu Film Günleri başladı
Yeni Dalga’nın Büyükannesi: Agnes Varda
KAÇ DUA BAĞIŞLATIR (ŞİİR)
“Arkası”–Nihat Özdal ve Ebru Ceylan’dan Fotoğraf ve Metin Arasında Bir Diyalog
RESSAM – TASARIMCI ROZA TULGA İLE SÖYLEŞİ
LABİRENT SANAT’TAN YENİ SERGİ “SUPERNATURA”
Hüzün Boşluğunda Bir Dünya: Kazan mı Yoksa Kaynayan mı?
Elif Karaosman: FIRTINAYI HİSSETMEK
SIR: WERNER HERZOG – SİNEMADA GERÇEKÇİLİK
İdeolojik Bir Tekrarın Kurgusu: Tienanmen’de İsyan
BENTO’NUN TUHAF HUYLARI
“SOLO BOTTER: BURHAN UYGUR” SERGİSİ, CASA BOTTER’DE ZİYARETE AÇILDI!
Adorno’yu Yanlış mı Anladık? Eleştirel Teorinin Günümüze Etkisi
Yazar: Övünç Demiray
“Borç” Filmi Üzerine
Son zamanlarda, sinemamızın Tarkovskileşme hali söylene gelen bir şey. Ağır atmosferle, durağan kamera kullanma üslubuyla, artık bir yönüyle sıkmaya başlayan bireyin yüceltilmesini de, belki bu yönde söyleyebiliriz. Buna rağmen, küçük insanların sorunlarını içinde taşıyan ve eleştirel bakışı kendine dert edinmiş, topluma dair söyleyecek bir sözü olan yönetmenler ortaya çıktı bir yandan. Vuslat Saraçoğlu, benim için...
Bahtin ve Dostoyevski: Özgürlük
Dostoyevski, kendi çapından dışarı taşmış bir yazar. Bahtin de öyle. İkisinden öğreneceğimiz çok şey var. Aşk, Özgürlük, Yazı, Kötülük, İnsan, Ruh, Devrim ve Sosyalizm… Bahtin ve Dostoyevski, iki dalda birbirlerine bakan alaca kuşlar gibidir. Dostoyevski kahramanlarının kendilerinin bizim üzerimizdeki etkisinin hiç yitmemesi. Bahtin’in, beden ve yazıyla ilgili felsefi açılımlarının yaratıcılığa katkısı. Benim bir içim var...
Fragmanın Diyalektiği
1 “Yirminci yüzyılın rüyası kitlesel ütopyalar inşa etmekti”1 diyor, Sussan Buck Morss. Kitlesel ütopyalar, bitmek tükenmek bilmez modern zamanın getirdiği toplumsal devrimlere bağlıydı. Kamusal alanın vazgeçilmez bireyi ise, Walter Benjamin’in Rüya Alemi dediği kavramla yaşıyordu bir anlamda. Ama rüya alemi, modernlikle eş güdümlü görülürken diğer yandan sürekli olarak devrimci hayaller makbüldü. Rüya Alemi. Walter Benjamin...
Hakikat Kimin?
“İnsan, merak eden bir yaratıktır” Sokrates Hakikat, kelimesini ağzından düşürmeyen insan var mı şu dünyada? Ne menem bir şeymiş şu hakikat? Bu sorunun cevabını her halde hiçbir zaman bilemeyeceğiz gibi görünüyor. Çünkü bize verilmiş belirli bir tarifi yok. Hem olsa da ne düşünecektik onun hakkında. Kuşkusuz ipe sapa gelmeyen fikirler üretip duracaktık. Çünkü insanız, yerimizde...
MAVİ ÇİÇEK, Bitmemiş bir Öykü
“Romanlar, tarihin kusurlarından doğarlar.” F. von Hradenberg, sonraları Novalis. Parçalar ve Taslaklar, 1779-1800 Giriş Penolepe Fitzgerald’ın, ismini daha önce hiç duymamıştım. Ta ki sahafta, ellerimi en alttaki tozlu raflarda dolaşdırına dek. Bir anda elime gelen kitap, hemen dikkatimi çekmişti tabi. Üzerindeki, tozda yaşanmışlığın izleri olduğunu daha baştan anlamıştım. Buda ne kadar klişe bir tutum olsa...
Temsil-iyet krizine bir geç-iş.
Jean-François Niceron, “Anamorphose: Louis XIII in front of the crucifix” 1638-42. “Görmekle her yer arzuya açılır, fakat arzu görmekle tatmin olmaz.” Jean Starobinski Temsiliyet, yargı gücünü iyi kullanan erklerin giyindiği toplumsal maskedir. Bir temsiliyet formu ve formlarının tarihsel çerçevede düşünülmesi ve sosyolojik olarak düzenlenişi, burjuva toplumunun çok değişkenli örülmüş (publicus) kamu modeline dayanır. Fakat genel...
İyuduşka Ya Da Pastoral İktidar
Tuhaf bir şekilde sahafta rast geldiğim Sçedrin’in, “Golovlev Ailesi” romanı basit anlamda Rus burjuva liberalizminin çöküşünü anlatıyor. Romanda soylu bir ailenin oyunlarla çevrilmiş miras çekişmesi ve aile üyelerinin teker teker ölümü var. Tolstoy’un, “İvan İlyiç’in Ölümü” adlı romanından esintiler seziliyor. İki romanda, yaşamın son günlerinde ölümle yüzleşen eden iki adam yaşamdan silinmiş bilinçleriyle karanlık bir...
Yalnızlık’tan Munch’a
Dışavurumculuk akımının en önemli eserlerinden biri olan “Çığlık” bu akımın temel özelliklerini taşır. Fırça darbelerinde ki, akış: bekleme ve sarsıntıların habercisidir. Renk kullanımı ve formların fiziksel olarak çarptırılmasıyla insani duyguların ifade edildiği bir resimdir. Yalnızlık bardak gibidir dolunca taşar. Ama bardağın yalnızlığı ontolojik olarak mümkün olmakla beraber aynı zamanda hiç de mümkün değildir. Kavramsal olarak...
Ezilenler olarak “yabancı”
“Kölelerin çoğunun akıllı, cesur ve hatta filozof olduklarına ilişkin yeterli kanıt vardır” Macrobius Ezilenler, toplumsaldır/apaçıktır. Bir insan ezilen olabilirken bir diğer insan ezen olabilir. Ezilen sadece insan mıdır? Nerede bir trajik unsur varsa orada ezilme olduğu anlamına mı geliyor? Gizemli veya antik bir bilge, mesela Diyojen’in lambası karanlıkta kalmış köleleri gösterirken, köpek de “kinik”leri ifade eder....
- 1
- 2